|
|
Okul servislerinde emniyet kemeri zorunluluğu var mı?
Okurlara cevaplar
Geçen Dönem, okul servisleriyle ilgili kaza haberleri hem ailelerin gözünü korkuttu hem de bakanlıkları harekete geçirdi. Bunun yanında okul harcamaları bu yıl da ailelerin cebini yakacağa benziyor. Merak ettiğiniz konuları [email protected] adresine iletebilirsiniz.
*Okul servislerine, emniyet kemeri zorunluluğu getirildi mi?
Ulaştırma Bakanlığı servis araçları ve araç şoförlerinin uyması gereken kuralları belirleyen bir yönetmelik hazırlayarak Başbakanlığa gönderdi. Yönetmeliğe göre: Çocuklara cinsel istismardan hüküm giyenler, alkollü araç kullanmaktan ya da hız kuralını ihlâl etmekten belgeleri birden fazla alınan kişiler şoförlük yapamayacak. Taşıtlarda her öğrenci için emniyet kemeri olacak. Servis içinde düzeni sağlamak üzere rehber personel bulundurulacak. Şoförler ‘Yurtiçi yolcu taşımacılığı sürücü meslekî yeterlilik belgesi’ne sahip olacak. Okul servisi olarak kullanılacak taşıtlar, 12 yaşından küçük olacak, 6 ayda bir bakım ve onarımı yapılacak.
Ebeveynlerin çocuklara hangi kuralları öğretmeleri gerektiğine de kısaca değinelim: Öğrenci servise sakin biçimde binmeli ve araç içerisinde koşmamalıdır. Yerine oturduktan sonra ayaklarını koridora uzatarak ya da araç koridoruna eşyalarını bırakarak geçişleri engellememelidir. Araç içinde arkadaşlarına şaka yapmak, camdan dışarı başını çıkarmak ya da bir şeyler atmak son derece tehlikelidir. Öğrenciler, rehber personel ya da muavinin yönlendirmelerine uygun hareket etmelidirler. Şoför konuşturulmamalı, öğrenciler yerlerine oturur oturmaz emniyet kemerlerini takmalıdırlar. Ebeveynler servis şoföründen ona ulaşabilecekleri telefon numarasını istemelidirler.
ABD Millward Brown adlı araştırma şirketinin yaptığı bir araştırmaya göre, ABD’de 9–14 yaş grubundaki her üç çocuktan ikisi ailenin otomobil seçiminde belirleyici oluyor. Çocuklara mutlaka emniyet kemeri takma alışkanlığı ve otomobilde uyulması gereken kurallar öğretilmelidir. Okul öncesi dönemden başlayarak kendi özel otomobilinizde çocuğu trafik konusunda bilinçlendirmenizde fayda vardır.
*‘Performans görevi’nin kapsamı ve puanlamayı tekrar açıklar mısınız?
Performans görevi; eleştirel düşünme, problem çözme, okuduğunu anlama, üreticiliğini kullanma, araştırma yapma gibi öğrencinin bilişsel, duyuşsal, psiko-motor alandaki becerilerini kullanmasını, geliştirmesini ve bir ürün ortaya koymasını gerektiren çalışmaları kapsayan ve öğretmen rehberliğinde yaptırılan görevleri ifade etmektedir. Sınav ve öğrencinin performansına yönelik çalışmalar 100 tam puan üzerinden değerlendirilerek; değerlendirme sonuçları, öğretmenlerin not çizelgelerine puan olarak yazılacak ve beşlik siteme göre nota çevrilerek karneye işlenecek. (Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Okulları Yönetmeliği’nin ‘‘tanımlar’’ başlıklı maddesinde, ‘‘performans görevi’’ tanımı eklenmişti.)
*Eğitim masraflarında nasıl tasarruf edebiliriz?
