Unutamadığınız acılarınız vardır.
Üzerinden yıllar geçse de, unutamayacağınız yaşanmışlıklardır bunlar.
Sizin dışınızda gerçekleşen, sizin hiçbir dahliniz olmadan yürüyüp giden olaylar.
Seneler her şeyi silip gitmiş gibi gözükse de, içiniz acır her hatırlayışınızda…
Seneler sadece başkalarının hafızasından siler geçmişi. Yaşayan siz olunca bir türlü söküp atamazsınız bu acıyı hafızanızın sayfasından.
Bu öyle bir kırılmışlık, öyle bir parçalanmışlıktır ki yapıştırmak isterken keser, düzeltmek isterken kanar.
Yapacak hiçbir şey yoktur, eliniz bağlı, diliniz mühürlüdür sanki.
Ve bu anlarda hep sığındığınıza sığınmışsınızdır, zira O’ndan başka kimse bu acıyı dindiremez bilirsiniz.
Sonra elleriniz her vakit kalkar, duâda kalır. Canınızı acıtanı anlatır durursunuz; her şeyi bilen ve görene.
Sebep olanı, O’na havale edersiniz.
Sizin hiçbir gücünüz yoktur, acizsinizdir kendini güçlü zannedenin yanında.
Kuvvetiniz yoktur, zalimin karşısında.
Ancak O’na olan güven, O’nun “Boynuzsuz koyunun hakkını boynuzlu koyundan alacak olması” içinizi rahatlatır.
Taşlar üzerinde de uyusanız, kuş tüyü yataklarda gibi rahat olursunuz.
Beklemek en zor imtihandır bu anlarda.
Unutulur…
Yaratıcı acele etmez bekler. Bizim gibi öfke hâkim değildir işlerinde, yakıp yıkmaz her şeyi bir anda.
***
Bize zarar verenler yanılır; sanırlar ki ânında görecekler yaptıklarının karşılığını.
Sanırlar ki, hemen çıkacak hatalarının tokadı.
Oysa sabır bize verilen bir nimettir, kullanabilsek doğru zamanda, doğru yerde.
Kimse yaptıklarının karşılığını almadan gitmez bu dünyadan.
İmtihan dünyası olan bu meydanda, elbet yaptıklarımızın, yaşanmışlıklarımızın hesabı sorulacaktır.
Zalim zulmünde, mazlûm zilletinde kalıp göçse de bu dünyadan, yine de beklemek gerekir, zira bilinir ki zalimin cezasını vermeye bu dünya kifayet etmemiştir.
Onu ancak ahiret temizler.
Ama insan görmek ister, canını acıtanın canının acımasını, onu yıpratanın aynı şekilde yıpranmasını.
Ve zaman ilerler, devran geçer, herkes yaptığıyla kalır sanır.
Ve insan bir gün hiç ummadığı bir olayla karşılaşır.
En yakınında görür, bir evlât, bir eş, bir kardeş çıkarır yaptığını karşısına.
Neden böyle oldu diyemez bile.
Vicdan, en büyük hesap sorucudur.
Gecelerce uyutmaz sizi..
Hâlâ ölmemişse içinizde, yaptığınız gözlerinizin önüne gelip, gider.
Siz bile kendinizi affedemezken, başkasından beklemek ne kadar zordur.
***
Böyle durumlarınız varsa yıpratmayın kendinizi…
Lütfen sahibimize güvenip ona havale edin halinizi. Ve hep tekrarlayın şikâyetinizi.
Bazen çok iyi geliyor.
Onun her şeyi gördüğünü bilmek, kudretinin büyüklüğünü, helâl etmediğiniz müddetçe hakkınızın bâkî kaldığını bilmek bile içinizi rahatlatır.
Tabiî günün birinde affederseniz, bu da sizin büyüklüğünüzdür.
Keşke hepimiz affedecek kadar büyük bir ruha sahip olsak.
31.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|