İnsanlık tarihi boyunca her kavim ve ümmete muhakkak bir peygamber gönderilmiş ve hak din öğretilmiştir. Cenâb-ı Hak “Biz, peygamber göndermediğimiz bir kavme azap edici değiliz” ferman etmekle bu hakikate işâret eder.
Hadis-i şeriflerin beyanına göre yüz yirmi dört bin peygamber gönderilmiştir. Bunlardan yirmi beş tanesinin adı Kur’ân’da geçmektedir. Adı geçen üç zâtın peygamber olup olmadığı tartışmalıdır. Üzeyr, Lokman ve Zülkarneyn için kimi âlimler peygamber, kimisi de Allah’ın velî kullarındandır demektedir.
Kur’ân-ı Kerim bir tarih kitabı olmadığına göre, orada anlatılan peygamber kıssaları da sadece tarihî bir hikâye değil, istikbâl insanlarının alacağı hisselerle doludur. Özellikle, peygamberlere ihsan edilen mu’cizeler, benzerlerini yapmaya teşvik edilen hârikulâde olaylardır. Yirminci Sözün ikinci makamında bunlardan bahseden Bediüzzaman Hazretleri, medeniyet hârikalarının ilk örneklerini, Allah’ın peygamberler eliyle ihsan ettiğini söyler. Onun için, bütün san'atkârlar bir peygamberi pir kabul etmektedir. Meselâ, gemiciler Hazret-i Nuh’u (a.s.), saatçiler Hazret-i Yusuf’u (a.s.), terziler Hazret-i İdris’i (a.s.) gibi...
Kur’ân-ı Kerim, peygamberlerin mucizeleri içinde trene, tayyareye, yer altından su ve petrolü çıkaran sondaj makinelerine, ölüme bile geçici bir hayat rengi vermeye vesile olan kalb ve sâir organların nakillerine, resimlerin nakline vasıta olan televizyona, demir madeninin işlenip kullanılmasına, ateşin yakamayacağı amyant türü elbiselerin keşfine işâret ettiği gibi; istikbâl insanlarının keşfedeceği daha nice hârikulâde şeylere işâret etmektedir. Zamanı gelince onların mânâları daha iyi anlaşılacaktır. Çünkü, Bediüzzaman’ın dediği gibi “Zaman ihtiyarlandıkça, Kur’ân gençleşiyor, rumuzu tavazzuh ediyor.”
Son kırk-elli senelik mazisi olan Internet’in bulunuşu, başlı başına bir hârikadır. Dünyayı küçük bir köy haline getiren Internet, dünya genelinde yüz milyonlarca insan tarafından kullanılmaktadır. Sayısız Internet siteleri insanlığın hizmetindedir. Ancak, her nimette olduğu gibi, hayra da şerre de kullanılabilen Internet, maalesef ekseriyetle şerde kullanılmaktadır. Halbuki, böyle küllî bir nimet, küllî bir şükürde kullanılması gerekmektedir.
İşte, Internet’in büyük bir nimet olduğunun şuûrunda olan diğer İslâmî cereyanlar gibi, Risâle-i Nur talebeleri de onu hayırda kullanmayı başarmışlardır. Bediüzzaman, Said Nursî veya Risâle-i Nur yazıp tıkladığımız zaman, karşımıza yüzlerce site çıkmaktadır. Başka isimlerle de kurulan siteler sayesinde, Risâle-i Nurla alâkalı iki bine yakın site bulunduğu görülür.
Yeni Asya Vakfı, Risâle-i Nur Enstitüsü o sitelerden biri olduğu gibi, “nurasya.com ve seyrinur.com” da onlardan birisidir. Ankara’daki genç arkadaşlardan bir grubun kurduğu “seyrinur.com”, bir çok Nur talebesinin ders, sohbet ve hatıralarını yayınlamaktadır. Geçen gün bir müddet izleme imkânı buldum. Bu başarılı çalışmalarından dolayı o genç kardeşlerimi tebrik ettim. Allah onlardan ve onlar gibi gayretli kardeşlerden râzı olsun, âmin... Bu tür hayırlı çalışmalardır ki, diğerleri gibi gazab-ı İlâhîyi değil, rahmet-i İlâhînin celbine vesile olacaktır.
Pazar seminerleri çerçevesinde her Pazar akşamı gerçekleşen, Asya-Nur Kültür Merkezindeki seminerler dizisini kayda alan “seyrinur.com” sitesi elemanları, bu haftaki sunumcu Mesut Nurver’in takdim ettiği konuyu da kayda aldılar ve siteye koydular. Önemli bir konuydu. Âhirzaman alâmetlerinden bahsediyordu. Kıyametten önce olacak hadiselerden haber veren hadis-i şerifler sıralanmıştı. Âhirzamanın en dehşetli olayları anlatılıyor, deccal ve süfyan fitneleri işleniyordu. Onlara karşı, Mehdiyyet hizmetinin en önemli unsuru olan tahkîkî imanı umuma ders vermek vazifesi dile getiriliyordu. Yüzden fazla katılımcı ilgiyle dinliyor ve Nur Risâleleriyle gerçekleşen iman hizmeti sayesinde geleceğe ümitle bakıyorlardı. Bir Pazar semineri daha böyle geçti.
27.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|