Erkene alınmış milletvekili genel seçimlerinin ‘yaz sıcağı’na denk gelmesinin seçimlerin nasıl etkileyeceği tartışma konusu. Bazılarına göre ‘seçim’ tarihinde büyük çoğunluk ‘tatil’de olacak. Tabii tatil deyince sadece deniz kenarları anlaşılmamalı. Şehirleriniz göç alarak büyüdüğü için, bu nüfus, yaz aylarından köylerine gider, tarlasında çalışarak tatil yapar.
Bu durum, seçimlere katılan seçmen sayısı bakımından olumsuz olduğu ortada. Elbette, ‘vatandaşlık görevi’ gereği sırf oyunu kullanmak için şehirler arası seyahatler olacak. Ancak maddî imkânsızlık sebebiyle ‘oy turizmi’ne katılmayan seçmenlerin de varlığı ortada.
Turizm firmaları, bu hareketlilikten pay kapmanın peşinde. Seçim tarihi yaklaştıkça imkânı olan bazı siyasî partilerin ‘sandık turu’ düzenlemesi de muhtemel. Bütün bunlar, bir vak’ayı daha gündeme taşıdı: Türkiye’nin yüzde kaçı gerçek anlamda ‘tatil’ yapabiliyor?
Elbette asıl ‘tatil’ farklı bir iş yapmak; eş, dost ve akrabayı ziyaret etmektir. Ama ‘farklı yerleri gezip görme’ anlamındaki ‘tatil’ de ancak maddî imkânlarla mümkün. Ay başını getirmekte zorlanan büyük çoğunluk için böyle bir tatil mümkün görülmüyor. Tatil için yurt dışına gitmek bir yana, komşu illerimizi dahi göremeyen, böyle bir ‘tatil’in bile kendileri için ‘lüks’ olan milyonlarca aile yok mu? Bir adım daha ilerisi için şunu söylemek dahi mümkün: Maddî imkânsızlık sebebiyle, bayramlarda dahi eş, dost ve akrabayı ziyaret edemeyen milyonlar yok mu?
Türkiye’yi idare edenler; “Yaz sıcağında seçim olur mu?” konusunu tartışırken, keşke bu konulara da çare arayabilse...
*
‘Dış basın’ı aratmayan ‘iç basın’
Ülkemizde ‘ihtilaller zinciri’ni başlatan 27 Mayıs 1960’ın üzerinden 47 yıl geçti. İhtilal şartları ile ilgili olarak her geçen yıl yeni bilgiler açıklanıyor. Merhum Başbakan Adnan Menderes’i avukatlarından Burhan Apaydın da bazı yeni bilgileri kamuoyu ile paylaşmış.
Ünlü avukata göre, ‘yabancı’ gazetelerde yapılan yorumlar idamlar için gerekçe oluşturmuş. Bu duruma itiraz eden Apaydın, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nın ‘Yassıada’ kararlarını iptal etmesini istiyor. İdamlara karar veren “Yüksek Adalet Divanı”nın gerekçeli kararından hatırlatmalar da yapan Apaydın, idamlara gerekçe yapılan “Tahkikat Komisyonu”nun da ihtilalden bir gün önce zaten lağvedildiğini, ihtilalin ve idamların hiç bir gerekçesinin kalmadığını hatırlatıyor. (Yeni Aktüel, 24-30 Mayıs 2007)
“Gerekçeli karar”da aktarılan ‘dış basın’ yorumları ile ‘iç basın’ın haber ve yorumları kıyaslanacak olsa, ‘iç basın’ın ‘dış basın’ı aratmayacağı da kolaylıkla anlaşılır. “Yüksek Adalet Divanı” her halde ‘ayıp’ olmasın diye ‘iç basın’dan değil de ‘dış basın’dan ‘delil’ler aramış!
Geçmiş ihtilallerde imtihanı kaybeden medyanın, ‘hata’larından ders çıkararak; bundan sonraki muhtemel müdahalelerde imtihanı kazanması en büyük dileğimiz...
07.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|