Yeni okula başlayan çocukların eğitim masrafları son derece fazla olmaktadır. Aileler bütçelerini çok zorlayarak çocuklarını okula boynu bükük göndermemenin yollarını arıyorlar. Eğitim-Sen, hazırladığı bir raporla, devlet okuluna yeni başlayacak bir öğrenci için velilerin yapacağı yıllık harcamanın 2 bin 460 YTL’yi bulabileceğini savundu. Bu harcamalara dershane, kurs, özel öğretmen ücretlerinin dâhil olmadığını da belirtelim. Pek çok ailenin farklı biçimlerde uyguladığı yöntemlerden birkaçına sayarsak: Kalem, dosya kâğıdı, çizgili kâğıt ve elişi kâğıdı gibi gereçlerin toplu olarak alınmasında fayda vardır. Çünkü çocuk her kâğıdı ya da kalemi bittiğinde kırtasiyeye gitmek isteyecektir. Bu durum yeni harcamalar demektir. ‘Kırtasiyeye gitmişken boya da alalım. Defterim az kaldı, defter de alalım. Ablamın kalemi bitmiş, onu da alalım…’ şeklinde uzayıp giden listeler masrafların sürekli tekrarlanmasına sebep olur. Toplu alındığında aile her ihtiyaç olduğunda çocuğa gereçleri kendileri verebilirler. İlköğretim ikinci kademe ve liseye devam eden öğrenciler defterlerinin bir yüzünü matematik, diğer yüzünü fen bilgisi (fizik, kimya ya da biyoloji) dersi için kullanabilirler. Lise öğrencileri, kitapçılardan temiz ikinci el kitapları satın alarak rahatlıkla kullanabilirler… İlköğretim okuluna devam ederken bir öğrenci aralarında birkaç yaş olan kardeşiyle okul eşofmanlarını, spor ayakkabılarını dönüşümlü olarak giyiyordu. Bir süre bu şekilde idare ettiler ama daha sonra diğerine de eşofman alındı. Ama spor ayakkabıları bütün yıl teneffüste değiştirerek giymeye devam ettiler. Aradan yıllar geçmesine rağmen bu olayı anlatmam, kardeşler arasındaki paylaşmayı çok beğendiğim ve benimsediğim içindir. Pek çok farklı tasarruf yöntemleri mevcuttur ve bunların uyarlanması ailelerin hayal gücüne kalmaktadır.
|
28.08.2007
|
|
Lise tercihi, gelecek tercihi demek...
Aileler çocuklarının teknolojiden
habersiz olmasını istemiyor
ABD, Çin, Yeni Zelanda gibi ülkelerde uygulanan “kişiye özgü öğrenme” modellerinin ülkemizde bazı okullarda uygulanması için çalışmalar devam etmektedir. Özellikle özel okullar, çocuklara ilköğretimden başlayarak dizüstü bilgisayar vermekte, akıllı tahta kullanılmakta ve çocukların hem görsel hem de işitsel öğrenmesini destekleyici çalışmalar yapılmaktadır. Aileler çocuklarının teknolojiyle barışık ve kendini rahat ifade edebilen bireyler olmalarını istiyorlar. Sınavla öğrenci olan okulların tercih döneminde; okullarda bilgisayar laboratuvarlarının olup olmadığı, ders anlatımında teknik gereçlerin yeterince kullanılıp kullanılmadığı, kameralı güvenlik sisteminin muhtevası vb. ebeveynlerce dikkatle incelenmektedir.
Okulda gerçekleştirilen sosyal etkinlikler, okuldaki öğrencilerin sportif başarıları, bilimsel yarışmalara katılım durumu, satranç turnuvaları gibi faaliyetlerin desteklenip desteklenmediği öğrencilerin okulları tercih edip etmemesinde etkili... Okuldaki fizik, kimya ve biyoloji laboratuvarları, san’at sınıfları, kütüphane, spor salonunun bulunup bulunmadığına da bakılmaktadır.
