Başta “başörtüsü yasağı” tartışması olmak üzere, ekonominin vaziyetinden AB ile tıkanan ilişkilerden “yeni vakıflar yasası”na kadar birçok önemli konuyu gölgede bırakan sınır ötesi kara harekâtı devam ediyor.
Ancak kontrolündeki Kuzey Irak’ta operasyona karşı çıkmamanın karşılığı olarak Washington’un Ankara’dan bir dizi “beklentisi” olduğu, harekâtın heyecanı geçtikçe gündeme geliyor.
Her ne kadar Cumhurbaşkanı Gül, son Amerika ziyaretinde Beyaz Saray’daki temaslarında “işbirliği karşılığında ABD’nin bizden bir beklentisi yok, hiçbir şey istemiyor” dese de, vakıanın hiç de öyle olmadığı anlaşılıyor. Amerikan Savunma Bakanı Gates ve Bush’un Yardımcısı Cheney’in önümüzdeki haftalarda peşpeşe Ankara’ya gelecek olmaları, topyekûn bölgeyi kapsayan taleplerinin masada olduğunu gösteriyor.
ABD’nin başta Irak, İran ve Suriye olmak üzere, Ortadoğu’da, Kafkasya’da, Balkanlar’da, Orta Asya’da egemenlik emeli, enerji kaynakları ve hatları üzerinde plânları var. Bu plânlarla stratejik dengelere ve çıkarlarına göre bölgeyi biçimlendirme projeleri hesabına bir bölge ülkesi olan Türkiye’ye “rol” biçiyor.
* * *
Gelişmeler, ABD’nin Türkiye’den diğer “beklentileri”ni de su yüzüne çıkarıyor...
Öncelikle Mehmetçiğin işgalci conilerin kısmî çekilmesinden boşalacak boşluğu “stratejik müttefiki”nin hegemonyası ve menfaatleri adına doldurması.
Ve yine, tıpkı Irak işgali ve savaşında olduğu gibi, Müslüman komşu bir ülke olarak Türkiye’nin havaalanlarının ve üslerinin İran saldırısı için Amerikan savaş uçaklarına, mühimmat ve askerine açılmasıyla “lojistik destek” paravanında saldırıya ortak edilmesi…
“Sınır ötesi harekât”a “destek” diye “istihbarat paylaşımı” bahanesiyle çeşitli yakıştırmalarla sun’î ve sathî olarak “Türkiye ile ABD’nin terörle mücadele işbirliği” uydurmasının amacı bu…
* * *
Şüphesiz Türkiye’nin sınır ötesi hava ve kara operasyonuna “desteğin karşılığı” olarak Ankara’nın Kuzey Irak’taki özerk - otonom devleti kabullenmekle en azından Irak’ta federatif sistemi onaylanması ve yerel yönetimle sıcak ilişkiler kurması, ABD’nin “stratejik ortağı”ndan bir başka beklentisi.
“Kürt sorunu”na “kapsamlı siyasî çözüm” yaftasıyla Türkiye’nin Güneydoğu’sunun da bu meseleye dahil edilmesi vartası da bu beklentilere ekleniyor.
Sonuçta operasyonun ardındaki “büyük resme” bakıldığında, Ankara ile Washington arasında belli bir “mutâbakat”ın sağlandığı, Erdoğan ve Gül’ün ardı ardına yaptıkları Amerika seyahatleriyle AKP iktidarının Bush yönetimiyle oldukça geniş bir çerçevede anlaştığı gözleniyor.
Nihayetinde sınır ötesi harekâtın arkasına gizlenen “beklentiler” ve Türkiye’nin karşı karşıya kalacağı emr-i vakiler, endişe verici olarak karşımıza çıkıyor…
Umarız ki harekât, terörist sızmaları önlemek ve sınıra yakın kamplarda terör örgütünün yuvalanmasını engellemek maksadıyla, dağları aşıp sınırın öteki tarafında Irak’ın kuzeyinde bir “tampon bölge” oluşturmakla, “ön alma” tedbirleri teminle kalsın. Onlarca şehidin kanı, terörün Türkiye’den uzaklaştırılması ve bölgeden tasfiyesini netice versin…
Aksi halde operasyonların, Türkiye’ye biçilen “rol”le ecnebi işgalci zâlim güçlerin egemenlik ve çıkar projelerine âlet edilmesi, binlerce şehidin kanı pahasına terörle mücadeledeki başarıları tümüyle zayi ettirir; yazık olur…
27.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|