Seçim tartışmaları geride bırakıldı. Türkiye’nin kalıcı gündem maddelerinden olan Avrupa Birliği ile ilgili gelişmeler ise, gündemdeki önemini koruyor. Gerek seçim süreci ve gerekse başka bazı sebepler dolayısıyla ağır aksak işleyen ‘AB süreci’, yeniden hız kazanmak durumunda.
Avrupa Birliği Komisyonunun, Türkiye ile ilgili ilerleme raporunu 7 Kasım’da yayınlayacağı ifade ediliyor. Bu tarihe kadar AB yetkililerinin; Ankara’dan çeşitli beklentileri olduğu, bu konularda ciddî adımlar atılması halinde ise ‘ilerleme raporu’nun Türkiye açısından ‘olumlu’ olacağı hatırlatılıyor. (Hürriyet, 2 Ağustos 2007)
Sözkonusu ‘ilerleme raporu’nun ‘aleyhimizde’ olması halinde ise, Türkiye’nin üyeliğine sıcak bakmayan ve öncülüğünü Fransa’nın yaptığı bazı AB üyesi ülkelerin, Aralık ayındaki AB zirvesinde Ankara’ya yönelik “olumsuz” karar aldırabilme ihtimali yükselecek.
Böyle bir ihtimal, Türkiye’nin arzuladığı bir durum değil elbet. Türkiye’nin önünde yeni hükûmetin kurulması ve cumhurbaşkanlığı seçimi gibi önemli konular var. Ama bir yandan da AB süreci işlemek durumunda. Gazetelere yansıyan haberlere bakılırsa, AB çevrelerinin yeni hükûmetten beklentileri şunlar:
*301’in değiştirilmesi: AB, ifade ve düşünce özgürlüğüne kısıtlama getirdiği için TCK’nın 301’inci maddesinin değiştirilmesini istiyor. Bu maddenin değiştirilmesinin hem Türkiye kamuoyu açısından, hem de AB nezdinde çok önemli. (TCK 301. maddeyi hatırlayalım: “Madde 301. - (1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilâtını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır. (4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.”
*Vakıflar yasası: AB, bu yasayı, azınlıkların dinî özgürlükleri önündeki engelin kaldırılması olarak da görüyor.
*Sayıştay yasası: Bu beklenti, özellikle askerî harcamaların sivil denetime geçişi açısından önemli bulunuyor. AB, bu maddenin hayata geçirilmesiyle, askerin sivil denetime geçişinin de tamamlanacağını düşünüyor.
*Ombudsman: İnsan haklarının ihlâl edilmesiyle ilgili mahkemelerin yükünü azaltacak bir mekanizma olan ve kişilerin hak ihlâlini mahkemeden önce götürebileceği “Ombudsmanlık/hakem” sistemi, Avrupa ülkelerinde mevcut. Türkiye henüz bu yasayı hayata geçiremedi.
Gerek AB çevreleri ve gerekse Türkiye kamuoyu açısından gerçekleşmesi beklenen bu değişiklikleri uygulamaya koymak aslında ‘zor’ değil. Bunun için ‘siyasî irade’ göstermek yeterli. Hükûmet olup da ‘iktidar’ olamamak, bu reformları gerçekleştirememenin önündeki en büyük engel.
Başta 301. madde olmak üzere; benzer bütün maddeler değişmeli ve Türkiye daha hür, daha demokrat olmalı vesselâm.
04.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|