Bu dünya memleketine imtihan edilmek üzere gönderilen insanların, hayatlarının en verimli ve güzel yılları şüphesiz gençlik devresidir.
Hayata hayat veren ve anlam kazandıran hakikat imandır. İmansız hayat, cansız ve anlamsızdır. Öyle insanların hayatları ölüden farksızdır. Zira, hayatının sonunu ebediyen yokluk ve hiçlik olarak kabul eden ve ölüm ötesindeki âhiret hayatına inanmayan bir kişinin yaşadığı hayat, onun için bir yüktür. Faydasız eğlencelerle hayatını geçirerek ve zamanını boşa harcayarak ömrünü tüketmek, böyle insanlar için bir hayat felsefesidir. “Dünyaya bir daha mı geleceksin kardeşim! Hayatın tadını çıkarmak ve her türlü zevkini tatmak lâzım” diyerek, haram-helâl ayırımı yapmadan hayatlarını keyifle geçirmek isterler.
Halbuki, Bediüzzaman Hazretlerinin ifâdesiyle “İnsan bu dünyaya keyif sürmek ve lezzet almak için gelmediğine, mütemadiyen gelenlerin gitmesi ve gençlerin ihtiyarlaşması ve mütemadiyen zevâl ve firakta yuvarlanması şâhittir... Belki azim bir sermaye elinde bulunan insan, burada ticaret ile, ebedî, daimî bir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir. Onun eline verilen sermaye de ömürdür.” (Lem’alar, s. 472)
Gençlik nimeti aklı başında olan gençlerde olsa, en güzel bir hayır vasıtasıdır. Asr-ı Saadet’te, İslâm’a en evvel sahip çıkan gençler olmuştu. Bu mânâyı ifâde eden Sevgili Peygamberimiz (asm) “Bana ilk yardım eden gençler oldu. Yaşlı olanlar ise bana sırt döndü ve muhalif oldu” buyurmuştur. Asrımızda onun vârisi ve vekili olan Bediüzzaman Hazretlerinin de etrafında toplanan ve dâvâsına sahip çıkan umûmiyetle gençlerdi. Gençlere çok ehemmiyet veren ve onların gençliğin taşkınlıklarından korunması için canla başla çalışan Bediüzzaman, sırf onlar için telif ettiği “Gençlik Rehberi” isimli eserle onlara yol göstermiştir.
Her yazın bir sonbaharı ve kışı olduğu gibi, elbette gençlik yazının da bir ihtiyarlık sonbaharı ve ölüm/kabir kışı olacaktır. Bundan kaçıp kurtulmanın hiçbir cihetle imkânı yoktur. On beş yirmi senelik gençliğin taşkınlıklarıyla dünya ve âhiretini berbat etmektense, onu iman ve itaat dairesinde geçirmekle ebedî bir gençliği kazanma şansı elde edilebilir. “Dünya ve âhirette ebedî ve daimî sürûru isteyen, iman dairesindeki terbiye-i Muhammediyeyi (asm) kendine rehber etmek lâzımdır” ikazını yapan Bediüzzaman, bilhassa gençlere “Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle ziynetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz” ölçüsüyle, iki cihandaki saadetin nasıl temin edileceğinin de formülünü göstermiştir.
Gençlik yıllarında insanda akıldan ziyade his ve heves hükmeder. His ve heves ise kördür, âkıbeti görmez veya görmek istemez. Hazır lezzetleri, ileride verilecek daha büyük ve daimî lezzetlere tercih eder. Asrımızın genel hastalığı konumunda olan bu hastalık için Cenâb-ı Hak “Onlar severek dünya hayatını âhiret hayatı üzerine tercih ederler” ferman ederek bu dehşetli hâli nazara vermektedir. Yani, elması elmas bildiği halde, bilerek camı elmasa tercih etmek gibi bir hâl. Halbuki, Üstadın tesbit ettiği gibi “Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.”
Can Kardeş ve Gençlik Merkezi olarak, bir ekiple, ilk ve orta öğretim seviyesinde bin beş yüzün üzerinde gençle meşgul olmakla, onların inançlı bir kesim tarzında yetişmesini ve istikbâle hazırlanmasını temine çalışan Onur Turan; Asya-Nur Kültür Merkezinde bir saate yakın sunduğu “Risâle-i Nur’da Gençlik” semineriyle başarılı bir çalışma sergiledi. Katılımcıların büyük çoğunluğunu gençler oluşturuyordu. Bu tarz seminerler, okuma programları ve özel ilgilerle muhakkak gençlerimize sahip çıkılmalı ve onları geleceğe hazırlamalıdır. Zirâ, gençliği olmayan toplulukların geleceği de olmaz. Gençlik hizmetleri, hizmet mahallerimizin çalışmalarında bir cihette başarı ölçüsüdür. Hizmet etmek bizden, netice ise Allah’tandır.
16.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|