Okulda namaz tartışması medyada şimdilik bitmiş gibi görünüyor. Bakalım, bakanlık ve savcılık soruşturmalarından ne çıkacak?
Bu tartışmanın ortaya çıkardığı, ama pek fazla üzerinde durulmayan son derece önemli bir nokta daha var: İki ayrı partinin demokratik dirayet ve samimiyet farkını ortaya koyması.
Bu partilerden biri, otuz yıl öncesinde işbaşında olan Milliyetçi Cephe hükümetinin büyük ortağı olarak Millî Eğitim Bakanlığını elinde bulunduran Adalet Partisi. Diğeri, dört buçuk yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi.
1977’de, başında AP’li Nahit Menteşe’nin bulunduğu Millî Eğitim Bakanlığının Din Öğretimi Genel Müdürlüğü okullara bir genelge göndererek, ders saatleri içinde namaz kılmak isteyen öğrencilere kolaylık gösterilmesi talimatı veriyor.
2007’de ise İstanbul’daki bir lisenin alt katındaki bir odada namaz kılan kız öğrencilerin gizli kamerayla çekilmiş görüntüleri medyada sanki çok büyük bir suç işliyorlarmış edasıyla yayınlanınca, AKP iktidarının Millî Eğitim Bakanlığı telâşa kapılıp panikliyor, adeta ithamları peşinen kabul eden bir tavırla soruşturma açtırıyor.
İl Millî Eğitim Müdürü ise hem “Din ve vicdan özgürlüğü var. Temiz olan her yerde namaz kılınabilir” diyor; hem de “Okulda mescit açılmaz. Bakanlığın böyle birşeye müsaadesi olamaz. Ben de müsaade etmem. Okul ayrı, ibadet ayrı. İsteyen, ibadetini gider, dışarıda yapar” (Radikal, 31.5.07) gibisinden lâflar ediyor.
Aynı bürokratın benzer beyanları bir başka gazetede de “Okul ibadet yeri değildir ve namaz kılmak yasaktır. Okulda hiçbir şart altında mescit açılamaz” şeklindeki ifadelerle yansıtılıyor. (Vatan, 31.5.07)
Buna karşılık, otuz sene önceki namaz genelgesinin bir numaralı siyasî sorumlusu konumundaki Nahit Menteşe, bugün de söz konusu genelgenin arkasında durduğunu vurguluyor.
Kendisine atfen aksi yönde mesajlar yansıtan Milliyet gazetesinin, sözlerini çarpıttığını belirten Menteşe, Yeni Asya ve Vakit’te yayınlanan beyanatlarında şu önemli hususların altını çiziyor:
“Namaz kılmak herşeyden önce din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir konudur. İhtiyaç duyulduğu takdirde öğrencilere her zaman kolaylıklar sağlanmalıdır. Bunun yasalara aykırı bir tarafı da yoktur.
“Din ve ibadet konusunda kimse kimseye baskı yapamaz. 1977 yılında yayınlanan genelgenin içeriğini aynen benimsiyorum. Bu genelge çıkınca medyada bize karşı da yayınlar yapılmıştı. Ama biz bunu Allah rızası için yapmış ve siyasî istismarına da müsaade etmemiştik.”
Bilindiği gibi, seçim sürecindeki tartışmalarda en çok konuşulan konulardan biri, “AKP de demokrat değil mi?” suali etrafında şekilleniyor. Ve bu örnek bu sualin cevabına da ışık tutuyor.
Demokrat misyonun DP’den sonraki takipçisi olan AP, iktidarında öğrencilerin ibadet ihtiyaçlarının karşılanması hususunda kolaylık gösterilmesi için genelge çıkararak sorunu çözüyor.
Buna karşılık, demokratlık iddiasındaki AKP, üstelik Mecliste büyük çoğunluğa sahip bir tek parti iktidarı olmasına rağmen, bir lisede namaz kılınmasını suçmuş gibi gösteren hücumlar karşısında derhal teslim bayrağını çekip siniyor.
Demek ki, demokratlık lâfla olmuyor.
16.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|