“En sevdiğiniz spor hangisi?” sorusuna karşılık Türkiye’de her 100 kişiden 71’i, “futbol” cevabını veriyormuş. Bu cevabın eksiği vardır, fazlası yoktur. Çünkü ‘spor’ denilince akla ‘futbol’ geliyor ve “spor ile ilgilenmiyorum” şeklindeki bir cevap da ‘ayıp’ olacağından ilgilenen de, ilgilenmeyen de böyle sorulara karşılık “futbol” cevabını veriyor.
“Spor barıştır, kardeşliktir” denilmek suretiyle gençler futbola yönlendiriliyor. Kâğıt üzerinde belki öyledir, ama gerçekte sporun (tabiî Türkiye şartlarında futbolun) ‘barış ve kardeşlik’ olduğunu söyleyebilmek kolay değildir. Her yıl yüzlerce, bazen binlerce kişi bu yolda yaralanıp, az da olsa ölenler bile oluyor. Peki, buna rağmen ‘futbol kardeşliktir’ diyerek gençleri bu yola sevk etmek doğru mudur?
“Gençleri başka ne ile meşgul edelim?” sorusunu soranlar da vardır. Çaresizlik sebebiyle futbolla meşgul olmak ayrıdır, ‘faydalıdır’ diyerek meşgul olmak ayrıdır. Bu konuda medyanın da büyük sorumluluğu olsa gerek. Sadece spor haberleri için yayınlanan gazeteler bir yana, ‘normal haber gazeteleri’nin de neredeyse yarısı futbola ayrılmış durumda. Böyle olunca, futbolun ‘zararları’ gündeme gelmiyor, gelemiyor.
Peki, gerçekler ne? Futbol sadece ‘oyun’ mudur, yoksa işin ucunda ticarî menfaatler mi vardır? Araştırmalara göre, dünya genelinde futbol için 200 milyar dolar harcanıyor. Bu gerçek karşısında spor kulüpleri şirket, taraftarlar da müşteri haline gelmiş durumda. ([Vestel]Vs dergisi, Temmuz Ağustos-Eylül 2007)
Futbol sektörü, sahip olduğu gelirleri sadece stadyumlardan elde etmiyor. Gişe gelirleri, kulüplerin gelirleri arasında ancak yüzde 30’luk bir nisbet oluşturuyor. Bunun yanı sıra, naklen yayın, logolu ürün satışı ve sponsorlardan gelir elde ediliyor. Futbol, sadece kulüpler için değil, ülkeler ve uluslar arası organizasyonlar için de büyük bir ekonomik gelir anlamına geliyor. Dünya Kupası, Şampiyonlar ligi gibi uluslar arası organizasyonlar ev sahibi ülkeyi bir anlamda ‘ihya’ ediyor.
İhya ediyor etmesine, ama işin içine ‘para’ girdiği anda beraberinde başka şeyler de giriyor. Futbolun temiz olmadığı, işin içine mafyanın girdiği yönündeki iddialar hiçbir zaman sona ermiyor.
UEFA’nın yeni Başkanı ve Fransızların ünlü futbolcusu Michel Platini de, kulüp başkanlarının tavrını eleştirmişti: “Sorun şu ki, (kulüp) yöneticilerİ hep aynı şeyin peşinde: Para, para para!” (Aktüel, 1-7 Şubat 2007)
Paranın ön planda olduğu bir işte, elbette mafya da olur, doping de. Nitekim, futbolda da bu iddialar hiç eksik olmadı. Oynanan herhangi bir maç sonrası yorumlarla ‘kavga’ edenler, bu kavgadan kimin kazançlı çıktığını düşünürse işin sırrı anlaşılır. Futbol kulüplerinin, seyirciyi ‘müşteri’ olarak gördüğünü hiçbir zaman unutmadan, mümkün olduğu kadar bu ‘hastalık’tan da uzak duralım...
Mümkün olduğu kadar!
20.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|