Yıllardır başörtüsü yasağının kalkmasını isteyen birisi olarak AKP ve MHP’nin başlattığı çalışmayı desteklememek mümkün değil. Özgürlüklerinin genişlemesini, demokrasinin gelişmesini isteyen hiç kimsede bu girişime soğuk bakamaz. Ancak Erdoğan’ın konuyu gündeme getirdiğinden beri söylediğimiz, işe yanlış tarafından bakılıyor olması… Şu anda da yanlışlık, eksiklik ve hata devam ettiriliyor. Bizim eleştirilerimiz binlerce insanı mağdur eden yasak kaldırılırken eksiklik ve yanlışlık yapılmaması için olmaktadır. Yani her zaman yaptığımız gibi yapıcı olmaya çalışıyoruz.
Öncelikle, burada yapılan eksiklik yasağın sadece üniversite öğrencileri ile sınırlandırılması. Elbette sadece üniversite öğrencileri için bile yasak kaldırılırsa büyük adım olacaktır. Başörtülü öğrencilerin yıllardır yaşadıkları sıkıntıları yakından takip eden bir insan olarak yaşanılan büyük hayal kırıklıklarını, ıztırapları, mağduriyetleri iyi biliyoruz. Ama yasağın kaldırılması sadece üniversite öğrencileri için sınırlandırılması eksik olacaktır. Çünkü, kamuda çalışan pek çok hanım da başörtüsü yasağından dolayı aynı sıkıntıları yaşadı, yaşıyor. 28 Şubat sürecinde binlerce memure sırf başörtülü diye işinden edildi, ekmeğinden oldu. 4-5 yıllık öğrencilik hayatında başınızı örteceksiniz, sonra kamuda çalışmak istiyorsanız açacaksınız. Bu durumda başörtüsü yasağının tam olarak kalktığı iddia edilemez.
Başbakan Tayyip Erdoğan baştan beri yasağın sadece üniversitelerde kaldırılacağını üstüne basarak dile getiriyor. Hatta bir milletvekili ve bir belediye başkanı “başörtüsü her yerde serbest bırakılsın” mânâsında sözler söylediği için haklarında jet hızıyla soruşturma açılıp inceleme başlatılırken, diğer milletvekili ve partililere adeta gözdağı verildi. Bunun sebebi belki kapatılmayı önlemek içindir, belki de başka bir sebep… Şimdilik bunu bilmiyoruz. En son olarak Erdoğan, türban konusuna MHP ile birlikte karşılıklı kurdukları komisyonda görev alan bakan ve milletvekillerinin dışında kimsenin bu konuda konuşmamasını istedi.
AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli’nin, “Yükseköğretim dışında kamuda böyle bir sıkıntı yok” demesi de gerçekleri yansıtmıyor. Çünkü problem var. Problem varken görmezden gelinemez. Kaldı ki, AKP Kadın Kolları Başkanı Fatma Şahin’ın gazetelere yansıyan görüşlerinde de problemin olduğu kabul ediliyor, ama “konjonktür uygun olmadığı” için “kurumsal mutabakat” sağlanana kadar kamuda çalışanların bu meselesine çözüm getirilemeyeceğini söylüyor. (Hürriyet, 29.1.2008)
Bir diğer konuda MHP’nin tutumu… MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, “Başörtüsü meselesi bir inanç meselesidir. Biz dinimiz İslâmın ve kitabımız Kur’ân, Kerim’in emri olduğu için insanlarımızın başını örttüğüne inanıyoruz” derken, başını örtenlerin eğitim ve öğretim özgürlüğünün dışlanmaması gerektiğini söylüyor. Ama kamu çalışanlarında yasağın kalkmamasını savunuyorlar. Bu da bir çelişkidir. Şimdi buradan hem AKP hem de MHP’li yetkililere sormak istiyorum: Sizce, bu işte bir gariplik yok mu?
Başka endişelerimiz de var. Anayasa’nın 42. maddesinin değişiklik teklifine “yükseköğretim” sözcüğünün girmesi bir nev'î ortaöğretimde ve kamu görevlileri için yasağın anayasaya girmesi anlamına da gelmez mi? Hukuksuz olan yasağa hukuk kılığı geçirilmiş olmaz mı? Bu yasağın bütün her yerde serbest bırakılması için “Hiç kimse kılık ve kıyafetinden dolayı eğitim, öğretim ve çalışma hürriyetinden yoksun bırakılamaz” şeklinde bir düzenleme yer alamaz mı? Bu düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirse sıkıntı daha da artmaz mı?
Bunun için bu mesele çözülürken, hizmet alan-hizmet veren ayrımı yapılmadan çözüm yolu aranmalı diye düşünüyoruz.
AKP-MHP’nin getirdiği ve “türbana asker formülü” diye takdim edilen bir değişikliğe dikkat etmek gerekiyor. Teklif içinde yer alan “…Ancak başın örtülmesi, kişinin yüzü açık ve kimliğinin tanınmasına imkân verecek ve çene altından bağlanacak şekilde olması gerekir” cümlesi de hatalı olmuştur. “Çenenin altından bağla, iğne takma, şu renk giyme” gibi bir dayatma yapılmasının önüne nasıl geçilecek? Yasak kaldırılırsa herkes istediği gibi başını örtebilmelidir.
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in “Klâsik türban takacak kızlar üniversiteye girebilecek mi?” şeklindeki soruya “Kesinlikle giremeyecek. Sadece çenenin altında bağlayan girebilecek. Bunun nasıl olduğunu göstermek için kanuna fotoğraf koymayı bile düşündük” şeklinde cevaplandırması kafaları hepten karıştırıyor. (Hürriyet, 20.01.2008) Peki bunun ölçüsü ne olacak, kontrolü kim yapacak? Bütün üniversitelere başörtüsü bağlama şekli ile ilgili örnek resimler mi gönderilecek?
Bütün bunlar cevap bekleyen sorular… Ümit ediyoruz ki, bu eleştirileri dikkate alan Meclis bu endişeleri giderir. Ancak her iki parti yetkililerinin yasağın sadece üniversitelerde kaldırılacağı yönündeki ısrarlı tutumuna bakılırsa bu durumun ne komisyonda ne de genel kurulda değişmeyeceği zor görünüyor…
Özetle, üniversitelerde yasağın kalkması özgürlükler açısından, mağduriyetlerin giderilmesi açısından olumlu, ancak kamuda olmaması eksiklik olacaktır. Özgürlük yarım değil, tam sağlanmalıdır. İnşallah yasaklar kaldırılırken göstermelik bir çözüm de olmaz.
01.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|