Matematikteki denklem işlemiyle siyasetteki denklem hesabı, birbirine hiç uymaz. Hatta, çoğu zaman birbirine zıt ve muhalif düşer.
Keza, matematikteki "dört işlem" hesabıyla siyasetteki aynı hesap mantığı da, çoğu zaman birbirine uymaz ve uyuşmaz.
Meselâ, aritmetik kàideye göre 2x2=4 eder. Siyasette ise, bu hesap bazan 3, bazan 5 ve çok nâdir olarak 4 eder.
Bu kısa hatırlatmadan sonra asıl konumuza geçelim...
AKP düşerse ne olur?
Bugün pek çok insanımızın zihnini kurcalayan soru, gayet net bir ifadeyle şudur: "İktidardaki AKP düşerse ne olur? Maazallah, ya bir de CHP veya MHP aradan sıyrılıp iktidara gelecek olursa?.."
Hemen ifade edelim ki, bu tarz endişeler geçmiş dönemlerde de vaki olmuştur. Meselâ, en yakın ve en çarpıcı bir örnek olarak 1991 seçimlerinde olduğu gibi...
O tarihte iktidarda—karakteristik özellikleri itibariyle bugünkü Erdoğan'ın AKP'sine çok benzeyen—Özal'ın ANAP'ı vardı. Şimdiki durumla örtüşen endişe ise şuydu: "ANAP düşerse ne olur? Allah korusun, ya bir de..."
Neticede görüldü ki, korkulan olmadı. Yüzde 36'larda olan ANAP, yüzde 24'e düştü. Ve fakat, ne Halkçı, ne de ırkçı cânipten tehlikeli herhangi bir yükselmeye şahit olunmadı.
O seçimde ANAP düşerken, DYP'nin yıldızı parladı.
İşte, kendi mantığı içinde gelişip dönüşen 1987 ve 1991'deki siyasî denklem.
Parti (%) 1987 1991
ANAP 36 24
SHP 24 20
DYP 19 27
Şimdi, bu tablonun içinde yer alan ANAP'ın yerine bugünkü AKP'yi, SHP'nin yerine bugünkü CHP'yi ve DYP'nin yerine de bugünkü DP'yi koyarak, günümüze yönelik yeni bir siyasî denklemi sizler de kurabilirsiniz.
İşin mantığını daha iyi kavrayabilmek için de, aşağıdaki bilgi ve doneleri dikkate almakta fayda var.
Bu arada önemli bir hatırlatma: 1991'de "ANAP büyük partidir. Aman düşmesin, aksi halde CHP'ye gün doğar" diye endişe edenlerin pekçoğu, o tarihten itibaren öne çıkan ve en büyük parti haline gelen DYP'ye yönelmedikleri, eski partilerinde kalmaya ve bir kısmı da başka başka partilere—DSP dahil—teveccüh ettikleri, bilinen bir vakıadır.
İşte, bu kesimden insanlarımızın çoğu, ANAP'tan AKP'ye yatay geçiş yaptı ve yine aynı gerekçelerle şimdi de bu siyasî yapıyı muhafazaya çalışıyorlar.
Oysa, ileri sürdükleri gerekçenin, haklı ve geçerli bir dayanağı bulunmuyor.
İşte, girift gibi görünen bu meselenin şerh ve izahı...
Demokratlar düşerse ne olur?
Tıpkı ANAP misâlinde olduğu gibi, AKP'yi de "Ahrar–Demokrat" mânâsında görüp öyle telâkki eden dostlarımız, ihvanlarımız var.
Bu telâkki sebebiyle de, meselâ diyorlar ki: "Bediüzzaman Hazretlerinin şu mânâda sözleri var: 'Eğer Demokrat Parti düşerse, Halk Partisi veya Millet Partisi iktidara gelir. Bu da din, vatan ve millet için büyük bir tehlikedir. Bu tehlikeye karşı Demokratları iktidar yerinde muhafazaya çalışıyorum.' İşte, biz de bugün aynı düşünceyle hareket ederek, AKP'yi iktidarda muhafazaya çalışıyoruz."
