Risâle-i Nurlar yirminci asrın dalâlet vadilerine düşen insanlar için bir iman ve ilim hazinesidir. Her dikkatli okuyana bu hazineden istidadı ve iştiyakı nispetinde ilim ve iman dersi verir. Kur’ân-ı Kerim’in hazinesinden iman ve irfan dersi verdiği içindir ki, vahiy ve din dili ile yazılmıştır.
Risâle-i Nur’ları okuyanların şu hususları bilmesi gerekir:
Birincisi: Her ilmin, kendine has terminolojisi vardır. Terminolojiyi bilmeyen, o ilmi tam olarak anlayamaz. Bunun için, bir ilmi öğrenmek isteyen, onun terimlerini ve bu terimlerin ifade ettiği mânâları çok iyi öğrenmesi gerekir. Ayrıca terminoloji yanında o ilmin amacını ve hedefini de iyi tespit etmek gerekir.
İkincisi: Her risâle, bize İslâmî ve Kur’ânî bir hakikati ders vermektedir. Meselâ, “Birinci Söz”de Besmele’nin hakikati ders verilir. Her şeyden önce “Besmele”, âciz olan bir insanı kudreti sonsuz olan Allah’a bağlayan İlâhî bir bağdır. İnsan, dünya ve kâinat ile Rabbi arasında bağ kurar. Besmelenin tüm varlıkların zikri olduğu anlatılır. Aciz varlıklar için tükenmez bir kuvvet, bitmez bir bereket olduğu ifade edilir. “İkinci Söz”de imanın çok değerli bir hazine olduğu anlatılır. Bunun gibi her söz, bir hakikat-ı imaniyeyi izah eder.
Üçüncüsü: Her şey Allah’ın eseridir. Eser, ustasının bilgisini ve sanatını gösterir. Ustanın da eseri yapmasındaki amacı kendisini tanıtmaktır. Akıllı olanın da bundan yola çıkarak Allah’ın eserlerini görerek Allah’ı tanıması lâzımdır. Risâlelerin de amacı, okuyanlarının nazarlarını bu cihete yöneltmektir. Risâleleri okuyan, Allah’ı isim ve sıfatları ile tanır.
Dördüncüsü: Kur’ân-ı Kerîm’in ana temaları “Tevhid, Haşir, Nübüvvet ve İbadet ile Adalettir.” Risâle-i Nur’lar da Kur’ân-ı Kerim’in hakikatli bir tefsiri ve Kur’ân-ı Kerîm’e tam âyine olduğundan bu dört amacı takip etmektedir. Risâleler okunurken bu hususların da bilinmesi lâzımdır.
Beşincisi: Kur’ân-ı Kerîm’de her bir hadise-i cüz’iyenin arkasında bir kaide-i külliye vardır. Kur’ân-ı Kerîm kıyamete kadar tüm asırlara ve bütün insanların bütün tabakalarına hitap etmektedir. Bu asra hitabı “Risâle-i Nur” şeklinde zuhur etmiştir. Risâleleri okuyanlar, bu hususu da dikkate alarak okumalıdırlar. Risâle-i Nur’u, Bediüzzaman’ın görüşleri nedir kasdıyla değil, Kur’ân’ın mesajları nedir düşüncesiyle okumalıdır. “Meselâ, bir adam İbni Hacer’e nazar ettiği vakit, Kur’ân’ı anlamak ve Kur’ân’ın ne dediğini öğrenmek maksadıyla nazar etmeli. Yoksa İbni Hacer’in ne dediğini anlamak maksadıyla değil.” (Bediüzzaman, Sünuhât, s. 45) Bundan dolayı Bediüzzaman, defalarca “Risaleler Kur’ân’ın malıdır; benim malım değildir” deme ihtiyacını hissetmiştir.
Altıncısı: Risâle-i Nur eserleri, İman ve Küfür muvazeneleri ile, “imanda mânevî bir cennet, küfürde ise mânevî bir cehennemin bulunduğunu” ispat etmiştir. İmana ihtiyacı olan, Risâle-i Nurlarda aradığını bulabilir. Bunun için Bediüzzaman, “Risale-i Nurlar imana ait meseleleri halletmiştir. Daha başka eserlere ihtiyaç bırakmamıştır” der. Risâle-i Nurlarda iman, ihlâs, tefekkür ve imana, Kur’ân’a hizmet ile ilgili tüm hususlar vardır. Bu hususlara ihtiyacı olan Risâlelerden istifade eder.
Yedincisi: Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de “Tefekkür edin” ve “Ey iman edenler, Allah’a ve Resûlüne iman edin” buyurur. Bu, imanı artırmak ve güçlendirmek için mânevî bir emirdir. Risâle-i Nur, bunun nasıl olacağını anlatmaktadır. Peygamberimiz (sav) “Bir saat tefekkür bir sene ibadetten hayırlıdır” buyurur. Risâle-i Nurlar bu “ibadet-i tefekküriyenin” nasıl yapılacağını göstermektedir.
Bütün bu hususlara ihtiyaç duyanlara Risâle-i Nurlar bir hazinedir. Bu mânevî hazineden istifade etmek için Risâle-i Nurlar okunursa, okuyana büyük fayda verir.
08.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|