Okullarda şiddet nasıl engellenir?
Okullarda öğrencilerin maruz kaldığı şiddetle ilgili haberleri izleyen aileler çocuklarının okulda benzer bir durumla karşılaşıp karşılaşmadığıyla ilgili kaygı duymaktadır. Geçtiğimiz hafta yer verdiğimiz ''okul yönetimi ile ebeveynlerin işbirliğini engelleyen etkenler'' konusuyla ilgili hem ebeveyn hem de eğitimcilerden çok güzel mesajlar geldi. Okuldaki şiddet olayların altında yatan sebepler incelendiğinde anne-babanın çocukluk dönemine kadar gitmektedir. Çünkü ailede şiddete maruz kalan ya da şahit olan çocuklar, istediklerini elde etmek için okulda, okul çevresinde ve ailede şiddete başvurmaktadır. Buna öğretmenlerin, okul yönetiminin ve diğer çocukların olumsuz yaklaşımları da eklenince şiddet olaylarında artış görülebilmektedir. Bu sebeple çocukların maruz kaldıkları olumsuzlukların pek çok etkene bağlı olduğunu göz ardı etmemeli ve işbirliğini artırmanın yollarını aramalıyız.
Öğrencilere, ''disiplin ve ceza'' denildiğinde çocukların aklına ilk önce sözel ve fiziksel şiddet gelmektedir. ''Çocuklar dövülmeden terbiye edilir mi hiç!'' şeklindeki yaklaşım, çocukların şiddeti normalmiş gibi algılamasına sebep olmakta; çocuk kardeşini, arkadaşını dövmekten çekinmemektedir. Ailedeki olumsuzluklar hemen çocuğun iç dünyasına yansır. Okulda arkadaşı üzerinde söz sahibi olmak, küçük sınıflardaki çocuklara istediğini yaptırmak için şiddete başvurur. Öğretmenin, öğrenciler üzerinde otorite sağlayabilmek için bağırması, tebeşir fırlatması, kulak çekmesi, hakaret etmesi de durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale sokmaktadır.
Millî Eğitim Bakanlığı'nın eylem planı ve yakın zamanda bu konuda oluşan hassasiyet ile aileler bilinçlenmekte, öğretmenler çocukların derse aktif katılımını sağlamaktadır. Şiddeti ortadan kaldırmak için: Ebeveynler ailede alınan kararlarda çocuklarının da düşüncelerine değer vermeli, onun sorunlarıyla yakından ilgilenmelidirler. Eğitimde şiddeti kesinlikle kabul edemeyiz. Çocuk nasıl bir kusur işlemiş olursa olsun, dayakla cezalandırılmamalıdır. Sözel şiddete maruz kalan çocuklar içine kapanmakta, herkese karşı kin ve güvensizlik beslemektedir. Bu sebeple çocuğu rencide edecek konuşmalardan kaçınılması büyük önem taşımaktadır. Öğretmen, çocukların katılımını teşvik ederek, etkin rehberlik desteği sunmalıdır. Okulun genelini ilgilendiren durumlarla ilgili öğrencilerce seçilen bir temsilcinin görüşlerine başvurmak okul yönetimi ile yaşanacak sorunların önüne geçecektir. Şiddet olaylarının sebepleri ve çözüm yolları ile ilgili öğrencileri bilgilendirici çalışmalar artırılmalıdır.
DOSYA - 2
ŞİDDET HÂLÂ OKULLARDA
KOL GEZİYOR
Eğitimciler Birliği Sendikası İstanbul Şubesi'nin, 2 bin 554 öğretmen ve idareci arasında yaptığı (2006) 'Eğitim ve Şiddet Araştırması'na göre, eğitim çalışanlarının yüzde 37.71'i öğrencilerin göstermiş olduğu şiddetin asıl kaynağını maneviyat eksikliğine, yüzde 31.71'i aile bağlarının zayıflamış olmasına, yüzde 11.90'ı okullardaki rehberliğin istenilen seviyede olmamasına, yüzde 18.68'i ise okullarda yeteri kadar disiplin olmamasına bağlıyor. Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 71.18'i kendi öğrenciliklerinde şiddete maruz kalmadıklarını ifade ederken; yüzde 29'a yakını kendisine de öğrenciliğinde şiddet uygulandığını ifade ediyor. Öğrenciliğinde şiddete maruz kaldıklarını ifade eden öğretmenlerin yüzde 70'e yakını öğretmen ve okul idaresinden şiddete maruz kaldığını ifade ederken, ailesinden şiddet görenlerin sayısı yüzde 20'de kalıyor. "Bir öğretmen olarak öğrencinizle yeteri kadar ilgilendiğinizi düşünüyor musunuz?" sorusuna, öğretmenlerin yüzde 65.74'ü "Evet", yüzde 34.26'sı "Hayır" cevabını veriyor. Öğrencileri ile fazla ilgilenemediğini belirten öğretmenler sebep olarak; yüzde 47.31 oranı ile sınıfların kalabalık olmasını, yüzde 13.71 ile ailevî problemlerinin olmasını, yüzde 20.26 ile ek iş yapıyor olmalarını, yüzde 18.51 ile de ders yükünün fazla olmasını gösteriyor.
