Herkes kendi yolunda yürüyor
28-29 Temmuz 2007 tarihlerinde, Risâle-i Nur Enstitüsü Ankara şubesinin düzenlemiş olduğu, ‘Risâle-i Nur’u Anlama’ seminerlerine katıldık. Program dönüşü geri dönerken, otobüste, zihnimde oluşan küçük anekdotları sizlerle paylaşmanın faydalı olacağını düşündüm.
Temmuz ayının sonunda gerçekleşen bu program, yazın sıcağına, derd-i maişet meşgalelerine rağmen oldukça istifadeli bir program oldu.
Yani sadece bir araya gelmek ve hasb-ı hal etmek bile içinde harika güzellikler ve tatlı zevkler taşıyor. Ki bizimkisi, sadece bir araya gelmenin çok ötesinde hem konuşmacıların hem de dinleyicilerin –kendi itiraflarıyla- değişik yönlerden istifade ettikleri bir program oldu.
Bu konuda kendi üzerimdeki bir iki kanaati paylaşmak daha doğru olacaktır. “Pozitif Pencereler” adındaki yapılmış çalışmamızı önce Şanlıurfa’da arkadaşlarla paylaşmıştık. Burada ön plana çıkan cümlemiz, ‘Ne kadar imanınız varsa, o kadar pozitifsiniz...” şeklinde olmuştu.
Sonrasında gelen dâvet üzerine, Ankara’daki arkadaşlarımızla bu konuyu paylaşmak nasip oldu. Doğrusu konuyu paylaşmakla birlikte, yıllar önceki belli bir hukukumuz oluşmuş arkadaşlarımızla burada bir araya gelmek ve eski günleri yad ederken, yeni hatıralarda oluşturmak bizi oldukça memnun etti.
Her faaliyet, içinde heyecanını da taşıyor
Risâle-i Nur Enstitüsü’nün bu tarz programları Türkiye’nin hemen her şehir ve ilçesinde yapmasının zaruretini önceki yazılarımızdan birinde bahsetmiştik. Birbirini eğitme ve geliştirme, birbirinin birikiminden istifade etme programı ancak, böyle bir enstitünün üstlenebileceği bir faaliyet alanıdır. Tabiî illerin ilgi göstermesi sonucu daha da etkili ve istifadeli olur diye düşünüyorum.
Hatta mahallinde belli bir konuda temayüz etmiş arkadaşların böyle bir faaliyet çerçevesinde değerlendirilmesi, hem o kişi açısından hem de farklı şehir insanlarının yapılan çalışmayı alması açısından faydalı olacaktır.
Her toprağın çiçeğinin farklı olması gibi, her şehrin de ruhu, mânâsı ve maddî ve manevî içerdikleri farklı farklıdır. Onun için şehir değiştikçe insan da değişiyor. İnsan içinde yaşadığı muhitin tesiri içerisindedir.
Ankara’ya ‘Pozitif Pencereleri’ konuşmaya giderken, karşımıza onlarca yeni pozitif pencereler aşılacağını biliyorduk, ama faaliyetin içinde lezzetinin de bulunması sonucu bu kadar beklemiyorduk.,
Öğrenme bittiği gün, ihtiyarlama başlar...
Mezuniyeti bulunmayan, açılışı, kapanışı, alayiş nümayişi olmayan, açık alan, kapalı alan, kamusal alan gibi bir takıntısı bulunmayan, hoca konumundakinin de, öğrenci konumundakinin de birbirinden istifade için uğraştığı bir eğitim ocağının içinde bulunmak ve bunun nasiplisi olmak, oldukça insana haz veren bir duygu.
Risâle-i Nur faaliyetleri içerisinde en dikkat çekici kavramlardan birisi, talebeliktir. Yani öğrenmenin bitmediği bir sürecin adı oluşu, başlı başına bir orijinallik içeriyor. Zaten programa katılan bir ağabeyin ifadesi de konuyla ilgili şöyleydi: “Öğrenme bittiği gün, ihtiyarlama başlar...”
