Okumayan adam zalimdir… Hem kendisine hem başkalarına zulmeder. Kimseye bir zararım yok dese de faydasının olmaması zulüm için yeter de artar bile…
Dolu kapla boş bir kap bir olur mu? Hangisi kıymetli demek bile abes…
Nasıl yapalım okuyalım da dolalım mı? Yine olmuyor! Neden mi? Anlayarak ve bilerek okumadıktan sonra boşu boşuna dolu oluyoruz… Nasıl mı? İşte ortada:
Ses tonu, mimikler, fizikî görünüş, telâffuz, her şeyi güzel ya da çok güzel ama tesir etmiyor, edemiyor, netice hasıl olmuyor. Çünkü anlamadan anlatıyor. Dolmuş ama taşma yok!..
Güzel söz söylemek bir san'attır. Dinlemek de ayrı bir san'attır. Dinlettirmek apayrı bir san'attır. Gelin en güzel olanına talip olalım: İyice anladığımız bildiğimiz bir konuyu yine bilerek anlatalım dinlettirelim. Neticesinde bir fayda hasıl olsun. Boşa kürek çekmeyelim.
Ben hoperlör, benim vazifem okumak, ben şuyum ben buyum… Amenna ve saddakna… Yanlış anlayıp, yanlış anlaşılmayalım!.. Kimseye İlâhî emirlerin ötesine, tebliğin daha ötesine, insanlığın ve mülâyemetin ilerisine geç demiyoruz. Deyemeyiz de zaten. Lâkin bir yere sürünerek, yürüyerek, koşarak, uçarak, coşarak çeşitli şekillerde, çeşitli araçlarla karadan denizden ve havadan ulaşılabilir. Ve bunların bir adım ötesinde vasıtasız da ulaşılabilir… Kabiliyete bağlı!...
Biz diyoruz ki neticesi “fayda meyvesi” olacak bir donanım ve müçtemilat ile, sonu daima iyiye, güzele ulaşabilecek tavır ve tarz ile şekil ve yol ile bilerek ve anlayarak okusak belki, ihtimal ki çok iyi olur herhalde…
Rabbini bilmek, anlamak… Kendini bilmek, anlamak… Ve ikisini birden okumak ve anlatmak…
Haydi kolay gelsin…
08.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|