Komşu aranıyor!
Her mahallenin kendine mahsus bir özelliği bulunduğu gibi, her apartmanın da yine kendine mahsus bilinen bir özelliği var. Bu kanaat orada oturanlardan kaynaklanmaktadır. On yıllardır aynı apartmanda oturan aileler az çok birbirlerini tanırlar. Onun için apartmanın ortak kültürüne ayak uyduramayan aileler, bir şekilde dışlanırlar ve oradan uzaklaşırlar. Bu uzaklaşma, iyi insanların olumsuz bir ortamı terk etmesi şeklinde olabildiği gibi, güzel insanlara ayak uyduramayan uyumsuz insanların da terki şeklinde olabilmektedir.
Komşuluk ilişkilerinin büyük şehirlerdeki oluşturduğu tablo, küçük yerleşim komşuluğundan çok daha farklıdır. Büyük şehir komşuluğu çok yönlü bir yabancılaşmayı beraberinde getirdiği halde, küçük yerleşimlerin komşuluğu ‘dayanışmaya’ dönüktür.
Nerede olursa olsun, komşusundan bihaber bir hayat hali, güven unsuru açısından ciddî bir sorundur. Oysaki komşu komşunun şerrinden emin olmak durumundadır. Nitekim, ‘Şerrinden komşunun emin olmadığı kimse gerçek mü’min olamaz’ hakikati bu güven unsuruna dikkatleri çekmektedir.
Onun için bir yerden bir yere taşınırken veya ev alırken, sadece bir ev bulmanın ötesinde, gidilecek mahallenin nasıl bir mahalle olduğu, yakın komşu olunacak apartmanda kimlerin oturduğu dikkate alınması gereken bir konudur.
Dinimiz, komşuluk hakkı üzerinde hassasiyetle durmaktadır. Onun için iyi komşu bulmak kadar, iyi komşu olmayı öncelemek gerekmektedir.
Her karşılaşmada size Allah’ın bir emrini, peygamberin bir sünnetini ve güzel ahlakın emsalsiz örneklerini, halen ve kalen yansıtan bir komşu örneği nerede; hal ve hareketleriyle rahatsız edici bir unsur halinde olan, karşılaşılmak istenmeyen, komşu hak ve hukukunu yansıtmayan bir örnek nerede?
Onun için önce ev değil, komşu aranmalıdır. İyi ve güzel insanlar birbirlerine komşu olmalıdır. Zaten kırk eve kadar bütün yerleşimler komşu kabul edilmektedir.
Komşuluk aynı zamanda bir akrabalık gibidir
Komşulukta çok yönlü bir ilişkiler ağı bulunmaktadır. Yani babalar, anneler ve çocuklardan oluşan bir iletişim örgüsü, ilişkileri daha önemli hale getirmektedir.
Özellikle hayatını kendi memleketinin dışında geçirenler için komşuluk, daha bir önem arz etmektedir. Çünkü baba, anne, abla, ağabey gibi yakın akrabaların olmadığı bir şehirde, bu akrabaların yerini bir nevî komşu almaktadır. Herhangi bir ihtiyaç durumunda ilk kapısı çalınacak olan kişi, komşudur. Onun için ilişkilerin çok sağlam bir temelde ele alınma zorunluluğu vardır.
Dinimizin ortaya koyduğu İslâmî esaslar, insanî ilişkileri de tanzim ettiğinden gayr-i müslim bile olsa, komşuluk ilişkilerinde gereken titizlik gösterilirse, insanî ilişkiler beraberinde İslâmî etkileşimleri de getirebilecektir. Nitekim Asr-ı Saadet uygulamalarında komşuluk ilişkilerindeki incelikler beraberinde ihtida öykülerini de getirmiştir. Çünkü komşunun örnek yaşantısı; kötülüğüne bile iyilikle mukabele, her davranışında komşuyu da düşünme, komşuyu incitmeme gibi hassasiyetler, komşuda çok büyük onarımlara vesile olabilecektir.
Burada dikkat edilmesi gereken, ilişkilerin seviyesini iyi ayarlamaktır. Çünkü ölçüsü kaçmış bir komşuluk ilişkisinin her iki tarafa da faydası olmayacağı açıktır.
Bir apartmanda, bir komşunun bile diğerlerine uygun bir hayat hali içerisinde olmaması, pek çok sorunları beraberinde getirebilmektedir. Tabii bu apartmandaki bütün sakinlerin aynı görüş ve düşüncede olacakları anlamına gelmez. Burada önemli olan, ortak hayat alanlarında, ortak hak ve hukuk kurallarının dikkate alınmasıdır.
Bilgilerin hayata yansıdığı ilk yer, apartmandır
Kişi ne kadar bilgili olursa olsun, bu bilgilerin yaşanan sosyal hayatta pratiğe dönüştüğü ilk yer komşuluk ilişkileridir. Onun için insanların taşıdıkları değerler, insanlara yüklenen anlamlar, apartmandaki komşularına yansıttıkları davranışlarının büyüklüğü oranındadır. ‘Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.’ hadisi, komşuya karşı duyarlılığın ölçüsünü göstermektedir.
Komşusunun memnun kalmadığı bir insandan başkalarının memnun kalması düşünülemez. Çünkü aynı insan işyerinde de, sair ilişkilerinde de komşuluk ilişkileri içerisindedir. Bu açıdan komşuluk ilişkileri, gerçekten de bir ölçü birimi gibi, kişi hakkında bilgi verebilmektedir.
Komşunun komşuya duâlar etmesi
Seviyeli komşuluk ilişkileri sonucu, apartmanlarında haftada bir ev sohbetleri yapan, çaylar içen, problemlerini konuşan, çareler bulan bir işleyiş, örnek bir işleyiştir. Kendisinin yaşadığı doğruyu, güzeli komşusuyla da paylaşan insan, cemiyetin güzelliğe kavuşması için elinden geleni yapıyor demektir. Çünkü komşuna ulaştıramadığın bir güzellik daha öteye gidemeyecektir.
Komşusuna duâlar eden bir komşuluk modeli, komşusun komşudan razı olduğu bir komşuluk modelidir ki, bu da Hakkın rızasına uygun bir hayat halidir.
İdeal komşu beklemek değil, ideal komşu olmaktır
13 yıldır apartman komşuluğu ettiğimiz hanımefendinin, eşime sarf ettiği cümle dikkat çekicidir: “13 yıldır tanışıyoruz. Neden bize bu güne kadar bu Risâle-i Nur sohbetlerinden bahsetmediniz.”
Bu tür ‘keşke’li cümlelerin sarf edilmemesi için, ‘sesimizin işitildiği komşulara’ ya da ‘her taraftan kırk evin komşu olduğu’ komşularımıza, iman ve Kur’ân hakikatlerini ulaştırmayı, bir vazife bilmek durumundayız. Böylece ancak onlar bizden razı olacaklardır.
Hastalanma, vefatlar, borç isteme, darda kalma, başına bir felâket gelmesi gibi durumlarda komşu hakkını gözetmek gerekmektedir. Hatta dinimizde ‘evinin damını onunkinden yüksek tutmak, onun rüzgârını kesecekse bu bile yasaklanmıştır. Bir de, ‘Komşun senin ne pişirdiğini bilmesin ya da pişirdiğinden ona da ver’ kuralı, çok önemli bir sosyal kaynaşma metodudur.
Esas olan ideal komşu beklemek değil, önce ideal bir komşu olmaktır.
16.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|