Çevre düzenlemesi okulların
tercih edilmesinde etkili oluyor
Okulları çevreleyen yüksek duvarlar ve nerede başlayıp bittiği belli olmayan iç içe geçmiş demir parmaklıklar gençleri olumsuz etkileyebilmektedir. Bunun yanında okullarda yeşil alanlar son derece sınırlıdır ve gösterimliktir. Pek çok araştırma renklerin insanların duygu ve düşünceleri üzerinde etkisi olduğunu ortaya koymuştur. Gri renkteki okullar yerine, okulu daha canlı gösterecek renklerin seçilmesinde fayda vardır. Pek çok okul çocukların gelişimini desteklemek amacıyla, okul duvarlarını farklı resimlerle süslemektedir. Bunun yanında soğuk renklere boyanmış ve bomboş koridorlar da öğrencilerde okula karşı soğukluk meydana getirmektedir. Okul koridorlarına ünlü bilim adamlarının fotoğrafları ve kısa özgeçmişleri asılabilir, öğrencilerin dikkatini çekebilecek panolar hazırlanabilir. Okul bahçesinde öğrencilerin gezdikleri, basketbol ve futbol oynadıkları alan aynı olduğu için futbol topu teneffüste dışarı çıkan öğrencilere çarparak kazalara sebep olmaktadır. Oyun alanları ve dinlenme alanlarının belirlenerek birbirinden ayrılmasında fayda vardır. Okul tadilat işlerinin kayıt dönemine denk getirilmesi, öğrenciler üzerinde olumsuz bir izlenim oluşturulabilmektedir. Camları yarı yerine kadar boyanmış, etrafı demir parmaklıklarla çevrilmiş bir okul, öğrencilerin gözünü korkutabilir. Ebeveynler okul seçerken, sınıfların ışık alıp almadığını, güvenlik tedbirlerine ne ölçüde önem verildiğini de dikkatle incelemektedir.
Meslek lisesi seçiminde, üniversite
şansı ve meslek popülerliğine bakılıyor
Meslek liselerine kayıt yaptıracak öğrenciler, lisenin geçen yılki üniversite başarısının yüksek olup olmadığına dikkat ediyorlar. Bunun yanında popüler meslekî alanların okulda bulunup bulunmadığı, teknik altyapının yeterliliği ve öğretmenlerin yaklaşımı da etkili oluyor. Meslek lisesini tercih eden öğrencilerin liseyi bitirdikten sonra hemen iş hayatına atılabilmeleri önemli bir avantaj… Öğrenciler, seçtikleri alanlarda ara eleman olarak iş hayatına atılıp çalışmaya başlayabilmektedir. Özellikle sınavsız geçiş uygulamasının başlamasından sonra bu bölümler daha fazla talep görmeye başlamıştır.
Eğitim-Sen’in araştırmasına göre, ‘’Bu okula kayıt yaptırmanızda hangisi etkili oldu?’’ sorusuna, meslek liseli öğrencilerin ‘’yüzde 51,1’inin tamamen kendi kararı, yüzde 35,6’sının ailesinin teşvikiyle kendisinin istediği, yüzde 12,7’sinin ise tamamen ailesinin kararı’’ şeklinde cevap verdi. ‘’Okuldaki eğitim, üniversiteye hazırlamada yeterli mi?’’ sorusuna öğrencilerin yüzde 22,4’ünün ‘’Evet’’, yüzde 54,3’ünün ‘’Kısmen yeterli’’, yüzde 22,8’inin ‘’Hayır’’ cevabını verdi. Yüzde 5’inin ise soruyu cevaplamadığı bildirilen araştırmaya göre, ‘’Okulda aldığınız eğitimi, sizi üniversiteye hazırlamada ne derece yeterli buluyorsunuz?’’ sorusuna öğrencilerin yüzde 3,9’u ‘’oldukça yeterli’’, yüzde 28,5’i ‘’kısmen yeterli’’, yüzde 67,2’si de ‘’yetersiz’’ cevabını verdi. Öğrencilerin yüzde 5’i ise soruyu cevapsız bıraktı. Öğrencilerin yüzde 57,2’si alanla ilgili bir yükseköğretim programına hazırlanamama, yüzde 28,2’si okullardaki eğitim kalitesinin yetersizliği, yüzde 13,5’i ise mezuniyet sonrası iş bulamama kaygısını, meslek lisesi öğrencilerinin en büyük sorunu olarak gösterdi.
