Farklılıklarımız zenginliğimizdir. Maddî yapılarımız (yüz, göz, parmak izleri, seslerimiz, hücre, hatta saç tellerimiz) farklı. Duygu ve düşüncelerimiz, kişiliklerimiz, karakterimiz, mizaçlarımız/huylarımız, hülâsa duygularımız da farklı.
Meşreplerimiz, üslûbumuz, metodumuz, hareket tarzımız da farklı olabilir. Bu farklılıklarımız; gruplara/cemaatlere de yansır. Dolayısıyla hizmet tarzlarımız da farklıdır. Farklılıklar; iş-güç, fikir birliğine engel olmadığı gibi; çatışma sebebi de değildir. Daha doğrusu olmamalıdır. Gruplaşma/cemaatleşme değil; ancak, "grupçuluk-cemaatçilik" zararlı ve tehlikeli.
Günümüz cemaat/grup, ekipleşme zamanı. Fert olarak dâhî de olsak, bid'a rüzgârlarına dayanamayız.1 Cemaat, sosyal hayatın tabiî neticesi olduğundan; aynı cemaat içinde de farklı meslek, meşrep ve grupların bulunması mümkün.2 Bu farklılıklar, çekişmeyi, çatışmayı değil, yardımlaşma ve dayanışmayı gerektirir. Şirket-i mâneviye olduğuna göre; çekişmek ve çatışmak bütün bütün anlamsız değil mi?
- Meslek, meşrep, metot veya üslupta, ittihat şart değil. Hatta, ittifak etmek câiz olmadığı gibi, mümkün de değildir.
- Kendi mesleğimizin (düşünce, metot ve üslûbumuzun) sevgisiyle hareket etmeliyiz.3 Başkalarını kötüleyerek, yanlışlarını ortaya dökerek kuvvet kazanamayız.4
- Grupta gerçek birlik olmazsa; kesirlerdeki toplama ve çarpma işlemi gibi rakam büyüdükçe küçülürüz. Yâni, çoğaldıkça, parçalanır; arttıkça zayıflar, gücümüz düşer.
- Hak, doğru yalnız bizim mesleğimiz, meşrebimizdir iddialarından sakınmalı.5
- "En güzel, en doğru bizim mesleğimiz, meşrebimiz, metodumuzdur" demeye hakkımız var. Ancak, "Yalnız doğru, tek güzel benim mesleğim, meşrebim, cemaatim" diyemeyiz.
- Önyargılardan uzak durmalı. Çünkü, önyargılar öğrenmeyi, empatiyi, sinerjiyi (kaynaşma ve duygusal alışverişi) engeller ve güdük bırakır.
- Tarafgirlik son derece tehlikeli bir damardır. Daima, hakkın/gerçeğin, doğrunun tarafında olmalı, onun hâtırını üstün tutmalıyız. En yakınlarımız sözkonusu olsa bile. Körü körüne taraftarlık felâkettir.
- Mânevî hayat ve kulluğun sıhhati, düşmanlık ve inatla sarsılır. Çünkü, kurtuluş vasıtası ve vesilesi olan ihlâs zayi olur. Zira, tarafgir bir muannid, kendi hayırlı işinin hasmına üstün gelmesini ister. Hâlisen livechillâh amele pek de muvaffak olamaz. Hem hüküm ve muamelâtında tarafgirini tercih eder, adalet edemez.6
- Bütün fertlerin katkılarıyla teşekkül etmiş hizmetleri veya başarıları bir ferde, lidere veya başkana vermek haksızlıktır, zülümdür.7
- Cemaat/grubun selâmeti (emniyet veya huzûru) için ferdi ve haklarını asla fedâ etme hakkına sahip değiliz.8
- Eğer cemaat olarak dayanışma içerisinde bulunursak, durgunlukları harekete geçirebiliriz.9
- İ'lây-ı kelimetulahı (Allan'ın dinini yayma, yüceltme, insanlığa hizmet etme ve insanlığa yararlı olma, İslâm medeniyetini ihyâ) hiçbir garaza vasıta yapılamaz.10
- Topluluk/cemaat istikametli olsa; sosyalleşme, bilgilenme o nisbette parlar ve artar. Şahs-ı mânevî bozuksa; sonuç da o derece kötü olur.11
- Farklı inanç veya cemaatte olanların farklı düşüncelerine saygı gösterdiğimiz gibi; aynı grupta bulunduğumuz insanların da farklı düşüncelerine saygı duymalıyız. Elbette saygı göstermek ayrı bir şey, kabul etmek ayrıdır.
- Hakkı/gerçeği, bâtılın/yanlışın hücumundan kurtarmak için ittifakın zarûret derecesinde şart olduğunu bilmeliyiz.
Dipnotlar: 1- Mesnevî-i Nûriye, s. 87.; 2- Kastamonu Lâhikası, s. 84.; 3- Lem'alar, s. 155.; 4- Hutbe-i Şâmiye, s. 104.; 5- Mektûbât, s. 256.; 6-Mektûbât, s. 163.; 7- Lem'alar, 138, Mesnevî-i Nûriye, s. 75.; 8- Kastamonu Lâhikası, s. 108.; 9- Hutbe-i Şâmiye, s. 130; Mektûbât, s. 459.; 10- Age, s. 105.; 11-Mesnevî-i Nûriye, s. 87.
31.01.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|