Hayatboyu Eğitim Gelişim Derneği (HEGEM) 2. Başkanı ve TBMM Şiddeti Araştırma Komisyonu Uzmanı Adem Solak, 60 ilde orta öğretim kurumundaki 26 bin öğrenciye yönelik yaptıkları anket çalışmasında, öğrencilerin sadece yüzde 1,5'inin sorunlarını öğretmen ve rehber öğretmenlerle paylaştıklarını belirlediklerini söyledi. Ankete katılan öğrencilere, 'zor şartlarda sorunlarınızı kiminle paylaşıyorsunuz?'' şeklinde yöneltilen soruya öğrencilerin yüzde 40'ı aile bireyleri, yüzde 54'ü arkadaş, yüzde 1,5'i öğretmen ve rehber öğretmen, yüzde 4,5'i ise diğer kişiler cevabını verdi.
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), 1992'den 2006'ya kadar öğrencilerin karşılaştıkları öğretmen dayağının incelendiği anket çalışmasında, 1992'de öğrencilerin en çok karşılaştıkları bedensel cezalandırma biçiminin "tokat atma", 2006'da ise "kulak çekme" olduğu ortaya çıktı. Araştırmaya göre tebeşir ve silgi fırlatma oranlarında artma; başını duvara ve sıraya vurma, çok şiddetli dövme, kafa kafaya tokuşturma, ayakta durdurma, yumruk atma, cetvelle vurma uygulamalarında da azalma olduğu belirlendi. İlköğretim ve lise öğrencilerinin öğrenimleri boyunca karşılaştıkları öğretmen dayağının sebepleri, biçimi ve sonuçlarının araştırıldığı ankette, 1992'den 2006'ya kadar elde edilen veriler karşılaştırıldığında, öğrencilerin bedensel ceza ile karşı karşıya kalma sıklığının arttığı görüldü. Öğrencilerin büyük bir bölümü, mesleğinde ve özel hayatında sorunlu öğretmenlerin daha çok şiddete başvurduklarını belirttiler.
DOSYA - 3
ŞİDDETİ ORTADAN KALDIRMAK
İÇİN BÜTÜN KESİMLERE İŞ DÜŞÜYOR!
Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğü ile UNICEF işbirliği ile düzenlenen (2006) 'I. Şiddet ve Okul: Okul ve Çevresinde Çocuğa Yönelik Şiddet ve Alınabilecek Tedbirler Sempozyumu'na katılan kamu kurumu temsilcileri, akademisyenler, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, öğrenciler ve ebeveynler şu hususlarda görüş birliğine varmıştır: Çocuğun dünyasında şiddetin yeri olmamalıdır. Şiddetin önlenmesi için geliştirilecek stratejilerde çocukların katılımı sağlanmalıdır. Okul ve çevresinde şiddetin önlenmesinde toplumun her kesiminin görev ve sorumlulukları vardır. Bu çerçevede; kamu kurum ve kuruluşlarının; şiddetin önlenmesine yönelik caydırıcı düzenlemeler yapması, ihtiyaç duyulan insan ve maddî kaynakları seferber etmesi, öncelikli olarak, çocuklarla çalışan kamu görevlilerinin, şiddet olaylarının tesbiti ve çözümüne yönelik uygun eğitim almalarını sağlaması, bütün sorumlu taraflar arasında koordinasyonu sağlaması, çocuklara yönelik her türlü şiddetin yasak olduğu konusunda kapsamlı bir farkındalık oluşturulmasını sağlaması gerekmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığı'nın; güvenli okullar oluşturulması amacıyla politikalar belirlemesi, standart ölçütler koyması, başta okul müdürleri ve öğretmenler olmak üzere bütün okul çalışanlarına şiddet ve önlenmesine yönelik çatışma çözme, arabuluculuk, olumlu disiplin yöntemleri gibi konularda eğitimler verilmesini sağlaması, etkili ebeveynlik eğitim programlarını yaygınlaştırması, çocukların sorunlarını iletebilecekleri ve çözüm üretilebilecek mekanizmaları hayata geçirmesi gerekmektedir. Kaliteli eğitimi hedefleyen çocuk dostu okul ölçütlerini geliştirerek bütün okullara yaygınlaştırması, öğrencilerin etkili iletişim, karar verme, problem çözme, çatışma yönetimi gibi temel hayat becerilerini geliştirmesi için gerçekleştirilen yeni eğitim programlarının etkin uygulanmasını sağlaması, okullarda san’at, spor gibi ders dışı faaliyetlerin geliştirilmesi için altyapıyı sağlaması çok önemlidir.
