İttihad ve Terakki’nin müstebit kanadı, muhaliflerini ezmek için idam sehpalarını kurdurmuştu. İngilizlerin de tahrikiyle 31 Mart Vak’ası (1909) patlak verir. Bediüzzaman, bir nutukla, isyan eden sekiz taburu itaate getirir ve bir makalesiyle binler adamı kendine taraftar yapar, müdafaasıyla da beraat eder ve yüzlerce kişiyi idamdan kurtarır.1 Yatıştırıcı rol oynamasına rağmen Divân-ı Harbe verilir. İdam edilenlerin cesetleri henüz soğumamıştır. Hurşid Paşa, onları göstererek, “Seni de asarım!” mânâsında sorar: “Sen de Şeriat istemişsin?” Hiddet ve şiddet yüklü suâl karşısında zerre kadar zaaf göstermeyen Bediüzzaman, gayet kararlı, kesin ifâdelerle cevap verir: “Şeriatın bir hakîkatine bin rûhum olsa feda etmeye hazırım! Zîrâ, Şeriat sebeb-i saadet ve tam adâlet ve fazilettir. Fakat, ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil!” Peşinden diğer soru gelir:
“İttihad-ı Muhammediye’ye (asm) dahil misin?”
Bediüzzaman: “Maaliftihar! En küçük efradındanım. Fakat, benim tarif ettiğim vechile... O ittihaddan olmayan, dinsizlerden başka kimdir; bana gösteriniz?”2
Bediüzzaman, İttihad-ı Muhammedî fikrini taşıyanların, “Ahrarların müttefiki”3 olduğuna işâret eder.
Herhalde bu tesbit ve yaşanan hâdiseler, günümüze de gerekli mesajı verecektir. Bu, hep böyle olagelmiştir. Çünkü, ipleri ecnebi elinde olan ve Deccalizmin etkisinde kalan siyasetle netice alınamazdı! Bu, 28 Şubat sonrasında, İslâmcı bir yazar tarafından, “Mevzi kaybetmek, dünyanın sonu değil” başlıklı yazısında, “İslâmî Hareket, yetmiş yılda kazandığı mevzilerini neredeyse yetmiş haftada kaybetmiş görünmektedir. Sıkıntı bu anlayıştan, 70 yıllık kayıplar da bu zihniyetten kaynaklandı”4 şeklinde bir defa daha tescil edilir.
“Din adına ortaya çıkmayı” esas alan “Siyasal İslam” zihniyeti; Halk Partisi’nin “diktatörce” uygulamalarına ve DP’nin hürriyetçi anlayışına rağmen; Sebilürreşad diliyle, “Aralarında pek bir fark yok”5 iddiasını ortaya atarak kolları sıvar.
27 Ağustos 1951’de Cevat Rıfat Atilhan, İslâm Demokrat Partisi dilekçesini, kurucular adına savcılığa verir. Ancak, “Refah ve saadet güneşi, Kur’ân’ı ele almakla doğacaktır. Partimiz mü’minlerle doludur, mü’minler birleşin” (Büyük Cihad gazetesi) gibi sloganları, laikliğe aykırı bulunarak, altı aydan fazla yaşamasına müsaade edilmez; kapatılır.6
Dipnotlar: 1- Şuâlar, 388.; 2- Tarihçe-i Hayatı, 55.; 3- Emirdağ Lâhikası, s. 271.; 4- Yaşar Kaplan/Akit, 24 Mart 2000.; 5- Sebilürreşad, Haziran 1949, c. 2, sayı: 50, s. 397.; 6- Sadık Albayrak, Türk Siyasi Hayatında MSP Olayı, İst. 1986. s. 24.
13.06.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|