Emre Ayçin:
*“Yaşlı ve hasta bir yakınım beli sakat olduğu için abdest alırken eğilemiyor, ayaklarını yıkamakta çok zorlanıyor. Ne yapmalı?”
Abdest için ayaklarda mest kullanmak ve mestler üzerine mesh yapmak bir ruhsattır ve kolaylıktır. İslâm kolaylık dinidir. Yakınınızın mest kullanmasını tavsiye ederim. Bu durumda günde bir kere ayağını yıkayarak abdest alacak, abdestli olarak mesti ayağına giydiğinde bir gün bir gece mesti çıkarmaksızın her abdest alışta mestin üzerini sadece mesh edecek.
Peygamber Efendimiz (asm) mest üzerine mesh yapmış ve bunu ümmetine göstermiştir.
Muğîre bin Şu’be (ra) anlatıyor: Yolculuk esnasında bir gece Hazret-i Peygamber (asm) ile birlikte idim. Bana:
“Yanında su var mı?” buyurdu. Ben:
“Evet!” dedim.
Bineğinden indi ve yürümeye başladı. Nihayet gece karanlığı içinde görünmez oldu. Sonra geldi. Ben kendisine kaptan su döktüm. Yüzünü yıkadı. Üstünde yünden bir cübbe vardı. Kollarını cübbeden çıkarmaya uğraştı, çıkaramadı. Nihayet cübbenin aşağı tarafından çıkardı ve yıkadı. Başını mesh etti. Sonra ben mestlerini çıkarmak için eğilmiştim. Bana:
“Onları bırak. Çünkü ben onları abdestli iken giydim” buyurdu. Ve üzerlerine mesh etti.1
Yine, Muğîre bin Şu’be (ra) bildirmiştir: “Resulullah (asm) abdest aldı; çoraplarının ve ayakkabılarının üzerine mesh etti.”2
Ayaklara giyilen mestler üzerine mesh yapılabilmesi için şüphesiz mestlerin veya çorapların bir takım özellikleri olması gerekir.
Malikîlere göre, mest deriden yapılmış olmalıdır. Eğer çoraptan olacaksa, çorap kalın olmalıdır. Şafiîlere göre, ayağa giyilen mest veya çorap su geçirmeyecek kadar sağlam olmalıdır. Hanefîlere göre mest veya çorap, kendisiyle ayakkabısız olarak yaklaşık üç mil, yani on iki bin adım, yani altı kilometre yürünebilecek kadar sağlam olmalıdır. Hanbelîlere göre de mestler veya mest yerine kullanılabilecek çorapların örfe göre belirli bir mesafe yürüyebilecek derecede sağlam olması şarttır.
Bu özellikleri içeren, temiz olan ve ayağı sıkı kavrayan ayak giysileri üzerine mesh yapmak caizdir. Binaenaleyh; kalın ve sıkı dikişli olması ve dayanıklı olması şartıyla çoraplar üzerine mesh yapılabileceği konusunda görüş birliği vardır.
Meshin müddetine gelince; Safvan bin Assal’dan (ra) rivayet edilmiştir: Dedi ki: “Seferde olduğumuzda Resulullah (asm) bize büyük abdest bozmaktan, küçük abdest bozmaktan ve uyumaktan dolayı üç gün üç gece mestlerimizi çıkarmamamızı; yalnız cünüplükte (yıkanırken) çıkarmamızı emrederdi.”3
Demek; mestler abdestli olarak giyiliyor; giyildikten sonra yolcular için üç gün üç gece; yolcu olmayıp evinde bulunanlar için ise bir gündüz ile gecesinde, yani yirmi dört saat ayakta kalıyor. Eğer süresinden önce ayaktan çıkarılacak olursa; bilâhare yeniden abdest alınıp ayaklar yıkanarak giyilebilir ve süre yeniden başlatılabilir.
***
Ahmet Bey:
*“Hanefî imama tâbi bir Şâfiînin, sabah namazında Kunut duâsı okumadığı için sehiv secdesi yapması gerekir mi?”
Sabah namazında ve Ramazanın son yarısında vitir namazlarında Kunut duâsı okumak Şafiîlerce sünnettir. Hanefîlerde ise Kunut duâsı bütün yıl vitir namazlarında okunur.
Yüce dinimizde farklılıklar zenginliktir, genişliktir, rahmettir, güzelliktir; ama problem değildir, sıkıntı kaynağı değildir. İbadetler için iptal sebebi hiç değildir. Esas olan ibadettir, Allah’a kulluktur, Allah’ın emirlerine uymaktır; Resûlullah’ın (asm) gösterdiği ve uyguladığı şekilleri muhafaza etmektir. İbadetlerdeki her bir farklılık Peygamber Efendimizin (asm) sünnetinde vardır. Hiçbir mezhep, kendiliğinden farklılık icat etmiş değildir. İbadetlerdeki bazı şekil farklılıkları, monotonluğu kırmaya ve hemen her vakitte Allah’a değişik şekil ve yollarla iltica etmeye imkân verecek bir zenginliği beraberinde getirir.
Kunut duâsı Hanefîlere göre, vitir namazında üçüncü rek’âtte zamm-ı sûreden sonra bir tekbir alınmak suretiyle okunur; Şafiîlere göre ise, sabah namazının farzının ikinci rek’âtinde rükûdan doğrulunca okunur ve sünnettir. Kasten terk edilirse her iki mezhepte de sehiv secdesi gerekir.
Fakat imam varken, imama uymak da sünnet-i müekkede hükmünde olduğundan; farklı imama tâbi olmak, kendi mezhebimizin bir takım sünnetlerini terk etmemizi gerektiriyorsa, bunda bir sakınca yoktur. Çünkü dört mezhep de haktır. Her bir Müslüman, dört mezhebin de imamlarına namazda uyabilir, hatta uymalıdır ve farklılığı yaşamalıdır.
Demek; uyduğumuz imam sabah namazının ikinci rek’âtinde rükûdan doğrulunca Kunut duâsı okursa, biz de hangi mezhepte olursak olalım; imamla birlikte Kunut duâsını okuruz; bilmiyorsak o esnada susarız. Eğer imam Kunut duâsı okumaz ise biz de imama uyduğumuz için Kunut duâsını okumayız. Burada uyguladığımız amel bir hak mezhebin içtihadı olduğu için, sehiv secdesi gerektiren bir durum arz etmez.
Dipnotlar:
1- Müslim, Taharet, 274. 2- Tirmizî, Tahâret, 74. 3- Tirmizî, Tahâret, 96.
22.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|