Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, neredeyse yüz yıl önce, günümüz siyaset anlayışının teşhisini çoktan koymuştu: Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır. Bu canavar, o alanda öylesine aşağılık, öylesine sefil, öylesine den’i bir karakter sergilemekte ki iyi niyetli, saf ve temiz duygularla siyaset yapanlar bile bunun çirkefinden, çamurundan kendilerini koruyamıyorlar. İstismar etmediği kutsal kavram, kullanmadığı sosyal değer kalmadı gibi.
Son şehit cenazelerinin istismarından ve çirkinliğinden bahsediyorum. Yüreği yanmış şehit yakınlarının gözleri önünde, canını, kanını vatan için feda etmiş masum şehidin tabutunun içinden olanları seyrettiği bir hengamda birileri nasıl da şehit edebiyatı, cenaze istismarı ve ölü tüccarlığı yapmakta hepimiz gördük. Rezaletin bu kertesi en alçak bir mezar soyguncusunu bile masum göstermekte. En azından cüz’îlik ve küllîlik açısından bile..
Hani böyleleri tabutuna konulmuş, bayrağına sarılmış, cenaze namazı kılınmış ve dualarla omuzlara alınmış vaziyetteyken, farzımuhal dirilecek olsa, tabutunun içinden doğrulup da “Ben ölmedim. Yanlışlıkla öldü sanıldım” dese, inanın o anda bu tip reziller o evladımızın ölmemesine sevinmek yerine “Hayır! Hayır! Sen öldün ulan! Yat lan! Sakın dirileyim deme! Seni gebertiriz! Şimdi dirilmenin zamanı mı?” diye yaygarayı basarlarsa, şaşmam doğrusu. Hatta ellerinden gelse, millete çaktırmadan tabutunda dirilmiş evladımızı bizzat kendileri öldürmeye teşebbüs dahi ederler.
“Yok yahu fazla abartıyorsunuz” diyen okuyucularıma geçmişteki siyasî cinayetlerde kimlerin, kimlere mal edilerek meydanlarda nasıl tabut dolaştırıldığını bir kez daha araştırmalarını tavsiye ederim. Bu gün bile somut değilse de soyut olarak ve sosyal boyutlarda nasıl bir “Şehit edilme zemini hazırlamalar” ve “şehit edilmeleri beklemeler” fırsatını dört gözle beklediklerini biraz dikkat ederseniz görürsünüz.
“Vatan, millet, Sakarya” edebiyatı, işte tam da burada masaddakını bulmakta. İttihat ve Terakki’nin siyasî komitelerinden kalma bu gelenek, her kritik dönemde karanlık emellere ulaşmak için, sosyal ve siyasal dengeleri değiştirmek için “ana” malzeme olagelmiştir. Yakın siyasî geçmişimizde de bunların örnekleri hâlâ tazeliğini koruyacak kadar canlı canlı durmaktadır. “Vatan haini” yaftasını önlerine gelene yapıştırmak üniformanın, silâhın, bayrağın, vatan toprağının arkasına gizlenerek millete hissettirmeden nice vatanperver insanı harcamak, bunların neredeyse en başta gelen özelliklerindendir.
Mafya dizilerinde , bin bir türlü entrika çevirip, rakip gördüğünü en umulmaz şekilde, en acımasız biçimde katlettikten sonra…
14.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|