Türkiye, iç içe geçmiş gündemlerle meşgul. Siyasetin gündemi ile, ticaretin ya da çiftçinin, köylünün gündemi her zaman birbiriyle örtüşmüyor. Siyaset, ‘büyük işler’le meşgul olurken, işçi, köylü, esnaf ‘küçük işler’le meşgul. Onların hedefi, iki yakalarını bir araya getirmek...
Çiftçilerin, üreticilerin elbette bin türlü ‘genel’ derdi var. Ama Karadeniz bölgesinde çay üretimi yapan yüz binlerce ailenin de kendilerine has ‘özel’ problemleri var. Bu problemlerin biri de ‘kota’ uygulamasıdır.
Çay üreticilerinin karşı karşıya kaldığı bu uygulamayı kısaca şöyle özetleyebiliriz: Devlet, çay üreticisinin ürettiği çayın bütününü değil, sadece dekar/dönüm başına belirlenen miktarı satın alıyor. Belirlenen bu miktar da üretimin bazen yarısını, bazen de üçte ikisini ancak karşılayabiliyor. Dolayısı ile, üreticinin elinde fazla miktarda (kotayı aşan) ürün kalıyor. Üretici de devlet kurumu olan ÇAYKUR’un satın almadığı yaş çayı, ‘özel sektör’ fabrikalarına satmak zorunda kalıyor. Yaş çay, diğer tarım ürünleri gibi, üretici tarafından bekletilmeye, depolamaya, satışını ertelemeye imkân vermeyen bir ürün. Belli bir mevsimi var ve bu mevsim, günlerle sayılı. Yani, üreticinin ürettiği yaş çayı özel sektöre satmama gibi bir lüksü yok, buna mecbur...
İlk bakışta düzenli işlediği düşünülen bu sistem, büyük sıkıntılara kapı açıyor. Devlet kuruluşu olan ÇAYKUR’un satın aldığı yaş çay miktarı ücretlerini zamanında ödemesi, vatandaşı rahatlatmış görünüyor. Ancak özel sektöre satılan yaş çay ücretlerinin alınmasında resmen ‘kriz’ yaşanıyor.
Her sahada iyi işleyen ‘özel sektör,’ nedense çay sektöründe çok kötü işliyor. Özelleşme ile sektöre rekabet gelmesi gerekirken, çaya özel sektör firmalarının girmesiyle tam aksi yaşandı ve üretici tam anlamıyla mağdur oldu. “Olur mu öyle şey, çaya özel sektörün girmesi çok faydalı olmuştur” diyenler olabilir. Prensip olarak bu tesbite bizim de itirazımız olmaz. Ancak denetimsiz özel sektör, çay üreticilerini mağdur etmenin de ötesinde, çok afedersiniz istismar ediyor, kandırıyor...
Bu konuda söylenecek o kadar çok söz var ki, hangi birisini hatırlatalım diye şaşırıyoruz. Vatandaşı mağdur eden sistem şöyle işliyor: Üretici, ÇAYKUR’un satın almadığı ‘üretim fazlası yaş çay’ı mecburen bir özel sektör firmasına satıyor. Asıl sıkıntı da bundan sonra başlıyor. Üreticiden yaş çayı satın alan özel sektör firmaları, üreticilere para ödemiyor! Az sayıda büyük firmayı bu sistemin dışında tutmak lâzım, ama büyük çoğunluk küçük firmaların, atölyelerin insafına terk edilmiş durumda.
Bazı özel firmalar, üreticiye para yerine, paketlenmiş kuru çay (bakkallardan satın aldığımız, demlenmeye hazır çay) vermeyi teklif ediyor. Üretici de para alamayacağını düşündüğünden bu teklifi mecburen kabul ediyor. İşte bu noktada da yine mağdur ediliyor ve kesinlikle hakkı yeniyor. Üretici firmalar, yaş çay üreticilerine para karşılığı kuru çay verirken, toptancılara sattığı fiyatın neredeyse iki katına satıyor. Böylece, para karşılığı çay alan üretici, aldığı kuru çayı serbest piyasada fabrikadan aldığı fiyata satamıyor. Neredeyse etiket fiyatının yarısına satmak mecburiyetinde kalarak burada da zarar ediyor. Bir bakıma boşa kürek çekiyor...
Kesinlikle üreticinin aleyhinde işleyen bu sisteme, hükûmetin seyirci kalmasını anlamak mümkün değil. Öyle ki, üreticiden yaş çay alıp sonra da ‘İflâs ettim’ diyerek tek kuruş ödemeyen firmalar bile var. Bunlara da bir şey diyen yok...
Yaşanan vurdumduymazlığı şöyle karikatürize edebiliriz: Kötü niyetli bir kişi, meselâ Rize’ye gitse ve “Benim çay fabrikam var, yaş çaylarınızı alıyorum” dese ve tonlarca yaş çay olsa, sonra da o çayları çöpe dökse, vatandaşı açıkça mağdur etse, ya da o çayları satıp parasını cebe atsa; “Sen ne yapıyorsun, bunun hesabını ver!” diyen bir ‘yetkili’ çıkmayacak!
Bu kadar başı bozukluk olabilir mi? “Öyle bir şey olmaz” diyenler varsa, yaş çay satın alıp da, ‘İflâs ettim” diyerek üreticilere tek kuruş ödemeyen firmaların en azından bir ikisinin ismini ben bile verebilirim! Çünkü ben değilse de, köylüm, komşum, akrabalarım bu ‘tuzak’lara düşmüş vaziyette. Mecburlar, çünkü seçme şansları yok!
Bütün bu sıkıntılara rağmen, yaşanan sıkıntıdan hükûmetin ‘sorumlu’ tutulmadığına da şahit oldum. Çünkü, devlet kuruluşu olan ÇAYKUR, aldığı yaş çayın karşılığını ödüyor ve özel sektörün yaptığı yanlışlardan da hükûmet sorumlu tutulmuyor!
Peki, Rizeli Başbakan ve Rize Milletvekilleri, çay üreticilerinin bu derece mağdur edilmesi karşısında niçin hiçbir şey yapmazlar? Çay sektörüne girmek isteyen firmalardan da bir ‘yeterlilik belgesi’ istense, para ödemeyen firmalara hesap sorulsa olmaz mı? Bu işin bir denetlenme sistemi olmalı değil mi?
Çay üreticilerinin ‘modern dolandırıcılar’ elinde mağdur edilmesine itirazımız var...
29.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|