Kaliteli mal. Güzel söz. İşe yaramaz adam. Tatlı dil. Huzurlu bir aile. İstikamet üzere gençlik. Hamd edilecek nimetler. Mesut bir çevre. Şikâyet edilmeyen bir hayat.
Hayattan levhaları iyi ve kötü halleriyle daha fazla saymak ve söylemek ve yazmak mümkün. Birbirinden farklı fakat birbirine bağlı hayatın bu levhaları her varlığa her kişiye göre değişir. Değişmeyen yalnızca bunları birbirine bağlayan bağ.
Sevmek ve muhabbet etmek… Kâinatın kürelerini birbirine bağladığı gibi, yaratılmış her kalbi her kalp ile bağlar. Mahbup olan ilk ve en sevgili olan Yaratıcımızın, yarattıklarına bir ikramı bir ihsanı: SEVMEK…
İlk sevilen ve her şeyi seven nuru Muhammedi’dir (asm). Habibim hitabına mazhar olan… Sen olmasaydın, sen olmasaydın, felekler ve kâinat olmazdı, yaratılmazdı mealindeki hadis-i kudside ifade edilen O’nun sevgilisi Nur-u Muhammedi (asm).
Eğer O’nun habibini severek, sevmeye muhabbete başlarsak hakikî muhabbete ve sevmeye kavuşmuş olacağız. En sevgilinin yolundan en çok sevilmesi gerekene ulaşacağız.
Bizi en çok alâkadar eden konu: Muhabbet, sevgi ve en sevgiliyle en çok sevilen arasındaki irtibatın, bağlantının sevgi frekansının tutturulmasıdır. Hiç olmazsa yakınlarına yanaşmaktır.
Bir zerresi, kâinatın en küçük parçası kadar muhabbeti bütün varlık âlemini birbirine bağlayan hakikat-ı faaliyeti ile ifade edilen Mahbub-u Hakikî’yi sevmeliyiz…
O’nun sevdiğini sevmeliyiz… Sevdiğinin sevdiklerini sevmeliyiz…
Sevmeliyiz, sevmeliyiz vesselâm…
22.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|