Başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasını sağlayacak Anayasa değişikliği teklifinin ilk tur oylaması, TBMM Genel Kurulu’nda yapıldı. Çarşamba günü saat 15.00’te başlayıp Perşembe sabahı 04.00’a kadar süren 13 saatlik bir maratonla kabul edilen değişiklikte, şimdi gözler, yarın yapılacak ikinci tur oylamaya çevrildi.
Anayasa Komisyonu’nda, 1 Şubat’ta 11 saatlik bir toplantının ardından kabul edilen teklif, Genel Kurul’da Anayasa’nın ‘kanun önünde eşitliği’ düzenleyen 10. maddesinde değişiklik içeren teklifin ilk maddesi 110’a karşı 401 oyla kabul edildi, eğitim öğrenim hakkını düzenleyen 42. maddesinde değişiklik içeren teklifin ikinci maddesi ise 404 oyla kabul edilirken 99 red oyu çıktı. Teklife AKP ve MHP’nin yanı sıra bazı DTP’liler de destek verdi. CHP ve DSP red oyu kullandı.
Teklifin Genel Kurul’da görüşülmesi öncesinde Meclis etrafında gösteriler yapılırken, olağanüstü güvenlik tedbirleri alındığı gözlendi, genel kurula dinleyici alınmadı. 13 saatlik tartışmaları özetlemek gerekirse, muhalefet teklifle laikliğin arkasından dolanılarak içinin boşaltıldığını söylerken, AKP ve MHP teklifin laiklikle ilgisinin olmadığını söyledi. Muhalefet “Laiklik elden gidiyor” dedi. MHP ve AKP “Laikliğin güvencesi biziz. Laikliğe bir şey olduğu yok” cevabını verdi. CHP’li Kemal Anadol’un “gündem türban değil, hedef laiklik” demesi tartışmaları beraberinde getirdi.
AKP grubu adına konuşan milletvekillerinin genelde bayan olması dikkat çekerken, AKP’li Ayşenur Bahçekapılı’nın Nazım Hikmet’ten dize okuyarak özgürlük talebinde bulunması, CHP’li Önder Sav’ın, MHP’ye bir benzetmeyle yüklenip, “Şekeri AKP yiyecek, sapı MHP’ye kalacak” demesi, MHP’li Tunca Toskay’ın kullandığı “hasat” ifadesine Sav’ın “Hasada çıkanlar haşat olacak” demesi, Genel Kuruldaki anekdotlardandı. DSP’li Emrehan Halıcı’nın başörtülülerden “başlarını örten kardeşlerimiz” diyerek bahsedip, sorunun geniş bir uzlaşma ile çözülmesini istemesi ve yasaktan büyük üzüntü duyduğunu söylemesine karşılık, partisinin red oyu kullanması da dikkat çekiciydi.
Görüşmelerde akıllarda kalan bir diğer konu da konuşmaları ile oturumları “gerginleştiren” Kamer Genç’in yakışık almayan sözleri oldu. Genç’in başörtüsü yasağının çözüm yolunu cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar ve milletvekillerinin eşlerinin başlarını açmaları olarak göstermesi oldu. Tabiî Genç “eş” kelimesi yerine başka bir -burada yazamayacağımız- sıfat kullanması tepkilerle karşılandı… Tıpkı Baykal’ın dinî bir âlimi edasıyla yaptığı başörtüsünün İslâm’da olmadığını(!) anlatmaya çalışması gibi…
* * *
Gece geç saatlere kadar izlediğimiz Genel Kuruldaki görüşmelerden bu notları aktardıktan sonra, kabul edilen bu tekliflerle üniversitelerde başörtüsü yasağının hakikaten kalıp kalkmayacağına bakalım.
