Org. Yaşar Büyükanıt Genelkurmay Başkanı olduktan sonra ilginç bir gelenek başlattı.
Artık açıklamalar telefon, faks veya e-mail yoluyla yapılmıyor. İnternet sitesi vasıtasıyla ne söylenecekse söyleniyor. Bu da siteyi en çok tıklananlar arasında ilk sıralara yerleştiriyor.
E-muhtıra diye kamuoyunda isimlendirilen bildirinin gece yarısı, hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunun gecesinde 23.30 civarında yapılmış olmasını kimse izah edemiyor. Hele hele açıklama siteye konulduktan sonra akredite gazetecilere söylenmesi de işin cabası.
CHP’nin Anayasa Mahkemesine başvurusunun neticelerinin ne olacağı tartışmaları yapılırken, oylamanın yapıldığı günün gecesinde saat 23.30’da Genelkurmay Başkanlığı internet sitesindeki açıklaması gündemi bir anda değiştirmişti.
Bu bildirinin ardından öyle şeyler yazılıp-çizildi ki akla ziyan… Dilinin bozuk olduğu, Org. Büyükanıt’ın haberinin olmadığı, açıklama için sabahın niye beklenmediği vs…
Bu alışkanlık yine devam etti. Genelkurmay Başkanlığı, son günlerde artan terör eylemleriyle ilgili olarak internet sitesinde bir açıklama yaptı. Yedi maddelik açıklamada terör eylemlerinin artışına dikkat çekilerek, son maddesinde “Türk Silâhlı Kuvvetlerinin beklentisi; bu tür terör olaylarına karşı, yüce Türk milletinin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesidir” cümlesi dikkat çekici bulundu.
Bu açıklamaya sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere pek çok kesimden tepkiler geldi. Zira, bir partinin bunu internet sitesine koymasından sonra Genelkurmay ikinci açıklama gereğini duydu. Ve “Sitede yer alan bu yorumlar gerçeği yansıtmamaktadır. Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin hiçbir siyasi parti ile ilişkisi olamayacağı gibi, Silahlı Kuvvetlerce ulusumuzun tümüne yapılan ‘teröre karşı toplumsal refleksimizi gösterme’ çağrısı belirli gruplara veya kesimlere mal edilemez. Bu çağrıda kastedilen toplumsal tepkinin, kesinlikle şiddet içermeyen demokratik kurallar içerisinde gösterilmesidir” deme gereğini duydu.
Genelkurmay’ın bu açıklamasını emir telakki edenler, “kitlesel refleks”lerini hemen gösterip miting kararı bile aldılar.
Bütün bunlar tartışılırken, Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün, “Bizim askerle bir kopukluğumuz yok. Tam tersine Irak, terör ve güvenlik konularında çok sıkı ve sürekli istişare halindeyiz. Birlikte her türlü senaryoya göre plan yaptık…” açıklaması hepten kafaları karıştırdı. (11.6.2007 Hürriyet)
20 Haziran’da Millî Güvenlik Kurulu toplantısı yapılacak. Orada bu konuların konuşulacağı kesin. Böyle olmasına rağmen hem hükümetin, hem de askerin bu konuda basın yoluyla konuşması neyin işaretleriydi?
Kuzey Irak’a müdahale gibi önemli bir konunun böyle uluorta konuşulmasının kime ne faydası var, anlamak mümkün değil.
Neyse ki, bu durumun yanlışlığı görülmüş olmalı ki, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Dışişleri ve İçişleri Bakanları, MİT Müsteşarı, bazı kuvvet komutanları dün akşam saatlerinde Başbakanlıkta “güvenlik toplantı”sı yapıp, terörü ve Kuzey Irak meselesini görüştüler.
Bir taraftan CHP’nin Meclis’i bu konunun görüşülmesi için olağanüstü toplantıya çağırması tartışılırken, diğer yandan Türkiye’nin içini ağlatan şehit cenazeleri her gün Güneydoğu’dan gelmeye devam ediyor. Anaların yürekleri ağlıyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Babalar, “Vatan sağolsun benim şehidim son olsun” diyerek terör belâsından bir an önce kurtulmanın çarelerinin bulunmasını istiyor.
Bütün bunlar konuşulurken, Genelkurmay hakkında yazan gazeteciler “izne” ayrılıyor. Bazıları gazete yönetimi tarafından işten atılıyor. Bunca asparagas haber yapılırken, muhabirler işten atılmıyor, eski bir Genelkurmay Başkanı hakkında haber yapıldığı için bir gazetecinin işten atılmasını kim izah edebilir?
Bir türlü seçim havasına giremeyen Türkiye’de bunların tartışılması nerelere kadar gidecek acaba?
Bir garipliktir gidiyor bakalım, hayırlısı olur inşallah…
13.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|