Antalya Vakfı Başkanı İsmail Hakkı Tunç, vakfın kurucuları arasında, başta Antalya İl Özel İdaresi olmak üzere, 10 tüzel kişilik bulunduğunu belirterek, “Onlardan bir defaya mahsus, kendi kurdukları bu vakfa, son kez destek olmalarını istiyoruz” dedi.
*Antalya Öğretim ve Eğitim Vakfı ne zaman, hangi amaçla kuruldu?
Vakfımız 1972 yılında kurulmuş bir vakıf. Vakfımızın kurucularına gelince bunların bir kısmı hükmü şahıslar, yani tüzel kişilerdir. Bu tüzel kişiler şunlardır: “1- Antalya Özel İdaresi adına Vali Hüseyin Öğütçen, 2- Antalya Belediyesi adına Reis Avni Tolunay, 3- Antalya Ticaret Odası adına Kemal Kınay, 4- Antalya Ticaret Borsası adına Mustafa Kasaboğlu, 5- Antalya İhracatçılar Birliği İlhami Gönen, 6- Antalya Tarım Satış Kooperatifleri Birliği adına Genel Müdür Kemal Şahin, 7- Antalya Yağ Sanayi A.Ş. adına Genel Müdür Nizamettin Özfırat, 8- Aklar Koll. Şti. adına Enver Ak, 9- Ahmet Şevki Zaman ve Fikri Zaman Koll. Şti. adına Ahmet Şevki Zaman, 10- Balcılar Koll. Şti. adına Mehmet Balcı.”
Vakfımızın ilk kurucuları arasında 13 tane de gerçek kişiler var. Vakfın kuruluş amacına gelince, senedimizde de yazdığı gibi, Antalyalı gençler ile yetişkinlerin ve özellikle yüksek öğrenimini yapan öğrencilerin fikir ve beden gelişimlerini, eğitimlerini sağlamak ve tecrübelerini arttırmaktır. Bu amaçları gerçekleştirmek için ise, özetle; Öğrenci yurtlarının kurulması ve işletilmesi, yüksek öğrenim gören maddî durumu iyi olmayan öğrencilere karşılıksız burs verilmesi, öğrenimi teşvik edici mahiyette bilim, san’at ve edebiyat ödülleri verilmesi, muhtaç, hasta öğrencilerin tedavilerine destek olunmasıdır.
* Kuruluşundan günümüze vakfın Antalyalılara ne gibi hizmetleri oldu?
18 Kasım 1972 senesinde kurulan vakfımız, belirlediği bu amaçlar doğrultusunda çalışmalarına başlamıştır. Antalya Özel İdaresi’nin İstanbul Belediyesi’nden satın aldığı Fatih Koca Mustafa Paşa’daki arsaya iki tane yurt binası inşa edilmiş ve bu bina Antalya Özel İdaresi tarafından işletilmek üzere vakfa tahsis edilmiştir. Yurt 1973 yılında Antalyalı yüksek öğrenim öğrencilerine hizmet vermeye başlamıştır. Ama burada asıl amaç, bu binanın vakfa kazandırılması, ama o zamanın yöneticileri hem Antalya Özel İdaresi’nin, hem vakfın yöneticileri nasıl yaptılar, nasıl oldu orasını bilemiyorum-binanın mülkiyeti Özel İdare’de kalmış. Vakfa sadece kullanma, yani işletme hakkı verilmiş. Vakıf, 1998 yılına kadar, Antalya’dan yüksek tahsil için gelen öğrencilere yurt hizmeti sundu. Öğrencilerden aldığı ufak tefek yurt ücretlerinden de maddî durumu iyi olmayan öğrencilere burs vermeye çalışmıştır. Dersleri iyi, fakat maddî durumu iyi olmayan öğrencilere destek olunmaya çalışılmış. Vakfın ilk kurucu Başkanı İTÜ hocalarından rahmetli Prof. Dr. Mustafa Köseoğlu-kendisi Alanyalı-1998 yılına, hatta 1999’a kadar, vakfın başkanlığını o götürdü.
