Anarşi, hiçbir kayıt altına girmeme, sınır ve otorite tanımama, serserilik ve başıboşluk mânâlarına gelir. Anarşide meşrû düzene karşı çıkma, kargaşa ve yıkıcılığı meslek edinme vardır. Terör de bunun can ve mal kaybına götürecek derecedeki fiilî şeklidir.
Bediüzzaman’a göre anarşi, sosyal hayatı düzene sokan rabıtaları ve kanunları bir bir kesip atmakta, nizamı bozup bozgunculuk ve ihtilâle sebep olmaktadır.1 Yine ona göre, “Anarşi hiçbir hak tanımaz. İnsanlık seciyelerini ve medeniyet eserlerini canavar hayvanlar seviyesine indirir.”2
18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa ve Amerika’da boy gösteren, bugün de dünyanın en büyük problemi haline gelen anarşi, ne yazık ki ülkemizi de uğraştırmakta, âcil çözüm bekleyen meselelerin başında yerini almaktadır.
Bediüzzaman, daha 1909’lu yıllarda Osmanlı’da anarşizme kapı açabilecek bazı dengesiz davranışları sezmiş, hareketleri dinle sınırlı olan Müslümanların başıboşluğa ve anarşiye kayamayacaklarına dikkat çekmişti.3
Bediüzzaman aynı yıllarda Divan-ı Harb-i Örfî’de yaptığı müdafaasında anarşiye zemin olabilecek istibdadın da üzerinde durmuş, kuvvetin kanunda olması gerektiğini, aksi halde istibdadın dört bir yana dağılacağını, komitecilikle de tam şiddetleneceğini söylemişti.4 Başka bir zaman da kuvvet kànunda olmadığında şahsa geçeceğini, o zaman da istibdadın keyfîleşeceğini belirtmişti.5
Değişik dönemleri yaşama fırsatı bulan Bediüzzaman, 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde anarşik bir atmosferin doğmaya başladığını görmüş, ilgililerin dikkatlerini çekmişti. O günlerde sosyal hayatı idare eden en önemli esaslardan ikisi olan hürmet ve merhamet son derece sarsılmıştı. Zülkarneyn’in seddinin tahribiyle Ye’cüc ve Me’cücün dünyayı fesada vermesi gibi Kur’ân seddi sarsılmaya, Ye’cüc ve Me’cücden daha müthiş bir şekilde ahlâkta ve hayatta karanlıklı bir anarşilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada başlamıştı.6
Buna âhirzamanın dehşetli hadiselerinin sebep olduğu anarşiyi de kattığımızda tehlikenin boyutları daha da genişler.
Rivayetlerden âhirzamanda gelen büyük Deccalle, İslâm Deccalı Süfyan’ın da yaptıkları tahribatlarla anarşizmi meyve verecek bir atmosfer meydana gelir. Büyük Deccal, şeytanın baştan çıkartmasıyla Îsevîliğin hükümlerini kaldırıp Hıristiyanların sosyal hayatlarını idare eden bağları bozup anarşiye, Ye’cüc ve Me’cüce zemin hazırlar. Süfyan da İslâmın bir kısım ebedî ahkâmını nefis ve şeytanın desiseleriyle kaldırmaya çalışarak toplumdaki maddî ve mânevî bağları koparır. Serkeş, sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak hürmet ve merhamet gibi nurânî zincirleri çözer. Kokuşmuş hevesât bataklığında birbirlerine saldırmak için zoraki bir serbestlik ve bütünüyle istibdat olan bir hürriyet vermekle dehşetli bir anarşistliğe meydan açar. O vakit insanlar, ancak gâyet şiddetli bir istibdatla kontrol altına alınabilirler.7
Yarın da inşaallah konuya devam edelim.
Dipnotlar:
1- İşârâtü’l-İ’caz, s. 215.
2- Tarihçe-i Hayat, s. 566.
3- Âsâr-ı Bedîiye, s. 386.
4- Divan-ı Harb-i Örfî, s. 47.
5- Emirdağ Lâhikası, 2:386.
6- Kastamonu Lâhikası, s. 111.
7- Şuâlar, s. 512.
31.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|