Evet, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, aynı tarz mülâhazalar, vaktiyle ANAP için de ileri sürülüyordu. Fakat, açıkça görüldüğü gibi, bu parti düşünce Halk Partisi iktidara gelmedi.
Demek ki ANAP, Demokrat mânâsında değildi. Değil idi ki, onların düşmesiyle Halkçılar iktidara gelmedi... Değil idi ki, onları Demokratın devamı gibi görenler dahi, orada sebat edip durmadılar, başka partilere dağıldılar.
Bugün için, aynı mantaliteyle AKP'yi de sorgulayıp ciddì bir değerlendirmeye tâbi tutmak mümkün.
Meselâ, diyebiliriz ki: AKP'nin düşmesiyle, CHP iktidara gelmez. Olsa olsa Demokrat Partinin yıldızı parlar, iktidara en yakın parti konumuna doğru yükselir. Tıpkı, 1991'de olduğu gibi...
Hasılı, Demokrat olmayanların düşmesiyle değil, Ahrar'ın devamı olan Demokratların düşmesiyle tehlike zuhur ediyor; nitekim de etmiş.
* * *
Öte yandan, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin "Demokratlar düşerse, iktidara Halkçılar veya Milletçiler gelir" mânâsındaki hakikatli sözleri, siyasî tarihin tasdikinde de ayniyle vâkidir.
İşte, kısa kısa ifadelerle tarihi seyir:
1950: Siyaset meydanında üç ana parti var: Halk Partisi, Millet Partisi ve Demokrat Parti. (İttihad–ı İslâm Partisi, siyaset sahnesinde ismen değil, fakat potansiyel olarak var. Üstad Bediüzzaman, bu potansiyeli "Demokratın mânâsında" ifadesiyle târif ve tavsif ediyor. (Bkz: Emirdağ Lâhikası, s. 386 ve 422)
Bu seçimde, bir müddet önde giden Millet Partisi (fahrî başkan Fevzi Paşanın ölmesiyle) düştü, Demokratlar tek başına iktidara geldi.
1954: Millet Partisinin dindar ve milliyetçi versiyonları olan İslâm Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Millet Partisi, kuvvetlenip yükselemediler, düştüler. Neticede, DP yine tek başına iktidar oldu.
1957: Bu tarihte yapılan seçimlerde, Hürriyet Partisi şaşırtması da ilave edildi. Ancak, tablo yine değişmedi.
1961: İşte, maalesef bu seçimde Demokratlar düştü. Oy potansiyeli üç parçaya bölündü. Oyları bölen Millet Partisinin yeni versiyonları (YTP, CKMP) sayesinde, CHP lideri İsmet Paşa başbakan oldu.
1965–69: Demokratlar toparlandı, tek başına iktidar oldu ve tıpkı 1950–1954 dönemleri gibi güzel neticeler hasıl oldu.
1973: Demokratlar yine düştü ve oyları bölen MSP (Erbakan) sayesinde Halkçıların lideri Ecevit başbakan oldu.
Benzer bir durum, 1977 seçimlerinde de tekrarlandı. Ecevit, bir kez daha başbakan oldu.
1983–87 arasında, ülkede demokrasi süngünün ucundaydı. Demokratlar devre dışı edilmişti.
Bu tarihten sonraki kısmı yukarıda hülâsa ettiğimiz için, tekrara girmiyoruz.
1995 seçimlerinde Demokratlar düştü; iktidara Millet Partisinin dindar kanadı geldi; 28 Şubat kıyâmeti koptu.
Demokratlar, 1999 seçimlerinde düştü ve iktidara yine Ecevit geldi. Ülke, maddî ve mânevî krizlerin içine sürüklendi.
* * *
Bütün deliller gösteriyor ki, ANAP ile AKP arasında ciddi benzerlikler var. Bunları destekleyen medya grubu da, hemen hemen aynıdır. 1950'den bu yana hangi dinî/millî ceride ve mecmuanın Millet Partisi ile onun devamı veya türevleri mahiyetindeki partileri desteklediğini, inşaallah bir sonraki yazıda ele almaya çalışalım. Dünden bugüne doğru gelirken, şaşırtıcı benzerliklere şahit olacaksınız.
13.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|