“Ses getiren manşetler” ekimizin 13. sayfasında hatırlatılan bir hadise var. Eylül 1999’da GATA’nın yeni ders yılı açılışında konuşan Dişçi Tabip Tuğg. Yalçın Işımer’in Peygamberimize, Bedir Ashabına ve İstiklâl Şairimiz Akif’e ağır hakaretlerde bulunması kamuoyunda derin infiale yol açmış ve Yeni Asya orada kupürleri verilen manşetleriyle bu tepkiyi seslendirmişti.
Şu günlerde de benzer bir olay yaşanıyor.
Burada da TSK ile irtibatlı bir kişi Akif’le İstiklâl Marşına dil uzatıyor ve Şaman Türklerin kılıç zoruyla İslâma girdiği hezeyanını savuruyor.
Ancak iki olay arasında bazı farklar var.
Bunlardan biri, söz konusu hezeyanlara imza atan şahsın muvazzaf değil, emekli bir general oluşu; bir diğeri, herzelerini dile getirdiği platformun, Cumhuriyet gazetesi gibi bu meselelerdeki tavrı eskiden beri bilinen bir gazete olması.
Emekli Tümgeneral Doğu Silâhçıoğlu’nun 21 Şubat’ta çıkan talihsiz yazısından söz ediyoruz.
Bu yazısında Silâhçıoğlu, evvelce puta tapan Arapların, Müslüman olduktan sonra, Şaman inancındaki Türklere soykırım uygulayıp onları Müslüman olmaya zorladıklarını, sonra “İslâmı gönüllü olarak kabul ettiler” yalanını uydurduklarını iddia ederken, “şeriatçı ümmetçi” dediği Mehmet Akif’le İstiklâl Marşına sataşıyor.
İstiklâl Marşımızın 10 kıtalık metnine Hak, ezan, cennet, iman gibi sözcükleri ustalıkla yerleştirdiğini söylediği Akif’i, “bir tek Türk sözcüğü için yer bulamamış bir ümmetçi” olmakla suçluyor.
Aslında bu yazısıyla Silâhçıoğlu, şimdiye kadar laiklik maskesiyle gizlediği gerçek kimliğini açığa vurmuş oluyor.
Demek ki, TSK’nın üst komuta kademelerine yükselebilmiş olan bu şahıs, aslında Türklerin İslâm öncesindeki “din”i olan Şaman dönemi özlemiyle yanıp tutuşan ve bin yıldır Müslüman oluşumuzu hazmedemeyen, ama bu fikrini ancak şimdi, emeklilik sonrasında açıklayabilen bir kişi.
Olabilir. Herkes inanç tercihinde özgürdür.
Ancak aynı kişinin, bu kanaatini anayasa korumasındaki ortak sembollerimizden biri olan İstiklâl Marşına sataşma noktasına götürerek, bu marştaki dinî ıstılahlardan rahatsızlığını dile getirmesi ve Türk kimliğiyle bu ıstılahların içerdiği anlamlar çelişiyormuş gibi çarpık bir saplantıyı izhar etmesi, kabul edilebilir birşey olmasa gerek.
İslâmdan hoşlanmayan Silâhçıoğlu’nun Hak, ezan, cennet, iman gibi kavramlardan rahatsız olması da, kişisel görüş düzeyinde kalması ve işi hakaret boyutlarına taşımaması kaydıyla, demokratik özgürlük kapsamında görülebilir.
Her ne kadar kendisi muvazzaf iken emri altındakilere, hattâ görev yaptığı yerlerdeki sivillere dahi bu özgürlüğü tanımayıp kan kusturan çok gaddarca uygulamalara imza attıysa da...
Ama ortak değerimiz olan İstiklâl Marşına ve şairine gösterdiği saygısızlık asla bağışlanamaz.
Hani, Silâhçıoğlu’nun da içinde yer aldığı mâlûm dayatmacı güruhun her fırsatta önümüze koyduğu “anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez“ maddeleri var ya. Onlardan biri olan 3. maddede, “Türkiye Devletinin millî marşı, İstiklâl Marşıdır” denilmekte.
Bu maddeleri sadece başörtüsüne karşı kullananlar, İstiklâl Marşımıza dil uzatan Silâhçıoğlu’nun hezeyanı karşısında niye sessiz kalıyorlar?
Aynı çarpık kanaati paylaştıkları için mi?
27.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|