Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Haziran 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ

Eğer dileseydik Biz yeryüzünde sizin yerinizi alacak melekler yaratırdık.

Zuhruf Sûresi: 60

16.06.2007


HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ

Allah bir kulunu severse, hastanıza su vermediğiniz gibi, dünyanın haram lezzetine karşı ona perhiz tutturur.

Câmiü's-Sağîr, c: 1, no: 202

16.06.2007


Vefatının 16. yılında Hamza Emek’i rahmetle anıyoruz

Hamza Emek, Bediüzzaman Hazretlerinin talebe ve hizmetkârlarındandır.

1922’de Emirdağ’da doğan Emek, Üstadını ilk defa burada görmüştür. Bunu bizzat kendi ağzından dinleyelim:

“1944’de İstanbul Vefa Lisesinde talebeydim. O zaman lise son sınıftaydım. Üstad Bediüzzaman’ı sadece ismen işitmiştim. ‘Emirdağ’a büyük bir İslâm âlimi gelmiş’ diye işitiyordum. Henüz daha ziyaretine gidememiştim. İlk görüşmemize Ömer isimli ihtiyar bir zat vesile oldu.

“Okulu bitirme imtihanları için İstanbul’a gitmiş ve Reşadiye Otelinde kalıyordum. Otelde bir zatla tanıştım. Benim nereli olduğumu öğrenince, Emirdağ’ında büyük bir İslâm âlimi olduğunu, tanışıp tanışmadığımı sordu. Ben ise Üstadımızı duyduğumu, ama henüz ziyaretine gidemediğimi söyledim. O zat ne zaman gideceğimi sordu ve bana şöyle söyledi: ‘Emirdağ’ındaki o büyük zata, Bediüzzaman derler. Çok büyük bir âlimdir. Gittiğinde onunla tanış, ellerini öp, benim selâmımı söyle, ismimin Ömer olduğunu ve kendileriyle Şam’da beraber olduğumuzu hatırlat.’

“Emirdağ’ına geldiğim gün ikindi namazı için Çarşı Camii’ne gitmiştim. Üstad camiin mahfilinde namaz kılıyordu. Namaz kıldığı yer tahta bez gibi örtülerle çevriliydi. Namazdan sonra çekine çekine merdivenlerden çıkınca Üstad beni gördü ve yanına çağırdı. Varıp ellerini öptüm ve Reşadiye Otelindeki Ömer Efendinin selâmını söyledim. Üstad selâmı aldıktan sonra bana Emirdağ’ında kimlerden olduğumu sordu ve Demirci Hasan’ın yeğeni olduğumu söyledim. Bu ziyaretten sonra Üstad bana ‘Sen safa gelmişsin’ diye müsaade etti ve ayrıldım. İşte Bediüzzaman Hazretlerini ilk defa ziyaret edip, görüşmem böyle olmuştu.” (Son Şahitler, s. 421)

Bediüzzaman’la tanıştıktan sonra, her Pazar günü hizmetine bulunan Hamza Emek, bu hâlin Üstadın ebediyete intikâl edinceye kadar devam ettiğini söyler.

Üstadın son zamanlarıyla ilgili olarak da şu hatırasını nakletmiştir:

“Üstad Ankara tarafından Emirdağ’da yeniden ikamete mecbur tutulmuştu. Bu defa müracaatla Isparta’ya gitti. Tekrar hasta olarak Emirdağ’ına gelirken Çay kazâsından çevrilip, Afyon’a gönderildi. Afyon’daki iki gün kaldı. Bizler merakla beklerken Emirdağ’ına geldik. Dışarlarda çok kalabalık vardı. Üstad çok hastaydı. Bunu sezdirmemek için ben ve Zübeyir, Üstadın koluna girip bahçeye aldık. Sonra da ben Üstadı kucaklayıp yatağına yatırdım. Şiddetli hastaydı. Biz de başucunda bekliyorduk. Daha sonra aniden iki defa uyandı. Tebessüm ediyordu. Gülerek buyurdu ki: ‘Kardaşlarım, korkmayınız, Risâle-i Nur bu memlekete hâkimdir. Masonların, zındıkların ve komünistlerin belini kırmıştır. Biraz zahmet çekeceksiniz, fakat sonu çok iyi olacak’ diye sevinçlerle anlattı. Bilâhare yeniden uyandı. Hiçbirşey olmamış gibi namaz kıldı. Kardaşları çağırttı ve hepsiyle ayrı ayrı vedalaştı. Isparta’ya gitmek üzere Emirdağ’ından ayrıldı.” (A.g.e.)

