Şükür ki futbol uzmanı değilim. Ancak Türkiye’de yaşadığımıza göre; sporda, özellikle de futbol karşılaşmalarında yaşanan çirkinlikleri duymamamız mümkün değil.
Futbolda bir yıl sonu daha yaklaştı. Hemen her yıl olduğu gibi ligin son haftalarında ‘dostluk’ unutuldu, ‘düşmanlık’ teşvik ediliyor. Sporun, futbolun ‘dost’luk olduğu hep söylenir. Ancak bu dostluk, ‘öz’de değil, ‘söz’de kalmaktadır. Nasıl bir dostluktur ki, taraftarlar imkân bulsa karşı takımın taraftarlarını gözü kapalı dövecek. Geçen hafta sonu İstanbul Mecidiyeköy’de yaşananlar; gözü kapalı futbol taraftarlığını destekleyenlerin kalp gözlerini açmalıdır. Benzer karşılaşmalarda çıkan kavgalarla hem maddi hem de manevî zararlar meydana geliyor. Neredeyse koca stadlar yakılıp yıkılıyor.
Tabiî ki bu hadiseler ilk değil. Keşke son olsa. Ama bu kavga ve kargaşanın son olabileceği hususunda kim garanti verebilir? Üzücü olan nokta, gençleri körü körüne taraftarlığa teşvik eden ‘futbol otoriteleri/ uzmanları’nın, kavga ve kargaşa sonrası ahkâm kesmesidir. Sanki bu neticede onların payı, dahli yokmuş gibi; ‘fanatik’leri suçluyorlar. Oysa spor basını denilen mecrayı izleyen ve ‘futbol otoriteleri’ni dinleyen herkes ‘fanatik’ olmak durumunda. Çünkü bu yorum ve değerlendirmelerde ‘fanatik’ olmak kötülenmiyor ki? Hangi taraftar kendi takımını körü körüne destekler ve her zaman onun peşinde koşarsa o ‘vefalı taraftar’ sayılıyor. Hemen her gün televizyon ve gazetelerle bu yönde desteklenen gençlerin, daha farklı davranması mümkün müdür?
Her şeyin aşırısı kötü olduğuna göre, futbol tutkunluğunun aşırılığı, fanatikliği de kat be kat kötüdür. Hayatını futbola göre düzenlemiş, günlerini oynanmış ve oynanacak maçların yorumlarıyla heba etmiş bir gençlikten başka ne bekleyebiliriz?
Emin olun, asıl suçlular; çıkan kavga ve kargaşa sonrası ‘fanatik gençler’i itham eden ‘futbol uzmanları’dır! Çünkü onlar, her konuşma ve yazılarında sadece tarafgir davranmakla kalmıyor, futbol karşılaşmalarının elektriklenmesi için gayret sarfediyorlar.
Türkiye ve dünya gerçeklerinden haberdar olan gerçek uzmanlar ise, başta futbol olmak üzere bütün spor kollarının bir bakıma ‘mafya’ gibi çalışır hale geldiğine işaret ediyorlar. İşin içine ‘para’ girince, dostluk ve kardeşlik unutuluyor ve ‘menfaat’ler çarpışıyor. Hemen her sezon, gündemi meşgul eden ‘şike’ iddiaları bunu göstermez mi?
Başta futbol olmak üzere bütün spor karşılaşmalarında ‘dostluk’ isteyenler bu beyanlarında samimi iseler, lütfen normal zamanlarda insanları tahrik edici beyanlarda bulunmaktan vazgeçsinler. Yenmek ve yenilmenin ‘normal’ olduğunu kabul eden taraftarlar, ne yenildiklerine üzülürler, ne de yendiklerine aşırı sevinirler. Taraftarı oldukları takımın sadece yenmek için kurulduğunu kabul edenlerin olduğu ortamda, ‘dostluk’ olmaz. Madem futbol topu yuvarlaktır, o halde yenmek ve yenilmek de işin tabiatı gereğidir.
“Gençler boş kalmasın, bari sporla/ futbolla ilgilensin”ler demekle sadece kendimizi değil, gençlerimizi de aldatmış oluruz. Bugünden gerekli eğitim tedbirleri alınmazsa; daha vahim hadiseler kapımızda demektir...
22.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|