Genel liseyi tercih edecek öğrenciler
sadece mahallerindeki okula gidebilecek
2007–2008 eğitim öğretim yılından itibaren isteyen öğrenci istediği genel liseye gidemeyecek. Öğrenciler sadece mahallesindeki genel liseye kayıt yaptırabilecek, ‘‘iyi okul’’ diyerek merkezdeki okulları tercih edemeyecek. Hangi liseye hangi ilköğretim okulu mezunlarının ve hangi sokakta oturanların kayıt yaptırabileceği, il millî eğitim müdürlüğü ve okullar tarafından muhtarlıklarla işbirliği yapılarak belirleniyor. Önceki yıllarda genel lise seçiminde öğrencilerin dikkat ettiği en önemli özellik, okulun üniversiteye öğrenci yerleştirme başarısı idi. Fen liselerinin çok fazla tercih edilmesindeki sebeplerin en önemlilerinden biri de bu okulların öğrencileri üniversiteye hazırlamadaki başarılarıdır.
Mutlu bir hafta geçirmeniz temennisiyle…
[email protected]
|
Mustafa OĞUZ
28.08.2007
|
|
Burs başvurunuzu elektronik mektupla yapmayın!
Ülkemizde öğrencilere burs veren kurum ve kuruluş sayıları oldukça fazla olmakla birlikte her kuruluşun kendine özgü kıstasları vardır. Bazı kuruluşlar öğrencilerin başarı durumunu dikkate alırken, bazı kuruluşlar hem başarılı hem de maddî durumu yetersiz öğrencileri tercih etmektedir. Sportif faaliyetlerle ya da özel yetenek gerektiren alanlarla uğraşan öğrencilere burs veren kuruluşlar da vardır. Burs veren bazı kuruluşların koşullarına örnek verirsek durum daha iyi anlaşılacaktır: Ali Osman Sönmez Vakfı, İşletme alanında eğitim gören Bursalı ya da orta öğretimini Bursa’da tamamlamış öğrencilere burs veriyor. Ciner grubu, şehit polis ve askerlerin çocuğu olan üniversite öğrencilerine burs veriyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul’da okuyup başarılı olan ve maddî sıkıntı çeken üniversite öğrencilerine burs veriyor. Akyazılı Orta ve Yüksek Eğitim Vakfı bursuna 6. sınıftan itibaren başvuruluyor. Gördüğünüz gibi burs veren kuruluşlar, öğrenciler için farklı şartlar öne sürmektedir.
Geçtiğimiz haftalarda burs ile ilgili bir okuyucumuzun sorusunu cevaplarken burs veren birkaç kuruluşun web adresine yer vermiştik. Öğrenciler mektuplarında, burs için posta ya da e-maille başvurduklarını söylüyorlar. Burs veren kurumun yetkilisiyle bizzat görüşmek, ondan gerekli bilgileri almak gerekir. Telefonla, e-maille ya da postayla burs başvurusu yapılmayacağını özellikle belirtelim. Burs evraklarınızı başvuru tarihinden önce hazırlayın ve evraklarınızı bizzat kuruma giderek elden teslim edin. Görüşmeler sırasında abartılı bilgi vermekten kaçının ve önemli bir görüşmeye gittiğinizi unutmayın. Konuşmanız sırasında gelecekte yapmak istediklerinizi anlatın. Proje çalışmalarınız, sportif ve san’atsal faaliyetleriniz varsa, sivil toplum kuruluşlarında görev aldıysanız bunları da özgeçmişinize yazın. Yanınızda mutlaka, sade ama önemli bilgileri içeren bir özgeçmiş (CV) bulundurun.
