Bugün 27 Mayıs, kanlı bir ihtilâlin yıldönümü. 1950’de ‘tek parti’ iktidarına demokratik bir seçimle son veren ve 10 yıl boyuncu Türkiye’yi ‘ileriye’ götüren Demokrat Parti iktidarı, ‘irtica/gericilik’ yaftasıyla suçlanıp 1960’da askerî darbe ile devrilmişti.
Demokrat Parti’nin Türkiye siyaset tarihindeki yerini anlayabilmek için, önce ‘tek parti’ devrini iyi tahlil etmek gerekir. ‘Tek parti’ yönetimi nasıl bir icraat ortaya koydu ki, millet ilk fırsatta Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarına son verdi ve bu tarihten sonra da hiçbir zaman tek başına iktidar yüzü göstermedi?
Türkiye’yi uzun yıllar yöneten ‘tek parti’nin ilk hür seçimde devrilmesi ve yeni kurulan bir siyasî partinin (DP) tek başına iktidara gelmesi, devam eden yıllarda da ‘devleti kuran parti’ olmakla övünen o partinin bir daha iktidar yüzü görmemesinin örneği acaba dünyada var mıdır?
“Tek partiyi (CHP) yıkan parti” olarak tarihlere geçen Demokrat Parti, milletten aldığı destekle, millet menfaatine olan icraatlara imza atmıştır. DP’nin iktidar olduğu 10 yıl boyunca yaptıklarıyla, önceki 20 yılda CHP iktidarlarının yapılanlarını kıyaslamak gerçekleri anlamak için yeter.
Demokrat Parti’nin milleti en çok memnun eden icraatı, CHP iktidarları döneminde 18 yıl boyunca susturulan Ezan-ı Muhammedîyi aslına çevirmesiydi. Evet, 18 yıl boyunca minarelerden “Allah-ü Ekber” demek yasaklanmış, yerine “Tanrı Uludur” denilmişti. Ezan-ı Muhammedîyi aslı ile okuyanlar, yani “Allah-ü Ekber” diyenler ceza alıyordu. Mutlaka bazı ‘aydın’lar ve muhtemelen çok sayıda ‘genç’ bu tarihî gerçeklerden habersizdir. Çünkü bu tarihî bilgileri okul ders kitaplarında görmek kolay değildir. Peki, gençlerimiz bu yaşanan gerçekleri nerede ve nasıl öğrenecek?
Ezan-ı Muhammedîyi aslına çevirmeye gereğinden fazla önem atfettiğimiz düşünülmesin. Çünkü 1950 yılında böyle bir kararı almak sadece cesaret ile bile mümkün olmayabilirdi. Ortada ‘güçlü’ bir CHP ve onun lideri, ‘Milli Şef’ İnönü vardı. Buna rağmen merhum ve mazlûm başbakan Adnan Menderes bu önemli kararı iktidarının ilk günlerinde almış ve uygulamıştır. Tabiî ki karara CHP de karşı çıkamamış. Çünkü asıl mesajı seçimde millet vermiş ve Demokrat Parti’yi sarsıcı bir oranla tek başına iktidara taşımıştı.
27 Mayıs’ın yıldönümünde yine darbe tartışmaları yaşanıyor. Bazı hadiselerin şuyuu/duyulması, vukuundan/gerçekleşmesinden beter olduğu gibi, ihtilâl ve darbe sözleri de en az gerçekleşmesi kadar zararlıdır. 2007 yılının Türkiye’si hiçbir şekilde ihtilâl ve darbe sözleriyle engellenmemeli, hürriyet ve demokrasi yolunda ilerlemelidir. Geçmişten gerekli dersler alarak, ihtilâl zincirini kırmak durumundayız. Bu konuda en büyük görev, siyasetçilere düşüyor. Gerekirse ‘bedel’ de ödeyerek, Türkiye’nin önünü tıkayan ‘ihtilâl zinciri’ bir daha kullanılamayacak şekilde kırılmalıdır.
Merhum Adnan Menderes ‘bedel’ ödedi, ama milletin duâsını kazandı. Allah (cc) mekânını cennet etsin. Âmin.
27.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|