Emirdağ’dan Üstadın son ayrılışından sonra Urfa’da olduğu bilgisini alan Emek, oradan gelen telgraflardan, Üstadın geri dönmesi için çok tazyikat yapıldığını, bu tazyikleri Ankara’dan durdurmak için çalışmaları gerektiği haberini alır. Bununla ilgili olarak hazırlık içindeyken, ikinci telgrafla Üstadın Urfa’da vefat ettiğini öğrenir.

27 Mayıs ihtilâlinden sonra Emirdağ’da Nur talebelerini ve Hamza Emek’i tevkif ederler. Bir müddet Emirdağ ve Bolvadin hapishanelerinde yatar. Evlerine girip kitaplarını ararlar. Nihayetinde beraat ederler.

Emirdağ Lâhikası’ndaki bir mektupta ‘Demokratlar âzâlarından Nur Talebeleri’ arasında adı geçen, bizzat Bediüzzaman Hazretlerinin tensibiyle, Demokrat Parti Emirdağ İlçe Teşkilatında görev alan ve ilçe teşkilatı başkanlığı da yapan Hamza Emek, 16 Haziran 1991’de Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Kendisini rahmet ve mağfiretle anıyoruz.

16.06.2007


BİR KISSA, BİN HİSSE

İsam b. Yusuf, Hatem el-Esam’in meclisine gelip, ona dedi ki:

“Ey Hatem! Namazı nasıl kılıyorsun?”

Hatem, şöyle cevap verdi: “Namaz vakti geldiği zaman kalkıp bir zahirî abdest, bir de batınî abdest alırım.”

İsam:

“Zahirî abdesti nasıl alıyorsun?” diye sordu. Hatem:

“Zahirî abdesti, yıkanması gereken azaları su ile yıkamakla alırım.” dedi.

İsam:

“Peki, batınî abdesti nasıl alıyorsun?“ diye sorunca, Hatem:

“Batınî abdesti azalarımı yedi şeyle yıkayarak alırım. 1- Dünya sevgisini terk etmekle. 2- İnsanların medh ü senasını terk etmekle. 3- Üstünlüğü ve kibri terk etmekle. 4- Kini terk etmekle. 5- Hasedi terk etmekle. 6- Günahlarımdan pişman olmakla. 7- Tövbe etmekle.”

İsam:

“Peki, namazı nasıl kılıyorsun?” diye sordu. Hatem dedi ki:

“Bütün azalarımla kıbleye yönelirim. Kâbe’yi karşımda görürüm. Ümitle korku arasında namaza dururum. Namazda iken ben Allah’ı görmesem de, Allah’ın beni gördüğünü hissederim. Sağımda cennetin, solumda cehennemin, arkamda ölüm meleğinin bulunduğunu görürüm. Kendimi sırat köprüsüne ayağımı basmış sanarak, bu kıldığım namaz son namazdır, derim. Sonra niyet edip tekbir alırım. Tefekkürle okurum, tevazu ile rükû eder, içten ağlayıp niyaz etmekle secde ederim. Ümitle oturup duâları okur, ihlâsla selâm veririm. İşte benim otuz seneden beri kıldığım namaz böyledir.”

Bunları içtenlikle dinleyen İsam, ağlayarak şöyle dedi:

“Allah kabul etsin kardeşim.”

Süleyman KÖSMENE

16.06.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004