Büyükler neden büyüktür? Nasıl o noktaya ulaşmış, gönüllerde taht kurmuşlardır?
Bediüzzaman Hazretleri der ki: “Kâmillerde büyüklük, mikyasıdır küçüklük. Nakıslarda küçüklük, mizanıdır büyüklük.”1
Yani kâmil insanların büyüklüğü kendilerini küçük görmeleri, kusur ve eksiklerle dolu insanların da küçüklükleri kendilerini büyük görmeleri sebebiyledir.
Hiç şüphesiz kâmil, olgun, büyük insanlar, büyüklüklerini Allah’tan bilmiş ve kendilerini değil büyük görmek, aksine bir hiç görmüşlerdir.
Mevlânâ, “Her üçü birden bir dirhem etmez, / Sarığım, cübbem, başım” diye kılığa, kıyafete, şatafata dikkat çekerek bütün bunları bir ihsan-ı İlâhî olarak görmüş, gurur ve kibirden uzak kalıp, “Sen âlemde benim ünümü duymadın mı hiç?” diye ününe dikkat çekip bunun sebebinin ilmin sembolü olan sarığı, cübbesi ve aklı, fikri olmadığını belirtmiş, büyük bir tevazuyla, “Ben hiç kimse değilim, / Bir hiçim hiç” demekte tereddüt etmemiştir.
İnsanı havalara sokan, övünmeye, gurur ve kibire sevk eden, kendinde birşeyler olduğunu vehmettiren hususlar nelerdir?
Servettir, makamdır, zekâdır, ilimdir, şöhrettir...
Eğer bunlar şerre âlet ediliyorsa övünülecek, büyüklenilecek hangi yanı vardır bunların? İnsanı Cehenneme sürükleyen bir şeyle hiç gururlanılır mı?
Eğer bunlar hayırda kullanılıyorsa değil övünmek, kibirlenmek hepsini Allah’tan bilmek ve şükretmek gerekir. Kendini kuru bir üzüm çubuğuna benzeten Üstad da, o çubuğun birer şeker tulumbacığı olan salkımlarını kendisinin takmadığını, acz, fakr ve zaafına binâen ihsan edildiğini belirtirken aynı hakikate dikkat çeker.
Demek her hâlükârda övünmemek gerekiyor. Onun için iyiliklerini Allah’tan bilen Mevlânâ, “Ben bir hiçim” demeyi bir görev biliyor.
Kendini bir hiç gören kimsenin gururlanılacak hiçbir şeyi kalmaz. Kur’ân, “Sana her ne iyilik erişirse Allah’tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi kusurun sebebiyledir”2 buyururken bu önemli hakikate dikkat çekmiyor mu?
Eğer iftihar etmek gerekiyorsa, kul olmakla iftihar etmeli insan. Ne güzel dile getirir Mevlânâ:
“Ben kul oldum, kul oldum, kul oldum.
Kulluk vazifemi lâyıkıyla edâ edemedim
Mahcubiyetimden başım önüme eğildi.
Her köle âzâd olduğu zaman sevinir, mutlu olur.
Ben Sana kul olduğum zaman sevinir, şad olurum ya Rabbi.”
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 665
2- Nisa Sûresi: 79
22.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|