Geçtiğimiz günlerde Londra Belediye Başkanlığına seçilen ve Türk kanı ile birlikte Musevi kanı taşıyan Boris Johnson gibi McCain de GafCain olarak anılanlardan. McCain, Kongre’de yaptığı bir konuşmasında: “Öyle bir enerji politikam var ki; bir daha petrol için evlatlarımızı Ortadoğu’da savaşa göndermemize gerek kalmayacak” demişti. Bu sözler filhakika şuuraltı boşalması olarak algılandı ve derin bir itiraf olarak görüldü. Aslında bunu daha açıktan söyleyenler de var. Sözgelimi, bunlardan birisi de eski Irak Komutanı John Abizaid idi. ABD’nin bölgede üçlü bir politikası olduğunu söylemişti. ‘Petrol musluklarını açık, ucuz ve kelepir tutmak. ABD’nin çıkarlarını ve İsrail’in güvenliğini sağlamak...” Emekli Amerika Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan de benzeri sözler sarfetmişti. Bunlar şüphe müsellem gerçekler. Bunları zihnimizin bir köşesine not ettikten sonra Kasım Cindemir’in Hürriyet’te yer alan (5 Mayıs 2008) bir haberine gözatmakta yarar var. ‘Bush’dan İran’a örtülü savaş’ başlıklı habere göre, Rumsfeld hakkında bir kitabı bulunan Andrew Cockburn, Bush’un altı hafta kadar önce İran’a yönelik olarak örtülü bir savaş başlattığını ileri sürüyor. Basra’da Mukteda Sadr’a yönelik savaş bu örtülü savaşın parçalarından birisi olabilir. Kimilerine göre ise bu savaş dinî kurumları kontrol etme ve merciiler savaşıydı. Bu örtülü savaş sebebiyle midir bilinmez İran, Irak masasından kalkıyor. İran’a göre, Irak’ta bombardımanlar sürerken ABD’yle müzakere anlamsız. Kasım Cindemir’in haberinde başka bir ayrıntı daha var. Örtülü savaş bağlamında Amerikan yönetimi Ahvaz Araplarını da kışkırtacak. Bu önemli bir ayrıntı. Ayrıntı üzerinden iz sürmeye devam ettiğimizde karşımıza eski bir plan çıkıyor. Bağımsız Ahvaz Cumhuriyeti... Saddam’ın hedeflerinden birisi de İran’ı bölmek ve petrol zengini Ahvaz’ı ondan koparmak değil miydi? Ahvazlılar genel olarak Şiî olsalar dahi ayrımcılıktan şikâyet ediyorlar. Zaman zaman bu bölge Basra’daki olaylara misilleme olarak İngilizlerin örtülü operasyonlarına sahne oluyor.
***
Ahvaz meselesinin ayrıntılarını en iyi analiz edenlerden birisi Joe Lauria. ‘The Coming War with Iran: It’s About the Oil, Stupid’ başlıklı makalesi Amerika’nın tarihî ve derin planlarını açıkça ortaya koyuyor. ABD’nin gözünü diktiği dünyanın en büyük petrol havzası Teksas büyüklüğünde bir üçgende yeralıyor. Bu üçgen, Ahvaz ile başlıyor ve Irak ile Kuveyt, Katar ve BAE ile tamamlanıyor. Burasını ele geçiren güç hilâfsız dünya petrollerinin patronu ve efendisi olur. Dolayısıyla Irak’ı ele geçiren güç Ahvaz’ı da İran’dan kopardığında hedefine ulaşmış olur ve dünyanın petrol hakimi konumuna gelir. Bugünkü Batı medeniyeti de tamamen petrole bağımlı bulunuyor. Dick Cheney 1999 yılında Londra’daki konuşmasında bu planın ipuçlarını vermişti. Cheney bununla ilgili 2010 kehanetinde bulunmuştu. O tarih gelmeden galiba kehanet gerçekleşiyor. Irak’ı ele geçiren Amerikalılar şimdi İran’ı kuşatıyor. Son günlerde bölgeye yeni bir uçak gemisi gönderildi. Irak sınırından giren Amerikan güçleri 150 km İran içlerine ve derinliğine ilerleseler hedeflerine ulaşır ve sözkonusu petrol bölgesini ele geçirebilirler. Bu da İran’ı rejim olarak bitirir. İran bu tehlikeyi ancak Şah dönemindeki gibi Amerikan yanlısı kukla bir rejimi restore etmesiyle bertaraf edebilir. İran petrolleri Ahvaz veya Arabistan bölgesinde iken Suud petrolleri de Şiîlerin yoğunlaştığı bölgede yeralıyor. 1970’lerde Nixon ile Kissinger’in Suudi Arabistan’a ait bu bölgelerin işgaliyle ilgili bir plan hazırladıkları da biliniyor.
***
Ahvaz Devleti Planı, Kissinger’in 30 yıllık eski bir fikridir. Bu bölge Irak’ın, İran’ın derinliklerinde bir uzantısı gibidir. Burada yaklaşık 8 milyonluk bir Arap asıllı Şiî kitle yaşamaktadır. Burası İran petrollerinin yaklaşık yüzde 90’ına havidir. Burası İran’dan koparılırsa petrol açısından dımdızlak kalmaya mahkûmdur. 19’uncu yüzyılda burası bir dönem İngiliz mandası altında kaldı. Buradaki son Arap Prensi İngiliz müttefiklerinden Huza’l Kabi idi. Osmanlı İmparatorluğu yıkılınca İngilizler kendi yandaşları olan Şah’ın mevkiini güçlendirmek için burasını İran’a verdiler. Burası da Pakistan’ın Peşaver’i gibi ihtilaflı bir bölgedir. Sadece yüz yıllığına İran’a devredilmiştir. Bu yüzyıl 1925 ile 2025 yılları arasını kapsamaktadır. Yemen ile Suudi Arabistan arasındaki Asir bölgesinin durumu da böyle idi ama taraflar meseleyi tatlıya bağladı. Bununla birlikte, diğer hiçbir ihtilaflı bölge Ahvaz kadar stratejik ehemmiyete haiz değildir. Ancak, Ahvaz’ı ele geçirince dünya petrollerinin yüzde 60’ını ele geçirmiş olabilirsiniz de McCain’in de ifade ettiği gibi ABD bunun kan bedelini ödemeye hazır mıdır? İşte cevaplaması zor olan soru budur...
06.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|