Her yılın Ağustos ayı yaklaştığında, tatlı bir heyecanın ruh dünyamı kapladığını hissederim. Zîrâ, gitme hazırlıkları yaptığımız Barla, mânevî bir nurun bütün dünyaya yayıldığı ilk merkezdir.
Ahirzaman müceddidi olan Bediüzzaman’ı sekiz buçuk yıl bağrında misafir eden bu güzel ve mübarek belde, dünyanın her tarafından gelen ziyaretçiler tarafından dolup boşalıyor. İnanç turizmi çerçevesinde, farklı milletlere mensup, ama Risâle-i Nurlar sayesinde İslâm dinini seçmiş Bediüzzaman hayranları, Nurların ilk telif merkezi olan Barla’yı hayranlıkla dolaşıyor. Nur menzillerini ziyaret edip fotoğraflarını çekiyorlar. Bediüzzaman’ın uzun yıllar ikamet ettiği evi, Çınar ağacındaki kulübesi, Cennet Bahçesi, Barla Kabristanı, bir çok risâlelerin tashihatının yapıldığı ve 17. Söz ile 19. Mektub’un telif edildiği Karakavak mevkiindeki bahçe ve kaynak suyu, Çam Dağındaki Katran ağacı ve üzerine Üstadın kulübecik yaptırdığı, fakat iki bin yılının yılbaşı gecesi motorlu testere ile kimliği belirsiz kişilerce kesilen çam ağacı belli başlı ziyaret edilen nur menzilleridir. Bediüzzaman’ın 1950’den sonra kaldığı ve şimdi müze haline getirilen evi de ziyaret edilen menzillerdendir.
Her Ağustos ayının ilk haftası on beş aile ile ciddî okuma programları yapıyoruz. Yeni Asya Sosyal Tesisleri bunun için ideal bir mekân. Bu sene de başarılı bir program icra ettik. Hem şahsî okumalar, hem müzakereler, hem cemaat halinde namazlar, birlikte yemekler ve ziyaretlerle, âdetâ Barla âhiret âleminden âsûde bir köşeydi.
Salı günü bir grubumuzun inşâ ettiği dört katlı bir hizmet merkezinin açılışı vardı. Herkesi dâvet etmişlerdi. Yeni Asya’yı temsilen biz de katıldık. Güzel projelendirilmiş bir binaydı. Kalabalık bir dâvetli topluluğu vardı. Hepsi Nur Talebesi. Pırıl pırıl insanlar. Nasiyeleri tertemiz. İ’lâ-yı Kelimetullah dâvâsında maksat birliği etmiş ve aynı kaynaktan beslenen bu kalabalık, meşreben birbirine uyum sağlayanlarla hizmetlerini yürütüyorlar. Aynı akşam, Nur dairesinde çok saygın bir yeri olan muhterem bir ağabeyi ziyaret için haber verdik. Beklediğini söylediler. Yatsı namazında ulaştığımız hizmet merkezi, ülkenin her tarafından gelen vakıf genç elemanlarla doluydu. Üç yüzden fazla genç vardı. Namazdan sonra herkesin eline Lem’alar kitabı verildi. Mikrofonun yanında duran ağabeyimizin ismini söylediği genç ders yapıyor, o bırakıyor diğer ismi söylenen genç vakıf devam ediyordu. Böylece, yaklaşık on kişinin sırasıyla okuduğu ders sona erdi.
Çay faslında, ağabeyimize yaklaştık. Beraberimdeki arkadaşları birer birer tanıttım. Çok memnun oldu ve ilgilendi. Yeni Asya grubundan olduğumuzu bildiği için, özel sohbet esnasında bana dönerek, “Sami kardeş! Neden herkes AK Partiye rey verdiği halde, sizler Demokrat Parti’yi desteklediniz? Gerçi, Üstad risâlelerde Demokrat Parti’den bahsediyor ve açıktan da desteklemiş. Fakat, daha sonra Demokrat Parti misyonunu Adalet Partisi, ondan sonra Anavatan Partisi temsil ettiği gibi, şimdi AK Parti temsil ediyor. Siz neden millet çoğunluğundan ayrı bir tercih yaptınız?” diye sordu. Ne diyeceğimi şaşırdım. Çünkü, böyle bir soruyla karşılaşacağımı hiç tahmin etmemiştim. Mevcut mekân ve atmosfer de müsait değildi. Dedim: “Ağabey, ben daha çok îmanî hizmetlerle meşgulüm. Bu tür meseleleri daha çok Kutlular Ağabey takip ediyor. Siz onunla bu meseleyi istişâre etseniz daha iyi olur. Hem bizim ölçümüz millet kalabalığı değil, Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu temel prensiplerdir. Bize o prensiplerde sebat etmek yaraşır” dedim. “Ama siz bu tercihte yalnız kaldınız. Bütün Nur grupları milletle birlikte hareket ederek AK Partiyi destekledi.” dedi. “Biz sadece bu sefer değil, Anavatan Partisi zamanında da yalnız kalmıştık. Demokratların devamı diyerek herkes ona yönelmişti. Ama, 12 Eylül ihtilâlinin ürünü olan ANAP’ın yerinde bugün yeller esiyor. Bugünkü havaya aldanmamak lâzım. Bu günden yarına ne olacağı belli olmaz. Olaylar döner dolaşır, yine Üstadın dediği yerde karar kılar. Bunlar, Millet Partisinin İslâmcı kanadı. İttihad-ı İslâm cereyanı bile değil. İçtimâî mektupları iyi tahlil etmek ve Demokrat Parti felsefesini iyi anlamak lâzım. Ahrar olmak bir ayrıcalıktır” diye cevap verdim. Yanındaki genç vakıf: “Ama, Yeni Asya’nın yayınlarından bütün Nur grupları töhmet altında kalıyor” dedi. Ona dedim: “Merak etme kardeşim. Bütün basın sektörü, Yeni Asya dışındaki bütün grupların AK Partiyi desteklediğini biliyor. Hem, Yeni Asya sadece kendi camiasını temsil ediyor. Eğer bütün gruplarımızı temsil etseydi, bugün bir milyon tirajımız olurdu. Ne kadar sattığımız ortada. Biz herkesin tercihine saygılıyız. Bizim tercihimiz de saygı görmeli. Hem, her seçimde sürekli adres ve parti değiştirenlere bedel, bir de çizgisinde hiç kırıklık yapmayan ve inandığı doğruların arkasında dik durmasını bilen bir grup da bulunsun. Siz bundan memnun olun.” Bu konuşmaları dinleyen ağabey: “Sami kardeş, seni gördüğüm için bunları sordum. Her neyse.. Siz yine iman hizmetine devam edin” dedi.
Müsaade isteyip ayrıldık. Tesislere döndüğümüzde bu tablonun birlikte kritiğini yaptık. Evet, Bediüzzaman’ın içtimâî ve siyasî ölçüleri burada, bir kısım Nur Talebelerinin duruşları da orada. Neylersin ki, bu âlem bir imtihan dünyasıdır. Doğruların arkasında sebat etmek büyük bir mazhariyettir.
Not: Berat Kandilinin bütün İslâm âlemine hayırlara vesile olmasını dilerken e-posta ve cep mesajlarla tebrik gönderenlerin ve okuyucularımızın kandillerini tebrik ederim.
29.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|