Hadis-i Şerif
Cabir (r.a ) rivayet ediyor.
“Üç ses vardır ki, Allah (c.c) onlarla meleklere karşı iftihar eder. Ezan sesi, Allah yolunda çarpışırken getirilen tekbir sesi ve hacda yüksek sesle söylenilen
‘Lebbeyk’ sesi.”
Geçen yıl Ramazan ayının sonunda TRT’nin yüz akı programı olan “Ramazan Sevinci” ne konuk olmuştuk. Program sonrası değerli Halil Necipoğlu’nun daveti üzerine diğer misafirlerle birlikte iftarımızı açmak üzere Dolmabahçe Camii’nin yanında hazırladıkları nezih mekâna gittik. Malûmunuz Halil Necipoğlu özellikle “Camideki Adam” ve” Semavî Duyuşlar-Esma Şarkıları’’ albümleriyle tanıdığımız hakikaten özel bir ses ve çok değerli bir san'atçı. İftarımızı o gün programa katılan Diyanet İşleri Başkan Yardımcımızla, TRT‘nin özellikle iftar, sahur ve dinî programlarının başarılı ismi Adem Özkan bey, Senai Demirci, İbrahim Sadri, Ulvi Alacakaptan, gibi pek çok kıymetli isimle yapmıştık. İftar sonrası o güzelim dost sohbetinin ve Halil Bey’in sesinden dinlediğimiz ilâhilerin, klâsik şarkıların ardından teravih namazının vakti gelince Halil Necipoğlu’ndan ikinci güzel daveti aldık: Namaz vakti geldi, teravihi beraber kılalım mı? Bir kısım dostlarla birlikte Halil Bey’in aynı zamanda imam hatipliğini yaptığı Tophane’deki Kılıç Ali Paşa Camii’ne gittik. Yatsı ve ardından teravih namazına başladık. O ne güzel okuyuştu öyle. Kur’ân’ımızı bir de tecvid kurallarıyla, nefis bir sesle dinlerken namazın olabildiğince uzun sürmesini isteyip durdum içimden. Tarihî caminin kubbelerinde çınlayan Kur’ân nağmeleri ile kıldığımız namazdan aynı hazzı tadan sadece ben değilmişim anlaşılan. Belki de hayatımda en çok lezzet aldığımız namazlardan bir tanesini kılmışımdır o teravih vakti. Bunun sebebi çok basit: Hissetmek, okuduğumuz İlâhî kelâmın hakkını vermeye çalışmak. Namaz kıldırmak mesuliyetli bir iş. Cemaatın kıldığı namazdan haz almasında, cemaatin artması ve devamlılığında bence imam efendilere büyük görev düşüyor.
Yeri gelmişken Asrı Saadetten birkaç örnek verelim: Birgün Ebu Musa’l- Eş’âri’nin güzel sesiyle Kur’ân okuduğunu görünce Peygamber Efendimiz şöyle buyurur:
“Ey Ebu Musa. Sana Hz. Davud’un güzel nağmelerinden bir nağme verilmiştir.’’
Yine bir gün, insanın içine işleyen sesiyle Huzeyfe’nin azadlı kölesi Salim’in Kur’ân okuduğunu işittiğinde Peygamber Efendimiz şöyle iltifatta bulunmuştu:
“Allah’a hamdolsun ki ümmetim içinde böyle insanlar var.’’
Başka bir hadisi Şerifte de” Güzel ses, Kur’ân’ın süsüdür.’’ buyurmuştur Efendimiz.
Kur’ân'ımızı lâyık olduğu biçimde güzel okumak en azından güzel okumaya çalışmanın önemi bundan daha veciz anlatılabilir miydi?
06.05.2008
E-Posta:
alioktay@alioktay. net
|