Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Mayıs 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail TEZER

Hz. İsa’nın (as) mu’cizesini gerçekleştirmeye doğru



“İngiliz bilimadamları, doğuştan gelen göz hastalıklarının tedavisinde devrim niteliğinde bir operasyona imza attı. Uzmanlar, gen tedavisine dayanan yöntem sayesinde körlüğün tarihe karışmasının mümkün olabileceği müjdesini veriyor. Yöntem, gözdeki sorunlu genlerin sağlıklılarıyla değiştirilmesi esasına dayanıyor. Böylece renkleri ya da ışığı seçme konusunda başarısız olan sorunlu genler, retina içine enjekte edilen sağlıklı genlerle tedavi ediliyor. Gün ışığında nesnelerin sadece silüetlerini görebilen, geceyse görüşü tamamen kaybolan hasta, operasyonun ardından hızla iyileşiyor.” (aa)

Haber, Hz. İsa’nın (as) bir mucizesini hatırlattı. O (as), Allah’ın izniyle doğuştan körleri iyileştiriyordu.

Bu husus, Kur’ân’da şöyle zikredilir:

“İsa: ‘Allah’ın izniyle anadan doğma körleri iyileştiririm.’” (Âl-i İmrân Sûresi: 49.)

Bediüzzaman Hazretleri, 1928’de telif ettiği, “Mu’cizât-ı enbiyâ yüzünde parlayan bir lem’a-i i’câz-ı Kur’ân” başlıklı 20. Söz Risâlesinde, bu âyetin işaretini şöyle ifade eder:

“İşte şu âyet işaret ediyor ki: ‘En müzmin dertlere dahi derman bulunabilir. Öyle ise, ey insan ve musîbetzede benîâdem! Me’yus olmayınız. Her dert, ne olursa olsun, dermânı mümkündür; arayınız, bulunuz. Hattâ, ölüme de muvakkat (geçici) bir hayat rengi vermek mümkündür.’

“Cenâb-ı Hak, şu âyetin lisân-ı işaretiyle mânen diyor ki: ‘Ey insan! Benim için dünyayı terk eden bir abdime (kuluma) iki hediye verdim: Biri mânevî dertlerin dermânı, biri de maddî dertlerin ilâcı. İşte, ölmüş kalbler nur-u hidâyetle diriliyor. Ölmüş gibi hastalar dahi, onun nefesiyle ve ilâcıyla şifâ buluyor. Sen de benim eczahâne-i hikmetimde her derdine devâ bulabilirsin. Çalış, bul! Elbette, ararsan bulursun.’

“İşte beşerin tıp cihetindeki şimdiki terakkiyâtından (ilerlemelerinden / gelişmelerinden) çok ilerideki hududunu, şu âyet çiziyor ve ona işaret ediyor ve teşvik yapıyor.” (Sözler, 20. Söz, 2. Makam, s. 403, 2004)

Evet, âyetin işaret ettiği gibi, insanlık, çalışıp araştırdığı takdirde, en müzmin dertlere de çare bulabilir. Nitekim İngiliz bilimadamlarının gen tedavisinde kaydettikleri gelişmeler, körlüğe de çare bulunabileceği müjdesini veriyor.

Aslından bu gelişme, insanlık adına Hz. İsa’nın (as) mucizesini gerçekleştirmeye doğru atılan büyük bir adım niteliğindedir. Ve yine başka mucizeler de, insanlık adına gerçekleştirilmeyi bekliyor.

Dolayısıyla, bütün bilimsel çalışmalar da, aslından, yüzyıllar önce peygamberler tarafından—‘mucize’ olarak—atılan terakkiyât tohumlarının yeşertilme çabası olarak değerlendirilebilir. İnsanlığın asırlardır bilgi birikimiyle kaydettiği gelişmeler, hep bu peygamberî tohumların açılımına hizmettir.

Bu anlamda peygamber mucizelerinin, insanoğlunu bilimsel ve teknolojik gelişmelerde cesaretlendirici ve teşvik edici bir rolü olduğu da söylenebilir.

Aslında sürekli bir model arayışı içerisinde olan günümüz insanı, hem maddî, hem de mânevî sahada model olmuş peygamberleri hakkıyla örnek alabilse, pek çok sorunun üstesinden gelebilecek, dünya ve ahiret saadetini de kavuşacaktır.

Ne var ki, vahye kulağını kapamış sefih medeniyetin telkinâtının tesirinde kalan insanlık, gözü önündeki bu muhteşem modelden çoğu zaman gaflet etmektedir.

Kur’ân’ın, peygamberler vasıtasıyla insanlığa getirdiği ana mesajla birlikte onların mucizelerini de zikretmesinin hikmetini, bu mânâlar çerçevesinde bir kez daha düşününce, Kur’ân’ın ezelî kelâm oluşu ve kıyamete kadar bütün beşerin dünya ve ahiret saadetini temin edebilecek evrensel hakikatleri ihtivâ edişi de, daha iyi anlaşılmaktadır.

Evet, peygamber mu’cizeleri, mânen ölmüş kalpleri imanla dirilttiği gibi; insanlığı maddî sahada da ihyâ etmiş ve etmeye devam etmektedir.

Bu anlamda, medeniyetin gerçek üstadları, peygamberlerdir.

Ne mutlu, onları, her sahada örnek alabilenlere!

08.05.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (09.03.2008) - Aşk, muhakeme ve karma eğitim

  (09.02.2008) - Ehadiyet tecellîsinden güvenlik sistemlerine

  (06.02.2008) - Yeryüzünün ‘şifa havuzları’: Denizler

  (25.01.2008) - Donmanın sıcak mesajı

  (16.01.2008) - “Messenger” ve Hz. Muhammed (asm)

  (02.01.2008) - 200 yıl yaşayabiliriz

  (29.12.2007) - Cumhuriyet ki, ne Cumhuriyet...

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT