Materyalist-kapitalist Batı’nın Anadolu’yu istilâsına karşı örgütlenmede dinî kurumlar rol oynamıştı. Fakat, daha sonra tamamen farklı bir politika izlendi. 1926’da kabul edilen Cezâ Kanunu’nun meşhur 163. maddesi, dinî faaliyetlerle ilgili cezaları öngörüyordu. 15 Nisan 1928’de, Anayasanın 2. maddesi olan “Bu devletin dini, din-i İslâmdır” ibâresi kaldırılır, 26. Madde’de yer alan “Meclis, dinî hükümleri yerine getirir” hükmü de çıkarılır.
Bazı zümreler, Osmanlı’yı İslâmiyetin geri bıraktığına inanır. Hattâ, Protestanlığı millete kabul ettirmek için bir hey’et teşkil edilir.1 Dinde reform yapılarak Türkiye Hıristiyanlaştırılmak için zemin hazırlanmış, uygun şahıslar bulunmuştur: Vaktiyle Çankaya’da, Türk milletinin dinini değiştirerek Hıristiyanlaştırmak maksadıyla teşkil edilmiş Protestan Cemiyeti listesi... Biz bu hâdiseyi Kâzım Karabekir Paşa’nın ağzından aynen işitenlerden naklettik... Bir gün Çankaya’da mühim bir içtimâ olmuştu... (...) O sırada dâvetli bulunan Kâzım Karabekir Paşa geldi. Atatürk ona dedi ki: “Paşam! Biz bir Protestan Cemiyeti teşkil ettik. Bir de liste hazırladık. Sizi de dahil ediyoruz.”
Dehşet içinde kaldı. “Bu mümkün değil” dedi. “Millet bizi parçalar. Benim böyle bir cemiyete girmemin imkânı yoktur. Ben derhal sizden ayrılırım.”
Onun üzerine Atatürk: “Paşa, sizinle şaka ettik” dedi.
Urfalı’nın, “Bu listede kim vardı?” sorusuna Salih Bozöyük, “İşte bildiğiniz parti (CHP) erkânı...”2 Karabekir Paşa:
“Ben geldiğim sırada Tevfik Rüştü Bey konuşuyordu. ‘Teşkilât-ı esasiyemizde dinimiz ap açık yazılmalıdır’ diyordu. Söz aldım ve sordum:
‘Teşkilât-ı Esasiyemizde (Anayasamızda) dinimizin İslâm olduğu yazılıdır Tevfik Bey. Hangi dini yazdıracaksın, Hiristiyanlığı mı?’
“Mahmut Esat cevap verdi: “Evet, Hıristiyanlığı... Çünkü İslâmlık terakkîye mânidir. Bu dinle yürünmez, mahvoluruz. Ve bize de kimse ehemmiyet vermez...”3
Cumhuriyet ilân edilmeden önce Meclis’in açıldığı yıllarda Ankara’da “Gizli Komünist Fırkası” ile “Türkiye Komünist Fırkası” isimli iki partinin kurulduğu görülüyor. Türkiye Komünist Fırkası’nın kurucuları arasında T. Rüştü Aras, M. E. Bozkurt, Kılıç Ali, Refik Koraltan gibi isimler de bulunduğunu ve bunların da CHP’ye katıldığını aktaralım.
Onlara gerekli cevapları veren Karabekir Paşa, Bediüzzaman’ı, Doğu Cephesi’ndeki kahramanca çalışmalarından dolayı da tanıyordu. Talebeleriyle birlikte Ruslara karşı savaşmasını takdir ederdi. Said Nursî’yi görmeyi çok istiyordu. Üstad, bir mektubunda, onun hakkında şöyle diyordu:
“Kâzım Karabekir ile eskiden münasebetim vardı. Acaba o münasebetin sebebi olan merdane mesleğini muhafaza ediyor mu? Eğer eskisi gibi ise ve nurlara zararı yoksa ve nura faideleri muhtemel ise ve dost ise, benim selâmımı ona tebliğ edebilirsiniz.”4
Dinde reform konusu, 1990’ların ardından tekrar yoğun bir şekilde gündeme getirilir. Kamuoyunu meşgul eden ve yalanlanmayan şöyle bir haber yer aldı gazetelerde: “Dinde reformu Özal yapacaktı... 1994 yılında MGK Genel Sekreteri Doğan Beyazıt Paşa bizi davet etti. Bir proje teklif etti. Bu, yeni din anlayışına ilişkin bir projeydi. Sonunda ‘İslâm Gerçeği’ kitabını çıkardık.”5
Dipnotlar: 1- Ş. Mardin, Türkiye’de Din ve Siyaset, İletişim, İst., 1998, s. 97.; 2- Hıristiyanlığa ve Yahûdiliğe İrtica, Sebilürreşad, sayı: 88, Ekim 1950, s. 194-196.; 3- A. Kabaklı, Temellerin Duruşması, İst, 1993, s. 55-56.; 4- Emirdağ Lâhikası, c. 1, s. 176).; 5- H. Atay, Yeni Yüzyıl, 13. Ocak 1995.
26.05.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|