Program içerisindeki konuşmacıların her bir çalışmasından ayrı ayrı istifade ettik. Zaten programın güzel taraflarından birisi de, dinleyiciler kadar konuşmacıların da birer, dinleyici olmalarıydı. Çünkü her bir alan ilgilisi, kendi alanının dışındaki çalışmalara ihtiyaç duymakta idi. Şunu burada önemle söyleyelim ki, her bir risâle okuyucusunun, belli bir konuda yoğunlaşarak, o konunun ilgilisi, sevdalısı olması ve bu çalışmasını da sair insanlarla paylaşma yolu açık. Bunu aslında omuzumuza yüklenmiş bir sorumluluk olarak düşünmek gerekmektedir. Yani hali, vakti, imkânı yerinde olup da, risâleler üzerinde bir alanda kendini geliştirmeyen bir akademisyeni, bir öğretmeni, bir Nur talebesini, bir bu işin sevdalısını, doğrusu ben bu davranışlarından sorumlular diye düşünüyorum. Eğer onlar bu yapmaları gerekenleri yapmazlarsa, korkarım fuzuli bir takım meşguliyetler kendilerini yeterince ve belki daha da fazlaca meşgul edecektir.
Ne kadar okursanız, o kadar pozitifsiniz
Yıllardır risâlelerden beslenmiş, ama kendisine düşen rolün farkında olmayan pek çok akademisyen ve eğitimcilerimiz bulunuyor. Bu dairedeki herkesin vicdanen kendisini bir sorgulamaya tutmasında fayda var. Cahiliye dönemindeki sahabelerin üstlendikleri rol ne ise, bu helâket ve felâketler asrında, yangın içinde evlâdı tutuşmuş yanan bir insan psikolojisiyle hareket etme zorunluluğu kendini gösteriyor. Aksi halde küresel bir takım tokatları hep birlikte konuşmaya başlayacağız demektir. Onun için bu eserlerin etki alanında olup da, kendisine, eşine, çocuklarına, en yakın komşusuna, iş arkadaşına taşımayan kişi kesinlikle yetersiz beslenme içerisindedir. Yani pozitif etkimiz risâleleri okumamız oranındadır diyebiliriz.
Konuşmacılara yürekten tebrikler!
Sayın Dr. Mahmut Bozan’ın, ‘Türkiye’nin Demokrasi Serüveni’ adlı çalışması, bir vatandaş olarak herkesin ülkesinde olup biten tarihî süreçle ilgili olup bitenlerden haberdar olma noktasında oldukça derli toplu bir çalışma. Mahmut Beyin, sunum tekniği de oldukça yerinde.
Zübeyir Gündüzalp’i anlatan sayın İbrahim Kaygusuz da, gerçekten heyecan dolu bir serüvenin içinde uğraşıyor. Zübeyir Gündüzalp’i araştırma konusu yapmak zaten başlı başına bir heyecana, bir cereyana kapılmak anlamına geliyor. Kaygusuz’a bir Anadolu turu yaptırarak, bu tatlı hatıraları daha çok kişinin duymasına çalışabilir. Başarılarının devamını diliyorum.
Her konuşmacının, kendi alanıyla ilgili üstünlüğü tartışılmaz. Onun için birini diğerine tercih gibi bir durum burada söz konusu değil. Hepsi Kur’ân kaynaklı risâlelerin araştırma ve inceleme çabalarını içinde barındırdığı için, hepsinde pek çok güzellikler kendini gösteriyor.
Bu alanlarda gayreti olan herkesi özel tebrik etmek gerekiyor. Özellikle de bu tür çalışmaları bir program dahilinde insanların faydasına sunan enstitü ilgililerini.,
Evet, Risâle-i Nurlar, pozitif enerji kaynaklarıdır. Ancak bu enerji kaynaklarından bizim de istifade edebilmemiz için, günlük olarak okuma düğmelerine dokunmak gerekecektir.
Yoksa bu daire içinde yaşayıp da, içinde heyecan, şevk, gayret taşımayan insan düşünülemez.
Hatta sayın İsmail Benek Ağabeyin temenni olarak ifade ettiği gibi, yakında bu konferans ve seminerleri, aynı anda yüzlerce, binlerce merkezin de izleyip, istifade edebileceği bir dönüşüm hiç de uzak gözükmüyor.
İnsanlar kalkmışlar küresel ısınmalardan, ikilim değişikliklerinden bahsediyorlar. Bütün küresel davranışlar kişisel davranışlardan geçiyor. Buraya unutmayalım. Bir musibetin umumileşmesi, kişisel davranışlarla direkt alâkalıdır. Küresel değil, kişisel ısınmalara dikkat çekmek gerekiyor. Bunun da çözümü, insanî/İslâmî ölçülere dikkat ederek yaşamaktır. İşte bir bu hafta sonu, kişisel ısınmayı ortadan kaldıran ve küresel ısınmaya da çözüm niteliğinde kişisel adımlar attık. Lütfen bu konularda küresel değil, kişisel düşünün yeter.
Teşekkürler, Risâle-i Nur Enstitüsü, Ankara Şubesi! Temmuz sıcağında içimizi serinleten bir program tertip ettiniz.
04.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|