İnternet dünyası deniz değil, derya. Artık ilkokulda okuyan çocuklarımız da ‘ödev’lerini ‘internet amca’larına sorup öğreniyorlar. Öğretmenlerin de teşvikiyle, neredeyse ‘internetsiz ev’ kalmayacak. Velilerin de haklı bir ‘bahane’si var artık: Çocuklarımız ders çalışacak, bunun için internetsiz olmaz!
İnternet de bir vasıta. Başka ‘vasıta’larda olduğu gibi doğru işlerde kullanılırsa elbette çok faydalı. Öğrenciler hem ‘ödev’lerini yapar, hem de ‘kültür’lü olurlar. Ancak bu büyük dünya, ne ölçüde ‘fayda’lı işlerde kullanılabiliyor? Kaçımız bu dünyayı kontrol altına alabiliyoruz, ya da alabiliriz?
İnternet, 20 yıl öncenin ‘gözde’si televizyonun yerini çoktan aldı. Şimdilik ‘fayda’larını konuşuyoruz, peki ya ‘zarar’ları? Onları konuşmak için de bir nesil, çeyrek asır geçmesini mi bekleyeceğiz? Çeyrek asır önce TV’siz eve sahip olmak ‘ayıp’lanırdı, günümüzde ‘internetsiz ev’ ayıplanır hale geldi. İyi güzel de, şu anda TV’lerden kurtulmak istemiyor muyuz? Aynı şekilde, gelecek yıllarda da internetten kurtulmanın yollarını mı arayacağız?
Her şeyde ölçülü olmak gerektiği noktasındaki tesbit, burada da kendisini hissettiriyor. Son günlerde İstanbul’un ana caddelerini süsleyen bir ‘müjde’ var. Buna göre İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 50 civarında ‘temiz internet salonu’ açtığını / açacağını duyuruyor. Mevcut kontrolsüz, ‘kirli’ internet salonlarına alternatif olması bakımından elbette böyle bir adım alkışlanır. Ancak öncelik sırası acaba internet salonlarında mı olmalı?
‘Temiz internet salonları’ da olsun, ancak en az onlar kadar da, belki kat kat fazla ‘okuma salonları’ da açılmalı. Adına kütüphane denilir ya da denilmez o ayrı bir husus. Ama böyle salonlara acil ihtiyaç vardır. Nasıl ki dört bir yanda İSMEK’ler açıldı ve vatandaş buralardan istifade ediyor, aynı şekilde belki İSMEK çatısı altında ya da KÜLTÜR AŞ’nin desteğiyle bu adımlar atılabilir.
Bu salonlarda sadece ‘kitap’lar değil, günlük gazeteler ve dergiler de bulunmalı. Böylece, İstanbul’un dört bir yanını saran ‘kirli kahvehane köşeleri’ne de ciddî bir alternatif bulunmuş olur. “Mevcut kahvehaneler varken buralara kim gider?” diyenler olabilir. Belki ilk anda fazla talep olmaz. Ancak gerekli tanıtım ve destek sağlanırsa, büyük bir boşluğu dolduracağı kanaatindeyiz. Kahvehanelere gitmek istemeyen ve fakat gidecek başka yer bulamayan çok sayıda ‘emekli’ vardır. Cami dernekleri bir bakıma bu ihtiyacı karşılıyor, ancak onların da yeterli olduğu söylenemez. Çünkü buralar, ‘kütüphane’ gibi değil, maalesef ‘kâğıt oynanmayan, sigara içilen kahvehane’ fonksiyonu icra ediyor. Kurulacak ‘okuma salonları’ gayet nezih olmalı ve sigara içilmemeli. Ya da sigara içenlere ayrı ‘oda’lar bulunmalı. Böyle temiz ve nezih mekânlar kurulur ve dört bir köşede yaygınlaşırsa arzu edilen fayda sağlanabilir.
Temennimiz, temiz internet evleri projesinin, ‘okuma salonları’yla desteklenmesi...
13.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|