Okulların; insan haklarına ve onuruna saygı ilkesini benimseyerek hayata geçirmeleri, ev, okul ve toplum arasındaki iletişimi güçlendirmeleri, öğrenciler ve personel için katılımcı yollarla davranış kuralları belirlemeleri, bireyin, gelişim dönemlerini dikkate alan disiplin tedbirlerini almaları gerekmektedir. Şiddet olaylarına karşı net ve tutarlı bir tavır sergilemeleri ve bunları görmemezlikten gelmemeleri, öğrencilerin güvenliğini sağlayacak tedbirleri almaları, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 12. maddesi doğrultusunda çocukların karar verme süreçlerine aktif katılımlarını sağlamaları gerektiği unutulmamalıdır.
Anne babaların; çocukları için model teşkil ettiklerinin ve çocuklarının okuldaki davranışlarının büyük bir ihtimalle onların evde gördükleri muameleyi yansıtacağının bilincinde olmaları, kabul edilebilir ve kabul edilemez davranışlara net sınırlar koyarak şiddet konusunda, çocukları için yol gösterici ve açık kurallar belirlemeleri çok önemlidir. Aile içi demokrasiye önem vererek hayata geçirmeleri, çocukları ile güven ilişkisi oluşturarak onların arkadaşlarından, nerede olduklarından ve ne yaptıklarından haberdar olmaları, güvenli bir eğitim ortamının sürdürülmesine ilişkin okul politikalarını ve kurallarını desteklemeleri büyük önem taşımaktadır.
Medyanın; aile ve çocukların bilinçlendirilmesi konusunda planlanan ve uygulanan çalışmalara destek vermesi, şiddetle mücadele alanındaki olumlu gelişmeler üzerinde yoğunlaşarak, okullarla ilgili haberlerin yayınlanmasında daha özenli davranması, okulun faaliyetleri ve başarıları ile ilgili bilgileri kamuoyu ile paylaşarak okulu desteklemesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Merak ettiğiniz konuları, teklif ve düşüncelerinizi bize yazabilirsiniz. Mutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle sevgiyle kalın…
|
Mustafa Oğuz
26.02.2008
|
|
Proje üretin, geleceğiniz için bir adım öne geçin!
Günümüzde yükseköğretimin; iş bulmak, kariyer yapmak ve meslekî alanda gelişmek için yeterli olduğunu söylemek güçtür. Çünkü şirketler, işe alacakları bireylerin gerek okul döneminde gerekse sonraki dönemlerde hangi projelere katkıda bulunduğunu araştırıyor. Özgeçmişlerde en fazla proje çalışmalarının muhtevasına yer verilmesi isteniyor. Grup çalışmasına yatkın, liderlik yeteneği güçlü, öğrenen ve başkalarına da öğretmeyi seven bireylere öncelik tanınıyor. Proje hazırlamak sanıldığı kadar zor bir süreç değildir. Gençlerin öncelikle çok iyi gözlem yapmaları gerekmektedir. Aklımıza gelen projelerle ilgili çalışmalara başlamayı ertelememeliyiz. Uygulanmış bir proje gördüğümüzde ''bu konu benim de aklıma gelmişti, ben de düşündüm ama anlatmaya çekindim'' türünden konuşmalar yapıyoruz. O projeleri gerçekleştirenlerin de diğer gençlerden bir farkı yok, asıl fark harekete geçtikten sonra ortaya çıkıyor. Avrupa Birliği ülkelerindeki öğrencilerle düzenlenen proje çalışmalarına katılmak, devlet ve sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarında görev almak, hem akademik gelişime hem de iletişim yeteneğinin güçlenmesine yardımcı olacaktır.
Meselâ; Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı Gençlik Programı tam size göre! Gençler bu program ile yurtiçinde veya yurtdışında çeşitli faaliyetlere dahil olabiliyorlar, projeler yapabiliyor, uluslararası veya yerel projeler hazırlayabiliyorlar. Gençlik Programında bütün gençler için çeşitli fırsatlar bulunmaktadır. Sivil Toplum Kuruluşları, Kamu Kuruluşları ve sıradan gruplar (bir kuruluşun üyesi değil misiniz? Grup kurun o halde! En az 4 genç bir araya gelin, mümkün olduğunca cinsiyet dengeli bir grup kurun, grubunuza bir isim verin ve başvurun!) proje başvurusu yapabilmektedirler. Proje hazırlamayı ve yaygın eğitim alanında deneyim kazanmayı isteyen gençler (www.ua.gov.tr) web sitesinde haberler ve faaliyetler kısmında duyurusu yapılan ücretsiz eğitimlere ve toplantılara başvurabilirler. Yine aynı kısımda duyurusu yapılan yurtdışı eğitimler/ seminerler için İngilizce bilen gençler/ gençlik çalışanları başvuruda bulunabilirler.
Değerli gençler; geleceğinizi şansa bırakmayın, bugünden bir adım adın!
|
26.02.2008
|
|
Kaybetmekten yılmayan, kazanmanın eşiğindedir
Her insanın hayatında mutluluğa kavuşabilmesi için verilmiş bir saat vardır. İş, o saati kaçırmamakta... (B. Fletcher). İnsan, gülümseyiş ile gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır (Byron). Başarıya giden yolda önce başarısızlığı sollamalısınız (Mickey Rooney). Kazananlar yaptıkları işi seyredip keyif almaya zaman ayırırlar. Çünkü dağın zirvesinden baktıkları manzarayı o kadar heyecan verici yapanın dağın yüksekliği olduğunu bilirler (Denis Waitley). Yaşamaya zaman ayırın, zira zaman bunun için yaratılmıştır. Çalışmaya zaman ayırın, başarının bedeli budur. Düşünmeye zaman ayırın, güçlü olmanın kaynağı budur. Çevrenize nazik davranmaya zaman ayırın, mutluluğa giden yol budur. Etrafınıza bakmaya zaman ayırın, günler bencilliğinize yetmeyecek kadar kısadır. Gülmeye zaman ayırın, ruhunuzun müziği budur. Çocuklarınızla oynamaya zaman ayırın, zevklerin en büyüğüdür. Terbiyeli olmaya zaman ayırın, insan olabilmenin sembolü budur (Goethe). Hayatınız kötü bir yola girmişse, unutmayın; direksiyondaki sizsiniz (Marlynn Longston). Anlamlı bir hayat sürmek, işi ne kadar çabuk yaptığınıza değil, ne iş yaptığınıza ve neden o işi yaptığınıza bağlıdır (Rebbecca R. Merrill). Düşünürken dikkatli, uygularken kararlı olun (Charles Hale). Hata yapmayan bir insan genellikle hiçbir şey yapmıyordur (William Conor Magee).
|
26.02.2008
|
|
Geçmiş zaman
O gün sınıfta Türkçe öğretmeni zaman kiplerini işliyormuş. Öğrencilerine bir soru sormuş; “Çocuklar, ‘ben güzelim’ dersem hangi zamana girer bu cümlem?” Çocuklar hep bir ağızdan: “Geçmiş zaman öğretmenim.”
Küçük Ali, ilkokula yeni başlamış. Bir gün derse nasılsa geç kalmış. “Bir daha böyle geç kalırsan seni sınıfa almam” demiş öğretmen. Ali başını önüne eğmiş: “Ben şimdiye kadar okula, hep sizden önce geldim. Sizi hiç böyle azarladım mı?”
Ev ödevi hazırlayan çocuk, babasına sormuş: “Afrika ne taraftadır baba?” Babası “bilmiyorum” demeyi kendisine yediremediği için biraz düşünmüş: “Fazla uzakta olmamalı. Çünkü bizim şirkette bir zenci var. Her gün işe bisikletle gidip geliyor.”
|
26.02.2008
|