*Vakfın 1998 yılına kadar gelen yurt hizmetleri bu tarihte neden kesintiye uğradı? Gerekçesi neydi?
1998 yılında, o zamanın Antalya Valisi ve İl Genel Meclis’i aldığı bir kararla vakfın kullandığı bu iki yurt binasını kendi mülkiyetlerinde olduğu için satışa çıkardılar. O zaman ben de vakıf yönetimindeydim. Vefat eden bir üyenin yerine seçilmiş ve yönetim kurulunda çalışmaya başlamıştım. O günleri hatırlıyorum. Yurtların satılmaması için çok mücadele ettik, ama o zaman da vakfın ekonomik durumu çok zayıftı. Bağış yoluyla burası vakfa verilmedi. Satın alma imkânımız yoktu. Bunun dışında aradan geçen zamanla yurt binası yaşanabilir olmaktan çıkmış, elverişsiz hale gelmişti. Bakımsız hale gelmişti. Sözün özü, binalar satıldı ve vakıf, yurt hizmetini yapamaz hale geldi.
Yurt kapanmadan önce aynı zamanda yurt binası vakfın merkeziydi. Yurt kapanınca yeni bir adres arayışına girdik. Nevzat Acar’ın iş yerini vakıf merkezi yaptık. 2 sene o başkanlık yaptı. Daha sonra yönetimdeki arkadaşların da isteğiyle 2002 yılından bu tarafa benim başkanlığımda devam ediyor. Şu an da ihtiyaç sahibi Antalyalı 50 öğrenciye burs veriyoruz.
*Hemşehrilerinizle hangi vesilelerle bir araya geliyorsunuz? Meselâ, düğün, ölüm, kurtuluş yıldönümleri v.b.
Sosyal faaliyetler konusunda geçen yıllarda bir takım çalışmalarımız ve etkinliklerimiz vardı. Bunlar nedir derseniz; Yılda bir defa Antalyalılar gecesi yapıyorduk. Ramazan ayında iftar sofrası hazırlıyorduk. İftar sofrası geleneğimizi devam ettiriyoruz. Sonra Antalyalı isim yapmış hemşehrilerimizin katılımıyla bir takım sohbet toplantıları yapıyorduk. Bir konu hakkında panel, konferans gibi organizasyonlar düzenliyorduk. Ayrıca, İstanbul dışındaki, yurdun diğer illerindeki Antalyalılar Dernekleri ile temas ederek, onlarla tanışma ve kaynaşmaya çalışıyorduk. Ankara’da, İzmir’de ve Konya’daki bu derneklerle temaslarımız oldu. Bunlarla zaman zaman bir araya gelip, yapılan faaliyetleri değerlendiriyorduk. Son yıllarda, iftar sofrası dışındaki etkinliklerimizi maddî yetersizliklerimiz ve katılım azlığından dolayı yapamaz durumdayız. Vakfın desteklenmeye ve ayağa kaldırılmaya ihtiyacı var.
* Vakıf olarak, Türkiye’nin AB uyum çalışmalarına nasıl bakıyorsunuz?
Meclis'ten geçen Vakıflar Yasasına göre, vakfımızın vakıf senedinde bir takım tadilatlar yapma ihtiyacı ortaya çıkıyor. Vakıf senedinin eski kalması ve mevzuattan kaynaklanan sıkıntılarımız var. Bu bakımdan değişikliği destekliyoruz.
Vakfımızın kuruluşuna ya da vakıf senedinde kuruculara baktığımız zaman ilk başta 10 tüzel kişi, 13 kişi de ferdî kişi var.
Biz yeni vakıflar kanunu tasarısını yakından takip ettik. Zaman zaman bu konuda toplantılar oluyor, bunlara katılmaya çalışıyoruz. Bizi ilgilendiren ve bizi rahatlatacak maddeler var bu kanunda. Bu yeni yasa ile biz vakıf senedimizi yenileyebiliriz. Belirsiz olan maddeleri ve boşlukları tamamlayabiliriz.
