Büyü hadisesi, büyük dünya ailesinin, içinden çıkamadığı ve temizleyemediği bir müthiş hastalıktır. Batısı doğusu, geri kalmış ülkeler ve çağı yakalayan ülkelere kadar. Siyah ve beyaz ırkıyla ve hâsılı topyekun bütün beşeriyet bu “büyü-sihir” olayları ile meşgul olmaktadır. 300 milyonluk ABD’de 100 bin büyücü, 9 milyon mensubuyla ABD halkını sömürüyor. ABD Anayasa mahkemesi tarafından korunan ABD’li büyücüler, papazlara meydan okuyorlar.1 Daha düşündürücü tarafı bu büyücülerin “entel” kişilerden olmaları ve böylelikle bürokrat kesimlerle diyalog sağlamalarıdır.
Misâl olarak ABD’yi verdim. 1 milyar 300 milyonluk Çin böyle, bir milyarı bulan Hindistan da böyle ve maalesef 73 milyonluk Türkiye’miz de böyle. Fakat Türkiye’de büyü, fal ve sihir kanunlarca yasak. Medyumluk maalesef devam etmektedir. Yeni anayasada bunlara bir neşter vurulması, gelecek nesiller ve yıkılan aile yuvaları için elzemdir. Yaptığım araştırmada son 5 yılda aile içi şiddetten öldürülen 1.300 kız ve kadın olayının kısm-ı âzâmında büyü hadiseleri vardır. Müslüman geçinen bazı nadanlar, maalesef büyü ile korkunç yollara sapmaktadırlar ve ailelere, kızlara, oğlanlara en yakını tarafından tuzaklar hazırlamışlar ve çok aileleri yıkmaktadırlar. Kızım evlensin diye, oğlan evlensin diye veya kızım ayrılsın diye buna benzer gayr-ı ahlâkî yollara başvurulmaktadır. Cemiyetimizin kanayan yarası.
Büyü hadisesi beşeriyetin mazisinde vardır. Peygamberler tarihinde vardır. İnsanlarda olduğu gibi cinlerde de vardır. Bundan 14 asır önce Fahr-i Kâinat Peygamber Efendimize (asv) büyü yapılmıştır.2 Peygamberimize büyü yapılmasının sebebi, Yahudilerin, onun Peygamberliğini hazmedememesidir. Çünkü, Kâbe’nin bakımı, hacıların yedirilip içirilmesi, uzun zamandan beri Peygamberimizin (asm) soyu olan Kureyş kabilesine aitti. Bütün bunların yanında “Bir de kalkıp ‘Nübüvvet de bize geçti’ derlerse, işte buna dayanamayız” diyerek, büyü yapılarak öldürülmeye teşebbüs edilmiştir.
Bazı rivayetlere göre, Lübeyd bin Âsım tarafından “büyü-sihir” yapılmış ve hurmadan bir kılıf içine yerleştirilmişti. Lübeyd, bu sihri, Beni Züreyk’a ait olan Zervan veya Zî-ervan isimli kuyunun içine bir taşın altına sıkıştırmıştı. Sihrin Resûlullah’a tesir etmesi bir yıl almıştı. Senenin ikinci yarısında Resûlullah’ın mizacında bir değişiklik görülmeye başlandı. Son kırk gün şiddeti arttı. Son üç gün ise çok şiddetlendi. Ama en büyük tesiri, Resûlullah’ın içinde büyük bir sıkıntı hissetmesi şeklinde oluyordu.
Cebrail (as) gelerek Resûlullah’a “Muavvizeteyn’i oku” dedi. Resûlullah’ın her âyeti okuyuşunda bir düğüm çözülüyor, putçuk üzerindeki iğnelerden bir tanesi de çıkıyordu. Son âyete gelindiğinde düğümler çözülmüş ve iğneler çıkmıştı. Resûlullah (asm) sihrin tesirinden kurtulduğu için, kendisini bağlardan kurtulmuş gibi hissetti. Muavvizeteyn kabul edilen “Felâk ve Nas” sûreleri, büyü ve sihre şifa olarak nâzil olmuştur ve çok okunmasıyla, mucizeliği görülmüş ve görülmektedir. Daha sonra Efendimiz (asm) Lübeyd’i çağırarak sorguya çekti. Lübeyd suçunu itiraf etti. Resûlulllah (asm) da onu serbest bıraktı. Artık Peygamber Efendimizle (asm) normal insanları kıyaslamak lâzımdır. Evet, elim manzaralar ortadadır.
Bu itibarla, müteaddit âyetlerde ve yine bir çok hadiste büyü, sihir, falcılık, medyumculuk ve emsâli şeyler büyük günahlardan sayılmış ve İslâmiyetçe kesin olarak yasaklanmıştır. Hadis-i şerifte, insanı helâk eden yedi şeyden sayılmıştır.3
“Ümmetimden on sınıf kâfirlere benzer, bir tanesi ‘sihir yapan’”4 beyan ve emirlerinde bulunmuşlardır. Bunun için bütün aklı eren, kalbi selim insanlar, bunlarla mücadele etmeli ve etmeliyiz.
Dipnotlar:
1- Basın, 11. 3.1997
2- Buhârî, 47, 49, 50
3- Câmiü’s-Sağir, 1-153, hadis no: 171
4- Camiü’s-Sağir, 5-hadis no: 6260
28.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|