Pakistan'ın kelime mânâlarına baktığımızda pâk, temiz, pırıl pırıl bir diyâr; fakat bugün kanlar içinde. 1948'de Pakistan istiklâliyetine dönerken en büyük hisse sahiplerinden büyük şâir ve Mevlânâ hayranı Muhammed İkbal eğer şimdi hayatta olsaydı, yeniden bir şiir ve ağıt yakar, yazar, ağlar ve feryat ederdi. Bugünkü kan emicileri, menhus ruhun ve zındıka komitelerinin adamlarını susturur, hadlerini bildirirdi. Çünkü bu yapılanlar, miras yemek ve dış dünyanın zâlim insanlarının oyuncağı olmaktır. Kardeş kanı dökmek ne demek? İslâm'la ve hiçbir dinle alâkası yok. Yapılanlar tek kelime ile barbarlık, vahşet ve zalimliktir. Pakistan'ın ilk bayan Başbakanı Benazir Butto'nun konuşurken öldürülmesi bardağı taşırmıştır. Babalarının da aynı yaşta ve aynı yerde şehit edilmesi çok düşündürücüdür.
Merhum şair ve büyük insan Muhammed İkbal'in oğlu Prof. Cavit İkbal ve eşiyle, 1978 yıllarında Konya'da Mevlânâ İhtifali ve Sempozyumunda tanıştım. Cavit İkbal çok kederliydi, hareketleri dengesizdi. Eşlerine sorduk, aldığım cevap bugünlere baktığı ve çok mânidâr olduğu için yazıyorum: "Pakistan devlet başkanı Zülfikar Ali Butto için 6 kişilik hukukçular kurulu vardı. Onlar bir emirle hareket ediyorlardı. Eşim Cavit İkbal de onların içinde idi. İdam için rey kullanmıştı, eğer kullanmasaydı Butto idam edilmeyecekti. Kocam yanlış yaptığı için o günden beri ruhen huzursuz, yaşantısı değişti." Ne gariptir ki; Butto'nun idamını isteyen ihtilâlci general devlet başkanı Ziyaü'l-Hak'ın bindiği uçak da Pakistan hava sahasında infilak etti. Kanla gelen kanla gidiyor.
Biraz daha geriye gittiğimizde 1950 yıllarında DP iktidarı döneminde merhum Adnan Menderes, Bağdat Paktı'ndan önce Ortadoğu turlarına ve istişarelerine çıkar. İran, Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan Pakt'a karşı şiddetli cephe aldılar. Bu durum karşısında Türkiye ve Irak 24 Şubat 1955'te Bağdat Paktı'nı imzaladılar. Kısa bir müddet sonra da, 4 Nisan 1955'te İngiltere, 23 Eylül 1955'te Pakistan ve 3 Kasım 1955'te İran, Bağdat Paktı'na katıldılar. Böylelikle Bağdat Paktı, "CENTO" adını aldı.
Bu iyi niyetlere rağmen, başta Rusya olmak üzere dış güçler, bazı gafil Arap liderleriyle fitneyi başlattılar. Bu Pakt için "İsrail'e yardım" gibi iftiralara başladılar ve 21 Nisan 1956'da Mısır-Suudi Arabistan-Yemen savunma Antlaşması imzalandı. Ortadoğu'da Bağdat Paktı'na karşı mukabil bir blok ortaya çıkmış oluyordu. İttihadın düşmanı zındıka komiteleri de harekete geçti. 14 Temmuz 1958'de Irak'ta General Abdülkerim Kasım, bir darbe ile yönetimi ele geçirir. Kral Seyyid Faysal başta olmak üzere iktidar üyelerini acımasızca öldürür. 2 yıl sonra da Türkiye'de 27 Mayıs 1960 askerî ihtilâlcileri, başta merhum Adnan Menderes olmak üzere Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan gibi devlet adamlarını hunharca idam ederler. Ve İslâm dünyası o günden itibaren ve yeniden büyük bir kaosa girer ve hâlen devam etmektedir.
7 milyarlık dünya ailesi içinde "menhus ruh" kabul edilen zındıka komiteleri, peygamberler kıt'asında, yani İslâm dünyasında maalesef hiç durmadan, gafil ve fikren zavallı Müslümanları, özellikle ihtilâlcileri, siyasetçileri ve mollaların bazılarını ellerinde oynatarak, bazılarının da ceplerini doldurarak bu menhus katliâmlara başvurmaktadırlar. Çıkış yolu vardır ve onun da tek adresi ittihad-ı İslâmdır. İttihad-ı İslâm, Kur'ân-ı Hakîm'e baş eğmektir ve her Müslüman'ın "Ben bu âyetlere ne kadar bağlıyım?" muhasebesini yapması ile olacaktır.
İttihad-ı İslâmın ne kadar elzem olduğu tekrar ortaya çıkmıştır. Fikir hürriyetinin, demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin neresinde olduğumuzu ve neresinde bulunmamız gerektiğini işaret eden tablo tekrar ve hazin olarak görülmüştür. Dünya ülkelerinde İslâm neşv-ü nemâ bulurken ve müjdeler ardı ardına çıkarken, İslâm dünyasındaki bu kara vahşet görüntüleri içler acısıdır ve tek kelime ile İslâmiyet'e perdedir. İhtilâller ve bu nev'î katliâmlar bir çıkış yolu değildir ve olmayacaktır. Darbe, Pakistan'a ve fikr-i hürriyete olmuştur.
"İhtilâf ü tefrika endişesi, / Kûşe-i kabrimde hatta bîkarar eyler beni. / İttihadken savlet-i a'dayı def'e çaremiz; / İttihad etmezse millet, dağdar eyler beni" (Yavuz Sultan Selim Han)
25.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|