* Yeni Vakıflar Yasası’nın getirdiği ilkeleri nasıl buluyorsunuz?
Yeni yasaya göre şöyle bir tarif getiriliyor: “Vakıflar üye topluluğu değil, mal, mülk topluluğudur. Dolayısıyla bir kişi de vakıf kurabilir. Bir aile de vakıf kurabilir. Vakfın yapacağı hizmetlerin kaynağı üyeler değildir. Vakfın varlıklarının getirdiği kaynaklar gelirlerdir.”
Bu tarifi, bu ruhu getirmeye çalışıyorlar yeni yasada. Bu yaklaşımı doğru buluyorum. Çok sayılı üyeli vakıf olmaz, ama dernek olur. Dolayısıyla dernekler üyelerinden topladığı aidatlarıyla faaliyetlerini yürütebilirler ve faaliyetlerini idame ettirebilirler. Ama vakıf, mal varlığına dayalıdır.
*Bu değişiklik vakfınıza ne gibi açılım getirecek?
Bizim vakfımızın yaklaşık olarak- vefat edenlerle birlikte-160 kurucusu var. İlgili maddesine bağlı olarak geliştirilmiş kurucuları var. Yeni yasaya göre, üyelik yok, vakıflar için kurucu var. Üyelik derneklerde olur. Vakıflarda üyelik yoktur. Mevcut senette vakfa bağış yapmış, hizmet vermiş, gönül vermiş, hayırsever Antalyalıların Yönetim Kurulu’nun teklifi Genel Kurul kararıyla kurucu alabiliyorduk. Bu nedenle, zamanında 16-17 kişi ile kurulan vakıf, bugün ise 130 kuruculu bir vakıf haline gelmiş durumda. Bunların çoğuna da ulaşılamıyor. Evraklarda isimler var. Yeterince katılım olmadığı için, genel kurulları yapamıyoruz. Yeni yasaya göre, yeniden senet yazılacak.
*Bundan sonraki hizmet hedefleriniz ve başta İstanbul’daki hemşehrileriniz olmak üzere, Antalyalılardan vakıf adına istekleriniz nelerdir?
Hemşehrilerimiz vakıflarına sahip çıksınlar. Bu vakıf, onların vakfı. Yönetimden kaynaklanan, mevzuattan kaynaklanan, halkımızın bilgisizliğinden ve ilgisizliğinden kaynaklanan sorunlarımız var. Önümüzdeki dönemde bunların aşılacağını umuyoruz. Vakıf bünyesinde yürüttüğümüz yeniden yapılanma faaliyetleriyle birlikte, sıkıntıların aşılması için planlamasını yapıyoruz. İstanbul’daki hemşehrilerimizden bize bu konuda destek olmasını istiyoruz. Vakfımıza yeni bir yer bulup, harekete geçirmek niyetindeyiz. Bize destek verecek yetişmiş insan gücümüz var. Yeter ki onlara bir yer verelim. Bunu sağladığımız takdirde, vakfın gerek sosyal ve kültürel faaliyetlerinin, gerekse eğitim faaliyetlerinin daha iyi olacağına inanıyorum.
Önümüzdeki dönemde temel hedefimize gelince, birinci olarak vakfın yeni senedini yapıp, ilgili mahkemeden kararını çıkartmamız gerekiyor. Vakfın yeni mal varlıklarını oluşturmak. Bundan sonra daha önce gerçekleştirdiğimiz, ancak şu anda yapamadığımız faaliyetlerimizle birlikte sosyal faaliyetlerimizi yürütmek istiyoruz. 36 yıldır bir şekilde yaşamış ve yaşatılmış bu vakfı yaşatmak ve gelecek kuşaklara hizmet verir bir durumda bırakmak istiyoruz. Vakfın hiçbir masrafı yok. Olan ufak tefek masraflarını da kendimiz karşılıyoruz. Bağışçılarımızdan aldığımız paraları doğrudan ihtiyaç sahibi öğrencilerimize veriyoruz. Mevcut 50 öğrencimizi en azından muhafaza etmeye çaba gösteriyoruz. Hedefimiz, tabiî bu sayıyı arttırmak. Vakıf olarak İstanbul’da bir Andalya evi kurma projemiz var. Bunun için hemşehrilerimizden destek bekliyoruz.