Öncelikle neler değiştiriliyor bir ona bakalım. Anayasa’nın 10. maddesinin 4. fıkrası, “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır” olarak değiştirilirken, 42. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” cümlesi, “Kimse, kanunda açıkça yazılı olmayan hiçbir sebeple eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz”, “Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tesbit edilir ve düzenlenir” şeklindeki 2. fıkrası ise, “Öğrenim hakkının kapsamı ve kullanılmasının sınırları kanunla tesbit edilir ve düzenlenir” şeklinde düzenlendi. Ayrıca 42. maddesinin 7. fıkrası ise “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir” şeklinde düzenlendi.
Bu düzenlemelere bakıldığında eğer kanunlarda değişikliğe gidilmezse, bu değişikliklerin tek başına başörtüsünü yükseköğretimde serbest bıraktığını söylemek hayli zor. Bunu, Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu da görüşmelerde sorulara cevap verirken söyledi. “Prensip olarak bilinir ki, Anayasa hükümleri soyut hükümlerdir, araya bir yasa girmeden genelde uygulanmaz, ama Anayasa Mahkemesinin muhtelif kararlarında şayet bir düzenleme somut bir nitelik arz ediyorsa, özellikle rakamsal olanlarda ya da ifade çok net ise, bu gibi durumlarda idare, yürütme, doğrudan doğruya uygulama koyabilir… 42. maddede daha somut bir düzenleme var. Sanırım, YÖK’ün bu konudaki durumunu, uygulamasını görmek lâzım diye düşünüyorum” dedi. Hükümet Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliğini “şekil” yönünde inceleyebileceğini söylüyor, ancak mahkemenin “esas” yönünden de inceleyebileceği görüşü de hâkim. Bu durumda da iptali gündeme gelebilir.
* * *
Şimdi ne olacak? Bu teklif yarın da Genel Kurul’da görüşüldükten sonra, büyük bir ihtimalle kabul edilecek. Cumhurbaşkanı onaylandıktan sonra hemen yasağın kalkmayacağı da anlaşılıyor. Bundan sonra YÖK Kanunu’nun ek 17. maddesine ilâve edilecek tek maddelik bir kanun değişikliğine gidilecek. Burada “çene altı bağlama” gibi ucube bir öneri ile konunun halledilmesine çalışılacak. Bu konudaki bir iddia da, düzenlemenin YÖK’ün uygulamalarına bırakılması… Hükümet kanadı şimdi bu teklifle ilgili değişikliğe gidilebileceğinin sinyallerini veriyor. Hükümet adına Genel Kurulda konuşan Cemil Çiçek’in “Varsa önerileriniz getirin görüşelim. Vallahi bağlama şeklinin fotoğrafını getirin koyalım” tarzı sözleri de bunu gösteriyor. Ancak yine Çiçek’in ifadesi ile klâsik türban takacak kızlar üniversiteye giremeyecek, sadece çenenin altında bağlayan (GATA formülü) girebilecek. Bu konuda her zeminde güvence veriliyor. Yapılan değişiklik anayasal hüküm haline getirilmedi, yasalara havale edildi. Bu da başta Vural Savaş olarak üzere pek çok kişiyi sevindirdi.
Yasağın kamuda kaldırılmamasını eksiklik olarak düşünüyoruz. Ancak üniversite öğrencileri için dahi yasağın kaldırılmasının özgürlükler adına büyük bir adım olacağını söylüyoruz. Çünkü, başörtülü öğrencilerin yıllardır yaşadıkları büyük mağduriyetlerin giderilmesini isteye geldik. Bu aşamadan sonra ek 17. maddede yapılacak düzenlemelerin çok iyi düşünülerek yapılması gerekiyor. Hükümetin Anayasa Mahkemesinde iptal edilmeyecek şekilde düzenlenme yapması gerekiyor. Yoksa daha büyük sıkıntılar ortaya çıkacaktır. Meseleyi çözelim derken, daha büyük sıkıntılara düşmemek için ince eleyip sık dokunarak hareket edilmeli… Telâfisi mümkün olmayan düzenlemeler yapılmamalı… Yani, kaş yapayım derken göz çıkarılmamalı…
Üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılması ile ilgili gelinen noktayı böyle özetleyebiliriz. Bakalım yeni hafta neler getirecek.
08.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|