Başvurduğunuz ilk kuruluştan olumsuz cevap alınca hayal kırıklığına uğramanıza gerek yoktur. Çünkü bir kuruma yüzlerce, bazen de binlerce öğrenci burs için başvurmaktadır. Şartlarımıza uygun bütün kuruluşların adresini, telefon numarasını ve yetkili kişinin adını not alın. Sadece burs araştırması yapmakla kalmayın ve gittiğiniz kurumların öğrencilere yönelik başka ne tür çalışmaları olduğuna bakın. Kuruluşlar öğrencilere staj, ücretsiz meslekî eğitim ve iş imkânları sunabilmektedir. Burada iş; başvuruyu yapacak öğrencinin dikkat, istek ve iletişim yeteneğine kalmaktadır. Bütün genç arkadaşlarımıza başarı ve kolaylıklar diliyoruz.
|
28.08.2007
|
|
Çalışan insan, mutlu olmanın binlerce yolunu bulur
Büyük şeyler başarmak için, sadece eylemde bulunmamalıyız, aynı zamanda düşlemeliyiz; sadece tasarlamamalı, aynı zamanda inanmalıyız (Anatole France). Doğru yolda bile olsanız, eğer oturuyorsanız sizi ezip geçerler (Will Rogers). Başarı, çoğunlukla ötekiler pes ettikten sonra da ipe asılıyor olmaktır (Charles Templeton). Çalışma; sıkıntıyı, kötülüğü ve yoksulluğu uzaklaştırır (Andre Maurois). Bugünümüz mutlulukla geçmedikçe yarın diye bir şey yoktur (Sophokles). Gündüz kandilini hazırlamayan, gece karanlığa razı demektir (Cenap Şahabettin). Bir çağın kendisi ne kadar dehaya sahipse, birey o ölçüde desteklenir (Goethe). Boş kafalı bir insanla mütevazı bir insanı birbirinden ayırmak kolaydır. Çünkü boş kafalı insanlar devamlı kendilerinden bahsederler (La Bruyere). Çalıştığımız yer neşe kaynağımız olsun (Tertullian). Bir işi doğru yapmak, niçin yanlış yapıldığını açıklamaktan daha az zaman alır (Henry Wodsworth).
|
28.08.2007
|
|
İnsan kendine de zaman ayırmalı
Karl Jung’un hastalarından biri, bir gün randevu almak için telefon etmiş. Hastaya o gün tümüyle dolu olduğu söylenmiş. Hastanın onu görmeye o kadar ihtiyacı varmış ki, Jung’un evine gitmiş, onu evinin yanındaki göl kıyısında ayaklarını suya sokmuş dinlenirken bulmuş. “Galiba, bütün gün dolu olduğunuzu söylemiştiniz!” diye çıkışmış. “Doluyum!” demiş Jung: “Bugünü kendime ayırdım.”
|
28.08.2007
|
|
Kaplumbağaların arkadaşlığı
İskoçya’da nesli tükenmekte olan dünyanın en uzun ömürlü hayvanlarından üç kaplumbağanın fena halde canları sıkılmış. İçlerinden biri uzaktaki bir dağı gösterip: “Haydi şu dağın zirvesinde piknik yapalım” demiş. “Güzel fikir” deyip yiyeceklerini yanlarına alıp yola koyulmuşlar. Dağın zirvesine ulaşmak tam iki gün almış. Soluklandıktan sonra içlerinden biri: “Hadi yemeğimizi yiyelim” demiş. Sofra hazırlanmış, ama o da ne? Tuz getirmeyi unutmuşlar. Kimin tuz almaya gideceğine karar verirken içlerinden yaşı küçük olan: “Ben giderim, ama bir şartla. Kimse ben gelinceye kadar yemeklere dokunmayacak” demiş. Kabul edildikten sonra yola koyulmuş. Aradan 5 gün geçmesine rağmen hâlâ gelen giden yokmuş. İçlerinden yaşlı olan: “Ben artık iyice acıktım. İzin verin de bir parça yemek yiyeyim” demiş. Arkadaşı teklifi kabul etmiş. Yaşlı kaplumbağa tam ağzına lokmasını götürüp ısırdığı esnada karşı taraftan kulaklarına bir hışırtı gelmiş. Birden çalıların arasından küçük kaplumbağa fırlamış ve: “Yalancılar, size güvenilmez ki zaten. Biliyordum ben gittikten sonra yemekleri yiyeceğinizi, gitmeyeceğim işte” demiş.
|
28.08.2007
|
|
|
|