*Yani, bu vakıf, mutlaka bir şekilde yaşatılmalı diyorsunuz öyle mi?
Evet. Antalya için de böyle bir vakfa ihtiyaç var. Vakıflar ve dernekler sivil toplum kuruluşlarıdır. Biz ülke olarak demokrasiye önem veriyorsak, bu kurumların yaşatılması lâzım. Demokrasinin gelişmesi ve güçlenmesi için de yaşatmamız lâzım. Neden daha fazla öğrenciye burs vermeyelim? Neden diğer faaliyetlerimizi yürütmeyelim? Antalya bir dünya şehri. Diğer illerle kıyasladığımızda, Antalya’nın millî gelire katkısı da bir hayli yüksek. Bu bakımdan, bu vakıf yaşatılmalı ve yaşatılacaktır. Zengin sayılabilecek bir ilin vakfıyız. Vakfımızın vakfımızın bir akarı yok. Akarsızlık, vakfın idamesinde de tehlike oluşturuyor. Zamanında cüz’î bir para vakfedilmiş, bu şekilde kurulmuş. Kurucularımız arasında bulunan Antalya’nın tüzel kişilikleri (yukarıda sayılan kuruluşlar) bir defaya mahsus harekete geçse vakfımızın hiçbir malî problemi kalmaz. Onlardan, bir defaya mahsus, kendi kurdukları bu vakfa, son kez destek olmalarını istiyoruz.
*İsmail Hakkı Tunç kimdir? Sizi tanıyabilir miyiz?
1947 yılında Antalya Serik’de dünyaya geldim. İlk ve orta tahsilimi Serik’te yaptıktan sonra, Antalya Lisesi’ne kaydımı yaptırdım. Bu liseyi bitirdikten sonra, 1964-65 öğretim yılında İstanbul’a üniversite eğitimi için geldim. Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Elektrik Mühendisliği bölümünden 1969 yılında mezun oldum. Mezuniyetten sonra İstanbul’da Kale Grubu’na ait Kale Porselen Elektro Teknik Sanayi A.Ş’nin fabrika kuruluşunda 1969’da mühendis olarak başladım. Bu arada, 1975-76 yıllarında iş hayatındayken İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsünde İşletme İktisadı mastırı yaptım. Kale Grubu’nun fabrikasında projesinden, fabrika yapımından başlayarak, çeşitli yönetim kademelerinde görev aldıktan sonra, en son genel müdürlüğe kadar yükseldim. Ve 2001 yılında buradan emekli oldum. Özel sektörde ve sanayicilik hayatımızda çok ilklerle uğraştık. İlk defa TSE standartlarında üretim yapan firma olduk. İlk defa bilgisayarlı üretim tekniklerini uygulayan sanayi işletmesi olduk. Türkiye’nin yerli bir kuruluşu olarak iyi hizmetler yaptık. Dünya gazetesi tarafından düzenlenen yılın sanayicisi ödülünü aldım. (1999) Yani bir işletmede uzun yıllar çalışıp, mühendis olarak başlayıp, genel müdürlüğe gelen bir yönetici ve işletmeci olarak yılın işletmecisi seçildim. Ben vakıf çalışmalarına 1995 yılında başladım. Yani bir süre kurucu başkanımızla da çalıştım.
