AKP’NİN “kapatma dâvâsı”na karşı yaptığı “ön savunma,” siyasetin kırılma noktalarını ele veriyor; fay hatlarında biriken hataların verdiği çıkmazları açığa çıkarıyor. 162 sayfaya ek olarak 17 klasör delillerden oluşan “iddianâme”ye karşı, 98 sayfalık “savunma”nın “laiklik”e dayandırılması, ürkek ve çekingen politikaların akıbetinin bir halitası; siyasî iktidarın öteden beri saplandığı yanlışların bir özeti…
Savunmada “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” iddiasına karşı, “AK Parti’nin laikliği zedeleyen bir parti değil, aksine laikliğin güvencesi bir parti olduğu vurgusu ve Başbakan’ın laiklikle ilgili açıklamalarının nazara verilmesi, zafiyetin temelini oluşturuyor. Elbette parti, hakkındaki “iddialar”a cevap verecek. Lâkin “laikliğe hizmet ettiğini” bazı icraat örnekleriyle ve diğer bazı politikacıların emsal göstermesi, çarpıcı…
Zira “Millî Görüş gömleği”ni değiştirdiklerini göstermek için “Başörtüsü Türkiye’nin meselesi değildir” ve “imam hatip okulu açmayacağız” vaadleriyle başlayan kırılmaların bir fayda vermediği süreçte, aynı eksen üzerine kurulan “savunma”nın ne yararı olacağı sorusu ortada…
Oysa, Başsavcının gazete kupürleriyle de olsa “belgelediği” olayları âdeta “suç” kabul edip “savunma psikolojisi”yle sıyrılmak yerine, demokrasi ve özgürlüklere vurgu yapması, daha inandırıcı ve etkili olurdu…
* * *
Görünen o ki kuruluşundan bu yana “mayınlı arazi”den uzak durmak hesabına mânevî değerlere dair hak ve hürriyetlerden kaçınan siyasî iktidarın, demokrasi dışı mihraklara “şirin gözükme” ve “beğendirme” çabaları ters tepmiştir. Âdeta ”gayr-ı meşru muhabbet”in neticesi “merhametsizce” tecelli etmiştir.
Ne var ki hâlâ bundan ders alınmayıp aynı yanlışlara devam edilmesi, dikkat çekicidir.
AKP’nin çekirdeğini, eski MSP-RP ve FP’lilerin oluşturduğu bir vakıadır. Başbakan eski RP belediye ve il başkanıdır. Bakanların ve milletvekillerinin önemli bir kısmı, bu partilerin eski yöneticileri, milletvekilleri veya belediyelerin bürokratlarıdır. Ancak “değiştikleri”ni iddia edenlerin, özellikle inanç özgürlüğü ve din eğitimine dair meselelerde aynı “kırılmalar”la “geri adımları” atmaları ibret verici…
Meselâ “RP Esas Hakkındaki Savunma”da, “imam hatip okullarının en fazla MSP döneminde açıldığı isnadı da doğru değildir” denildikten sonra, MSP’li ve RP’li hiçbir milletvekilinin Millî Eğitim Bakanlığı yapmadığı, Başsavcının “imam hatip okulu açmaları” iddiasının bir “itham” olduğu belirtilmekte. “Eğer imam hatip okulu açmak suç sayılacaksa veya parti kapatma sebebi olacaksa RP’den önce bu okulların açan ve yayan diğer partilerin kapatılması gerekir” denilmekte. (s.121, 272)
Bu doğruydu; 571 imam hatip okulunu MSP-RP çizgisinden gelenler değil, DP-AP-DYP’li iktidarlar döneminde açılmıştı. Lâkin “RP’li hukukçu ve kurmaylar”ın günlerce kapanarak hazırladıkları “savunma”da, imam hatip okulu açmanın “suç” sayılmasına karşı, “bu okulları başka partilerin açtığı ve eğer kapatılması gerekirse bu partilerin kapatılması” savunması, RP’yi kapatmaktan kurtaramamıştı…
Bu bakımdan, AKP’nin savunmada daha önce “İmam hatip okulu açmayacağız” taahhüdünü hatırlatılması enteresandır. İmam hatiplerin açılmasının “laikliğe aykırı” olmadığı ve bu okulların da kanunla kurulan birer devlet okulu olduğu görüşü yerine, “hiçbir imam hatip okulu açmadığı”nın “laikliğe bağlılığın gerekçesi” olarak sunulması, hatanın tekrarından başka bir şey değildir…
* * *
İktidar partisi, daha önce Meclis’in askerî birlik yerine sivil emniyet tarafından korunmasını dile getiren milletvekiline sahip çıkmamıştı. Dinî bir vecîbe olan başörtüsüne getirilen yasağın kamuda da kaldırılması görüşünü açıklayan milletvekiline ihtar cezası verdi. Diyanet’ten sorumlu Bakan, laikliğe hizmetin nişânesi olarak “Diyanet’e hiçbir kadro vermedikleri”ni anlattı. Başbakan yardımcıları, “şarabın kalitesi”nden dem vurdular, “başörtüsünün Türkiye’de ancak yüzde birbuçuğun meselesi” olduğunu söylediler. Hükûmet, “Leyla Şahin dâvâsı”nda AİHM’e yasadışı başörtüsü yasağının “yasallığı”nı savundu…
Başbakan sık sık “laikliğe bağlılık” söylemlerinde bulundu. “Başörtüsü yasağı”nı kaldırmaya yönelik son iki maddelik Anayasa değişikliğine gidilmesi sorusuna, “İspanya’da sordular; beş yıldır bu konuyu hiç gündeme getirmeyen bir başbakan ne söyleyebilir!” diye âdeta “mâzeret” ve “pişmanlık” kokan sözler sarf etti.
Başörtülü milletvekili adayları “Yasal yasak var” diye kabul edilmedi. İktidar partisi belediye başkanları, başörtülü seçilen meclis üyelerini bu “gerekçe”yle toplantılara almadılar. Bol bol sazlı-müzikli eğlence gün ve geceleri düzenlediler. Muhâfazakâr âileleri bile eğlencelere cezbettiler.
AKP gençlik kolları, stres atmak için bowling turnuvaları düzenledi, toplantılarda 10. Yıl Marşı okundu. Ve bunların bir kısmı “savunma”ya, “laikliğe bağlılık” olarak konuldu…
Bakalım bunlar AKP’yu kurtaracak mı?
06.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|