Eğer bir ailede, bir toplulukta, bir beldede ve bir ülkede, ittihad, uhuvvet, kardeşlik yoksa ve bunun yanında bu asil manzumeleri ve bir mânâda yıkılmaz istinad duvarlarını, en küçük birimden büyük vatan parçasına kadar, çeşitli isimler ve sistemler adı altında tahrip etmeye çalışanlar varsa, o kişiler ülkenin bölünmez bütünlüğünü kavramayan, bilerek veya bilmeyerek aziz vatanımızı bölmeye ve germeye çalışanlardır.
Ne çektik isek, pirincin içindeki beyaz taşlardan çektik. Beyaz taş fark edilmez ve ayıklanması müşküldür. Bu itibarla dar daireden en geniş daireye kadar, gayet uyanık ve müteyakkız olmak lâzımdır. Yapılanlar yapıldı, yıkanlar yıktı, artık bundan sonra o pirinç taşlarına önem vermeyiniz. Hz. Peygamber (asm) “Mü’minin ferâsetinin” bahseder. Mü’min ferasetlidir, bazan geçici olarak bunu görmese de zaman içinde bunu görüyor, fakat “atı alan Üsküdarı geçiyor”. Vatana, millete, cemaatlere yazık oluyor.
Menhus ruh denilen zındıka komiteleri Türkiye’de ve bütün dünyada mevcuddur. Son günlerde medyada görünen, aslında mazide birbirini öldürmeye çalışan ve Barzani, Talabani gibi dejenere olmuş kişilerden meydana gelen menhus ruh, Türkiye’de ve dünyada anarşizmin ve terörizmin devam etmesi için, çılgıncasına ve korkunç bir ruh hâleti içinde ve el altından aldıkları menfaatlerle faaliyet sürmekteler. Haram, rüşvet ve kaçakçılığın her türlüsü, hırsızlık, sahtekârlık ve en çirkef işler…
Bazı aydın geçinenler, bir ömür boyu İslâm’a ve Kur’ân’a hücum eden zevât da dahil, herkes, son şehitlerin şehadetleri karşısında, terörün bitmesi için ve çıkış yolları üzerinde yazılar yazıyor ve beyanlar veriyorlar, çünkü yangın onları da içine almaktadır. Tesbih çekenle silâh çeken bir olur mu? Eşkıya ve onun liderleriyle pazarlık olur mu? Merhametsiz bir canavardan merhamet beklenir mi? Sınırlar yol geçen hanı olur mu?
Ortadoğu, İslâm dünyası ve körfezdeki petrol... Süper güç denilen fakat petrole muhtaç olan başta ABD, bu üç noktada, “Bağdat Paktı”ndan beri çok mühim rol almaktadır ve dönen bütün entrikaların başmihmandarlığını yapmaktadır. “Biz buraya gerçek demokrasi getireceğiz” propagandasını yaparken, günde yüzlerce çoluk çocuğu katletmektedir. Türkiye’nin haklı olarak sınır dışı harekâtına ise dur diyor.
Saymakla bitmeyen bu acı tespitleri çoktan gören, tâ 1900’lü yılların başında bunları sezen, o bölgenin aziz insanı Hz. Bediüzzaman, büyük bir vatanperverlik örneği ve düşüncesi içinde çıkış yolları için der ki: “Azametli, bahtsız bir kıt’anın; şanlı, tali’siz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi, ittihad-ı İslâmdır.” Daha AB yok iken, ABD daha yeni kurulurken 24 milyon km²’lik bir araziye mâlik 26 milyon nüfusa sahip Osmanlı devlet-i âliyesi parçalanmadan bunu ve bu mânâda çok tesbitleri buyurmuş. Takdir bunu yaşayanların.
Türkiye’de yıllardır devam eden sinsi parçalama taktikleri, bugün artık su yüzüne çıkmıştır. Hem de silâhlı ve çok yönlü ve dışa bağlı politika ve siyasetlerle çıkmıştır, bir kara kâbus gibi. Bütün ehl-i imana düşen vazife; “İttihad-ı İslâmı ve ülkenin bölünmez bütünlüğünü” sağlayacak ve pekiştirecek ve bu aziz vatan evlatlarını omuz omuza verdirecek hakikatlerle yeniden yollara çıkmaktır. Mazideki ecdadımızın şehadetiyle, azametiyle, fedakârlıklarıyla... Başka hiçbir çıkış yolu görünmüyor. Bu boşluklar neyle dolacak? Başı sonu nereye dayalı olduğu bilinmeyen sistemlerle bir yere varılamaz ve varılmadı da.
Geçtiğimiz hafta, Denizli ve Aydın ilimizin vatanperver evlâtları, yürekleri Allah sevgisiyle ve muhabbet nuruyla dolu kardeşlerimiz, beni dâvet ettiler. Bu mânâlar ve derûnî dokümanlarla fikir bazında, gönül bazında olanlarla, İzmir’den, Tire’den, Nazilli’den, Ödemiş’ten, Marmaris’ten ve sâir yerlerden gelen can dostlarıyla beraber olduk. Dilimizin döndüğü kadar, Kur’ân nuruna bağlı kalarak, yılların birikimini, vatan için, istikbalimiz için ve şehitlerimizin aziz ruhaniyâtı için takdim etmeye çalıştım ve inşallah son nefesime kadar vatan sathında devam edecektir. Emeği geçen bütün can dostlarına binler tebrikler, binler başarılar...
02.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|