Bir araştırma şirketinin ülkemiz insanının kitap okuma durumu ile alâkalı olarak bir süre önce yayınladığı anket sonuçları, tahminlerimi teyit etmenin yanında, doğrusu beni büyük bir şaşkınlığa ve karamsarlığa da sevk etti.
Ülkemiz insanının kitaptan uzak durduğunu, okumaya zaman ayırmadığını biliyordum. Ama okumaya ve kitaplara bu derece yabancı kaldıklarını tahmin edemiyordum.
Anket sonuçlarını tekrar tekrar gözden geçirince, nazarlarımıza sunulan acı tabloyu görünce, insanlık ve geleceğimiz adına üzüntüm kat kat arttı.
Sözü daha fazla uzatmadan, aklımda kalan anket sonuçlarının bir kısmını nazarlarınıza sunmayı uygun gördüm:
Ülkemizde ihtiyaç maddeleri sıralamasında kitap 235. sırada yer alıyor. Ayrıca bu ülke insanı, günde ortalama 5 saaat televizyon seyrederken; okumaya ayırdığı zaman yılda sadece 6 saat oluyor.
Tabloyu nasıl buldunuz? Benim gibi sizde de bir şaşkınlık, bir hüzün meydana geldi mi? Ekranlara hergün beş saat... Okumaya da, haftalık değil, aylık değil, yıllık ancak altı saat... Bu tablonun sonucunu tahmin etmek zor olmasa gerek.
Anketteki bir başka tesbit de şöyle: Türkiye’de ancak on binde bir kişi düzenli kitap okuyabiliyor. Bu oran, bazı Afrika ülkelerinin bile çok gerisinde. Diğer taraftan Japonya’da toplam nüfusun yüzde 14’ü, Amerika’da yüzde 12’si, İngiltere ve Fransa’da yüzde 21’i düzenli kitap okuyor. Evet yaklaşık yetmiş milyon nüfuslu ülkemizin insanının ancak on binde birinin düzenli kitap okuması üzerinde herhangi bir yorum yapmaya gerek var mı bilemiyorum?
Yine bilgi ve kültür seviyemizi ele veren şu sonuca bir bakalım: Kitap okuma oranında dünya ülkeleri arasında Türkiye ancak 86. sırada yer alıyor. Ayrıca meselâ Azerbaycan gibi bir ülkede bir kitap yüz bin tirajla basılırken, bizde ancak iki veya üç bin tirajla basılabiliyor.
Ankette bizi üzen, şaşırtıcı daha başka tesbitler de var. Meselâ kişi başı ortalaması olarak, bir Japon yılda 25 kitap, bir İsviçreli 10 kitap, bir Fransız 7 kitap okurken; bir Türk ise on yılda ancak bir kitap okuyabiliyor. Ayrıca yetmiş milyon nüfusa sahip ülkemizde ancak yetmiş bin kişi okuma alışkanlığına sahip. Bizim açımızdan çok acıklı bir durum değil mi?
Kitap okumaya ayırdığımız zaman bakımından da durumumuz hiç iç açıcı değil. Meselâ bir Norveçli bizim 300 katımız, bir Amerikalı 210 katımız, bir İngiliz ve bir Japon bizim 87 katımız zamanını kitap okumaya ayırıyor.
Bu tabloya da bir bakalım: Amerika’da yılda 72 bin kitap, Rusya’da 58 bin kitap, Japonya’da 42 bin kitap, Fransa’da 27 bin kitap basılırken, bizde yılda sadece 7 bin kitap basılıyor. Bunun ne kadarının satıldığı da meçhul. Bu meyanda BM’nin yaptırdığı araştırmada, bütçeden kitaba harcanan para, Türkiye’de 0,45 Dolar iken, Güney Kore kişi başına 39 Dolar, Avustralya 100 Dolar, Almanya 122 Dolar, Norveç 137 Dolar harcama yapıyor. Burada da ülkemizin acıklı durumunu görüyoruz. Kişi başına kitaba yarım Dolar harcamada bulunan bir ülkenin geleceğini bir düşünün.
Dergi ve gazete okumada da durumumuz maalesef içler acısı. İngiltere’deki bir tek gazetenin tirajinın Türkiye’deki bütün gazetelerin günlük tiraji kadar olduğunu gördükten sonra bu konuda da söz söylemeye gerek kalmıyor. Ayrıca dergi okuma oranımız yüzde 4 iken, televizyon izleme oranımız yüzde 95. Yine bizde gazete okuyucusunun yüzde 85’i yalnızca spor ve magazin sayfalarını okuyor.
İşte hâl-i pürmelâlimiz böyle. Okumayan, kitabı gündemine almayan, ömür dakikalarını televizyon başında veya hiçbir getirisi olmayan boş, malayani meşgalelerle tüketen insanımızın geleceği adına cidden endişe duyuyoruz.
25.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|