“Sen olmasaydın yerleri, gökleri yaratmazdım” hitabına mahzar olan Kâinatın Efendisi (asm), insanlık için, dünyevî ve uhrevî kurtuluşları için gece ve gündüz didinmişti. Kendisine gönül verenlerin mutlulukları için ise özel bir gayret sarf etmişti. Daha doğduğu zaman “ümmetî, ümmetî” demiş, ömrü boyunca da onlar için çırpınmıştı. Kur’ân onun bu şefkatli halini Tevbe Sûresi’nde şöyle anlatır: “Ey insanlar, size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız, ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere çok şefkatli, çok merhametlidir.” (Tevbe Sûresi: 128)
Evet, Kâinatın Efendisi (asm) ümmetine o kadar düşkündü ki, birgün, “Şüphesiz ki o putlar insanlardan pek çoğunu saptırmıştır. Kim bana uyarsa muhakkak ki o bendendir. Kim de emirlerime karşı gelirse, şüphesiz ki Sen çok bağışlayıcı, çok merhamet edicisin.” (İbrahim Sûresi: 36) şeklindeki Hz. İbrahim’in sözleriyle, Hz. İsa’nın “Eğer onlara azap edersen onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, elbette sen dilediğini yapmaya kadirsin ve her şeyi hikmetle yaparsın.” (Mâide Sûresi, 118) meâlindeki sözlerini okuduktan sonra ellerini kaldırıp şöyle duâ etti: “Allah’ım, ümmetimi koru! Allah’ım, ümmetimi koru! Allah’ım, ümmetimi koru!” Bir taraftan yalvarıyor, bir taraftan gözyaşlarına gömülüyordu.
Cenâb-ı Hak, Cebrail’i gönderip, “Ey Cebrail! Muhammed’e (asm) git. Niçin ağladığını sor” dedi. Cebrail hemen gelip Efendimize (asm) niçin ağladığının sebebini sordu. Efendimiz (asm) ümmeti için ağladığını belirtince Cenâb-ı Hak, Cebrail’e şöyle demesini emretti: “Muhammed’e (asm) git. Ümmetin konusunda seni razı edeceğiz. Seni bu konuda üzmeyeceğiz” (Tefsiru İbni Kesir, 2: 540)
Bütün bu çırpınışlar ümmetini dünyada günahlarının sıkıntı, çile ve ıztıraplarından kurtarmak, ahirette de cehennem ateşinden korumak içindi. Şefaat-i kübrasıyla da ümmeti o dehşetli ateşten kurtarmak için çırpınan o şefkatli nebî, bütün ümmetinin er veya geç Cennete gireceklerini müjdelerken, direnen, yani emirlerini dinlememekte inat edenlerin ise Cennete giremeyeceklerini bildirmiştir. Bizim için kendini fedâ eden bir Peygamberin sünnetine sarılmak, gösterdiği yoldan gitmek, onu model edinmek aklın olduğu kadar, saygının da gereğidir.
29.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|