Hep o yanlış hikâyeyle tanıdık onları. Daha çocukluğumuzdan itibaren tembel oldukları, saz çalmaktan başka bir işe yaramadıkları, bunun sonucunda karıncadan yiyecek dilenmek zorunda kaldıkları masallarla anlatıldı bizlere. Tahmin ettiğiniz gibi Ağustos böceklerinden bahsediyorum. Hani yaz boyunca kısa bir müddet de olsa kâinatta farklı bir renk, farklı bir ses olma adına bizlerin kulaklarında hoş nağmeler bırakan Ağustos böceklerinden.
Fazla vakitleri kalmadı aslında. Yakında bizlere veda edecekler. Bu sene de görevlerini yapmış olmanın verdiği bir huzurla ayrılacaklar aramızdan. Son günlerini yaşıyorlar yani. Masalda anlatıldığı gibi kışın yiyecek için karıncaların kapısını da çalmayacaklar. Zaten toprağın altında geçen 17 yıllık görevlerinin adeta bir ödülü olarak toprağın üstünde geçen üç dört haftalık ömürleri kışı görmeye yetmiyor çünkü. Ömürlerini tamamladıkları için yaz sonunda besine de ihtiyaçları bulunmayacak tabiî ki. Belki de 17 yıllık görevi lâyıkıyla yapmanın mükâfatı olarak Allah 3-4 hafta süren bir şenlikte insanlarla tanıştırıyor onları. Bizse tembellikle suçlayarak bir olumsuzluk âbidesi yapıyoruz Ağustos böceklerini. İnsanlar gibi açgözlü olmadıkları için, lâyıkıyla kanaat ettikleri için, hırs göstermedikleri için, gelmesi kesin olmayan bir zamana yiyecek biriktirmedikleri için, fani bir hayatta ebedî yaşayacakmış gibi davranmadıkları için aptallıkla, tembellikle suçluyoruz. Oysa şükür mesleği ve kanaat noktasında Ağustos böceğinden öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki…
Gelecek korkusu gibi bir duyguyu içinde barındıran insanoğlu için çalışkanlık güzel bir haslettir elbette. Ancak günümüzde hırsın adı çalışkanlık olmuş adeta. Gelmesi kesin olmayan bir geleceği bir anlamda garanti altına alma adına kalpte oluşan vehimler, insandaki hırs duygusunu daha da kamçılıyor. Yeterli olana değil de, elinde olmayan her şeyi elde etmeye karşı müthiş bir hırs içinde insanlık. Bu anlayıştaki insanlığın iktisat ve kanaati idrak edebilmesi de kolay olmuyor maalesef. Ve bu hırsın sonucu olarak, artık insanlık sadece kendi cinsinin değil, Ağustos böceği gibi türlü canlıların da haklarına tecavüz ediyor.
Geniş dairedeki haberlerin yanında, meselâ Cumhurbaşkanı’nın veda turlarının yanında Ağustos böceğinin veda turları çok anlam ifade etmiyor belki. Ama insan neye değer verirse onu görüyor ve insan kâinata nazar ettikçe kendini daha çok buluyor.
Çok şükür yağmurlar başladı tekrar. Bulutlar uzun bir aradan sonra, Allah’ın emriyle yeryüzünü sulamaya başladı. Yağmurun gelişiyle birlikte Ağustos böcekleri de elveda demeye hazırlanıyor. Veda zamanının yaklaştığı şu günlerde onlara teşekkür etme bâbından da olsa, bir anlamda üzerlerine atılan iftiraya itiraz çığlıkları olan feryat figanlarına, bir anlamda bizler için bestelenen veda şarkılarına kulak vermeye ne dersiniz? Tıpkı New York’lu Kızılderili’nin kulak verdiği gibi…
Bir gün New-York’ta bir grup iş arkadaşı, yemek molasında dışarıya çıkar. Gruptan biri, Kızılderili’dir. Yolda yürürken insan kalabalığı, siren sesleri, yoldaki iş makinelerinin çıkardığı gürültü ve korna sesleri arasında ilerlerken, Kızılderili, kulağına Ağustos böceği sesinin geldiğini söyleyerek onu aramaya başlar.
Arkadaşları, bu kadar gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını, kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam ederler. Aralarından bir tanesi inanmasa da, onunla aramaya devam eder. Kızılderili yolun karşı tarafına doğru yürür, arkadaşı da onu takip eder. Gökdelenlerin arasındaki bir tutam yeşilliğin arasında gerçekten bir Ağustos böceği bulurlar.
Arkadaşı, Kızılderili’ye:
- “Senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun?” diye sorar.
Kızılderili ise;
- “Bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek yok” der ve arkadaşına kendisini takip etmesini söyler.
Kaldırıma geçerler ve Kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı kaldırımda yuvarlar. Birçok insan, bozuk para sesini duyunca sesin geldiği tarafa bakarak, onun ceplerinden düşüp düşmediğini kontrol eder.
Kızılderili, arkadaşına dönerek:
- “Önemli olan, nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğindir. Her şeyi ona göre duyar, görür ve hissedersin” der.
31.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|