Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Vehbi HORASANLI

Gine’den selâmlar



İki yıllık konteyner hayatından sonra yeniden dökme yük gemilerinde çalışmaya başladım. Bu vesile ile seyahat hatıralarını aktarma ve yazma fırsatım oldu.

“Nasıl yani, konteyner gemileri ile seyahat notları yazılmıyor mu?” demeyin, zira bu gemiler limanda çok kısa süre kaldıkları için gittiğiniz ülkeyi gezip görme ve gezi hatıralarını aktarma fırsatı bulamıyorsunuz. Durumu ifade edebilmek için şu hususu söylemek gerekirse; konteyner gemilerinde 7 günde 7 limana uğrarken, dökme yük gemilerinde 7 ayda 7 limana uğrama imkânınız oluyor. Birkaç saat içinde gezip tozma ve bir iki satır bir şey yazma imkânı konteynerde neredeyse yok gibi bir şey. Fakat diğer gemiler bazen bir, hatta iki ay bir limanda kalabiliyor. Gemi faaliyetleri ile beraber gezip gördüğümüz yerleri anlatma imkânı mevcut. Okuyucularım da zaten daha ziyade gezi notlarını aktarmamı istiyor.

Gine, Batı Afrika’da bir devlet. Yaklaşık 10 milyon nüfusu olduğu söyleniyor. Bunun yarısı Müslüman.

Devletin yöneticisi aynı zamanda bir kabilenin de reisi, aksi takdirde bu bölgede devlet başkanı olma imkânı yok. Siz bakmayın cumhuriyet, demokrasi laflarına. Silâhlı gücü elinde bulunduran kimse o devlet başkanı oluyor. Genellikle sömürgeci Fransızlarla işbirliği yapan kabile reisleri en şanslı adaylar. Rakiplerini bertaraf eden başkan oluyor.

Zenci Afrika’da hemen hemen her yerde durum aynı. Halk eğlenmeyi ve gününü gün etmeyi biliyor. Çalışmak, bir şeyler üretmek ve başkalarına faydalı olmak, öyle takdir edilecek, beğenilecek bir davranış değil. Bir fırsat verilse zenciler hemen dans etmeye ve eğlenmeye başlıyorlar.

Batılılar ve başta Fransızlar, onların bu zafiyetlerini çok iyi değerlendiriyorlar. Kurmuş oldukları sömürge çarklarını 2008 yılında dahi acımasızca devam ettiriyorlar. Hastalıklardan ve kötü beslenmeden dolayı ölen binlerce insan, kimsenin umurunda değil.

Cehalet ise ne yazık ki Afrika’nın en önemli sorunu. Hâlâ taşa toprağa tapan insanlar var. Bazı devletler (Güney Afrika Cumhuriyeti gibi) semâvî dinlerin yayılması için her türlü teşviki veriyorlar. Meselâ okul alanlarını ücretsiz ve vergiden muâf olacak şekilde tahsis ediyorlar. İster Müslüman, ister Hıristiyan olsun, yeter ki animist olmasın yani taşa toprağa tapmasın.

Bu vesile ile Türkler bu talihsiz kıt'ada çok güzel faaliyetlere imza atıyorlar. Bazen Kur’ân Kursları, bazen çeşitli seviyelerdeki okullar aracılığı ile İslâmiyet, zenci Afrika’da hızla yayılıyor.

Gine’de de bir Türk Okulu var. Kur’ân kursu açmak için gayret eden başka bir Türk kardeşimle tanıştım. Bu okulu beraberce ziyaret ettik. Bizleri görünce çok memnun oldular. Bu ülke ile ilgili birçok sorumuza cevap verdiler. Onların şevk ve gayreti gerçekten de görülmeye değer. Buradaki insanlara medeniyeti ve insanlığı öğretiyorlar. Bunu yaparken sömürmek amacını taşımıyorlar. “Bir insanın Müslüman olmasına vesile olmanın sahralar dolusu kırmızı koyunu sadaka vermekten hayırlı olduğu” hadisine masadak olmak için Allah rızası için bu işleri yapıyorlar. Zaten aksi olsa yani dünyevî maksatlar için burada çalışmak her babayiğidin harcı değil. İstediğiniz kadar para pul harcayın, bu ülke-lerde bu ulvî amaçlar asıl maksat yapılmazsa, muvaffak olmak mümkün değildir. Dünyanın en zor eğitim yapılacak bölgesi burası olsa gerektir. “Cenâb-ı Allah bu kardeşlerimizi muvaffak etsin” duâsıyla diğer bir meslektaşımdan bahsetmek istiyorum.

Bir kaptan arkadaşımız dört beş yıldır bu ülkede yaşıyor. Bize liman işlerinde yardımcı oldu. Burada bir yerli hanım ile evlenmiş. Kız çocuğu her zaman esmer karakter baskın olmasına rağmen beyaz doğmuş. Eğitimi için Türkiye’ye akrabalarının yanına gönderecekmiş. Burada hayat şartlarının ne derece zor ve güç olduğunu bu arkadaşımızı dinleyerek daha iyi anlama imkânım oldu. Bu vesile Türkiye’de yaşayan bizlerin ne kadar şikâyet etsek de Allah’ın birçok nimetine sahip olduğumuzu fark etmemiz zor değil.

Küçücük sorunlardan dolayı şikâyet eden bazı gençlerimizi düşündüm de ne büyük bir nankörlük olduğunu gördüm. Bu kardeşle-rimizin sahip oldukları nimetleri fark etmeleri için çok değil bir hafta bu ülkelerde yaşamaları yeterlidir, diye düşünüyorum. Baki selâmlar.

20.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (22.03.2008) - Sonsuza kadar genç kalma isteği

  (18.03.2008) - Belâlara maruz kaldığımızda ne yapmalıyız?

  (19.02.2008) - Bu kadar öfke ve gürültü neden?

  (17.02.2008) - Namaz vakti girince

  (12.02.2008) - Ahirzamanda ihtiyar kadınların dinlerine tabi olunuz

  (10.02.2008) - Yeni bir savaş tekniği

  (09.02.2008) - Yangın üzerine

  (29.01.2008) - “Bahriyede 15 Yıl” kitabı

  (22.01.2008) - Denizcilikte 2008 tahminleri

  (18.01.2008) - Ortadoğu’nun geleceğini kurtaracak proje: Şark Üniversitesi

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri