|
|
ÂYET-İ KERİME MEÂLİ
Onlar için Rablerinin katında diledikleri her şey vardır. İşte iyilik yapan ve iyi kullukta bulunanların mükafâtı budur.
Zümer Sûresi: 34
|
26.02.2008
|
|
HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ
Mü'minlerin ölen çocukları Cennette bir dağdadır. Kıyâmet Günü babalarına teslim edilinceye kadar bakımlarını Hz. İbrahim ve hanımı Sâre üzerine alır.
Câmiü's-Sağîr, c: 1, no: 634
|
26.02.2008
|
|
Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor
İstanbul seyahatinden muztarip olup olmadığını sordum:
“Bana ıztırap veren,” dedi. “Yalnız İslâmın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ıztırabım, yegâne ıztırabım budur. Yoksa şahsımın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate mâruz kalsam da iman kalesinin istikbali selâmette olsa!”
“Yüz binlerce imanlı talebeleriniz size âtî için ümit ve tesellî vermiyor mu?”
“Evet, büs bütün ümitsiz değilim. Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. Mânevî temelleri sarsılan garp cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sârî illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? Yoksa İslâm cemiyetinin ter ü taze iman esaslarıyla mı? Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum.
“Risâle-i Nur’u anlamıyorlar. Yahut anlamak istemiyorlar. Beni, skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. Ben, bütün müspet ilimlerle, asr-ı hazır fen ve felsefesiyle meşgul oldum. Bu hususta en derin meseleleri hallettim. Hattâ bu hususta da bazı eserler telif eyledim. Fakat ben öyle mantık oyunları bilmiyorum. Felsefe düzenbazlıklarına da kulak vermem. Ben, cemiyetin iç hayatını, mânevî varlığını, vicdan ve imanını terennüm ediyorum. Yalnız Kur’ân’ın tesis ettiği tevhid ve iman esası üzerinde işliyorum ki, İslâm cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün, cemiyet yoktur.
(Târihçe-i Hayat, s. 542-43, Eşref Edip’in Bediüzzaman’la yaptığı röportajdan...)
Lügatçe:
garp: Batı.
sârî: Bulaşıcı.
tefessüh: Bozulma, çürüme.
skolastik: Ortaçağ Hıristiyan âleminde, papazların dînî görüşüne ve onların baskısı altındaki dînî fikirlerine göre yapılan eğitim usûlü.
|
26.02.2008
|
|
Yeni Asya otuz dokuzuncu yıla adım attı
Yeni Asya bir ekol, vatan sathını mektep yapan bir üniversite.
Dünyayı globalleştiren 21. asır, genel mânâda herkesi bir düşünceye kanalize etti ve ediyor. O da şu: Haklı iseniz, bu haklılığınızı radyo, televizyon ve gazetelerle yaymanız lâzım.
Üstad Bediüzzaman, II. Meşrûtiyet yıllarında Batıda konferanslar vererek, gazetelerde yazılar yazarak, Doğuda aşiretleri dolaşarak halkımızı yaygın vasıtalarla irşad etmek istemiştir. Din dersleri ile fen derslerinin beraber okutulması için Doğuda bir üniversite açılmasına gayret etmiştir.
Gün gelmiş, savaşta cepheye koşup gönüllü alay komutanı da olmuştur. Neticede milletin cesur ve fedakâr mücadelesiyle vatan kurtulmuş, ama Batıdan gelen felsefî akımlar ile bâtıl nazariyeler yurdumuzu içten içe sarmaya başlamıştır. Kurt gövdenin içine girmiştir açıkçası. Bu ideolojilerin yeni eğitim sistemine yansımasıyla da, imandan yoksun nesiller yetişmiştir maalesef.
Neticede, inkâr felsefeleri, nesilleri dinsizlik tâunuyla tehdit edince, bir eser-i rahmet ve ihsan-ı İlâhî olarak, Bedi-üzzaman, Risâle-i Nur Külliyâtını telif etmiştir.
Devletin adalet(!) anlayışı ve uygulaması ile hapishaneler, takipler dönemi başlamış; Üstad, her vesileyle dâvâsının haklılığını ispata çalışmıştır.
Nurlar böylece yayılmış; ama bir zaman sonra, basın-yayın yoluyla, İman ve Kur’ân dâvâsının haklılığını ispata ihtiyaç duyulmuştur.
Dünün silâhlı düşmanı, günün en tesirli silâhı medya-iletişim vasıtalarına el atmış; basını, yayını satın almış, maddî silâh yerine mânevî silâhla imanları, Allah sevgisini ve vatan sevgisini yok etmeye, insanları içten çökertmeye başlamıştır.
Vatan var, toprak var, ama iman ve Allah sevgisi yoksa düşmanla iç içe yaşıyoruz demektir. Din müsbet mânâda yayılıp, Kur’ân’ın asrın idrakine uygun mesajı kitlelere ulaştırılamıyor; insanlar vatanperver, imanlı ve demokrat hâle getirilip vatanın bütünlüğü sağlanamıyorsa, batıl felsefeler bizi içten içe kemirecek demektir.
İşte Nurlar ve onun naşir-i efkârı olan Yeni Asya, böylesi bir ihtiyaçtan doğan misyonun sahibidir.
Düşmanın oyunu, basın-yayın yoluyla bozulmalıdır. Bazıları ilim adamı sıfatıyla meydana çıkıp gençleri zehirleyip sapık felsefeleriyle perişan ederken; seyirci kalınamaz. Basın ve yayın yoluyla, hem gazete, hem dergi, hem radyo, hem televizyon, hem de internetle düşman kuşatılmalı, fikirle ve ilimle mağlup edilmelidir. Bu sayede hem millet, hem de insanlık kurtulacaktır.
Asrın modern silâhları ancak ve ancak bunlardır.
|
Necati Yılmaz
26.02.2008
|
|
Yeni Asya
Bediüzzaman’dan aldın ilhamı sen
Hakikate ışık oldun Yeni Asya
Feyiz aldı herkes irfan mektebinden,
İstanbul ufkunda doğdun Yeni Asya
Yurdun dört bir yanında dâvâlar varken,
Berk gibi yetişti, Bekir’in onlara.
İman dâvâsını sen haber yaparken,
Zulme hiç geçit vermedin Yeni Asya
Kavuştu herkes nâşir-i efkârına
Zübeyir, Sungur, Tahir, Bayram ettiler.
Güç verdiler Mehmetler nurlu yoluna,
Hakkın bükülmez kolusun Yeni Asya
Nice yazarlar yetiştirdin bünyende.
Gidenlere bakıp arkanı dönmedin.
“Hakkın hatırı” vardı senin elinde
İhlâsı bozmadın Yeni Asya
“Doğru İslâmiyet”i yaymaktı yolun,
Bu konularda asla taviz vermedin.
Kırıldı fakat hiç bükülmedi kolun.
Dâvânda hep dimdik durdun Yeni Asya
Eğilmedin zalimlerin karşısında
Nice bin bir zorluklarla karşılaştın.
Yine Hakkı haykırdın inayet altında,
Mânevî kuvvet oldun Yeni Asya
İşimiz yok bizlerin şanla şöhretle
Uğraşmasın artık hiç kimse seninle.
Dileğimiz şu ki; iki elimizle,
Bayrağını taşıyacağız Yeni Asya
|
Mehmet Erbaş
26.02.2008
|
|
|
|