Kurduğunuz bu vakfa sahip çıkın
*Anladığımız kadarıyla, başta malî konular olmak üzere, bir takım sıkıntılar sebebiyle vakıf istenilen düzeyde çalışamıyor. Vakfın kurucuları arasında bulunan tüzel kişilerden destek almayı denemediniz mi? Bu kurucularınızla temaslarınız nasıl işliyor?
0 tüzel kuruluşlar, maalesef zamanında vakfı kurmak için imza atmışlar ve belirli bir süre de destek olmuşlar. Ama şimdi çeşitli zamanda ve zeminde temasımız olduğu halde, başta valilik olmak üzere, konuya çok uzak kaldılar. Şimdi biliyorsunuz Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları var. Valiliğin başkanlığında her ilde yasayla kurulmuş vakıflar var. Ve ilçelerde de kaymakamlık başkanlığında. Bunların mütevelli heyetleri de çeşitli kurum ve kuruluşlardan gelen kişilerden oluşuyor. Meselâ İstanbul İl Genel Meclis’inde hem valilikteki vakıfta, hem de ilçelerdeki vakıflarda görevli temsilciler var.
Antalya Valiliğinde bunu konuştuğumuz zaman dedik ki, “Bize vakfımıza herhangi bir duyuruda bulunmadığımız halde Antalya’dan gelip de İstanbul’da okuyan, hali vakti müsait olmayan öğrenciler müracaat ediyor. Biz bu talepleri karşılamakta güçlük çekiyoruz. İstanbul’daki Antalyalıların bağışlarıyla bunun altından kalkamıyoruz. Valilik olarak siz, İl Özel İdaresi vakfın tüzel kişilik olarak kurucu üyesi olduğu için, bu konuda sizin desteğinizi istiyoruz, bekliyoruz” deyince, Vali, “İhtiyacı olan öğrenci varsa, sizin vakfınıza benim ihtiyacım yok” dedi.
Ben de, “Sayın valim bu vakıf bizim değil, sizin vakfınız. Zamanında siz kurmuşsunuz bu vakfı. Antalya Özel İdaresi adına Vali Hüseyin Öğütçen imza atmış vakfın kuruluş senedine. Vakfın senedine göre de mütevelli heyetin bir üyesi, Antalya Özel İdare’den gelir. Özel İdare üye vermezse, yerine başka üye seçilir diye maddemiz var. Dolayısıyla bu vakıf sizin. Biz şu an da nöbetteyiz. Bunca senedir gelmiş bu vakfı yaşatmak istiyoruz. Sizden de destek istiyoruz” dedim. Vali, “Varsa ihtiyaç sahibi öğrenci, ver listesini. Onlara burs vereyim. Yani vakıfla uğraşmaktansa, benim imkânım var” dedi. Bizi demoralize etti. O günden beri de bir daha kendisiyle görüşmedik.
Büyükşehir Belediye Başkanı da (Menderes Türel) aynı şekilde kardeşimiz. Çok ortak tanıdıklarımız var. Doğrudan tanıdıklarımızın, hatta Antalya yurdunda kalan ve onun ekibinden mesai arkadaşları çalışan tanıdıklarımız vasıtasıyla haber gönderdik. Maalesef randevu talebimize bile cevap vermedi. Bizden hep kaçtı. Zannetti ki, biz ondan maddî destek isteyeceğiz. Bizim gidişimizin ana sebebi “Bu vakfı zamanında siz kurmuşsunuz. Vakfınıza sahip olun” demek içindi.
Destek olacaksanız eyvallah, ama illa maddî destek şart değil. Moral vererek, manen bile bir destek olsa bize yeterdi. Özel idare destek vermedi. Büyükşehir Belediyesi de öyle. İhracatçılar Birliği’ne gittiğimizde, “Yaaa, öyle bir şey mi var?” deyip şaşırdılar ve hemen istifa dilekçesini yazdılar. Bunun için vakıf senedinde tadilat gerekiyor. Vakıf senedinde kurucular nasıl el çektirilir belli değil. Yani mevzuattan kaynaklanan bir sıkıntı var ortada.
|