Pendik’ten Mehmet Bey: “Yakın akrabalarımızın kadın erkek karışık orkestralı, oyunlu, davullu, zurnalı düğünleri oluyor. Bu düğünlere gidelim mi? Gitmez isek darılıyorlar, alınıyorlar. Ayrıca akrabalık hukuku da var. Fakat bu tür düğünlerde onlarla aynı ortamda bulunmak günah değil midir? Nasıl davranmalıyız?”
Bir yandan akrabalık hukuku var, diğer yandan günah işlememe hakkımız var. Hiç şüphesiz, akrabalarımız bizim günah işlememe hakkımıza saygı duyacaklardır. Fakat onları düğünleri sebebiyle de tebrik etmemiz gerekiyor.
Bu ikisini bir arada yapmak, yaşamak ve başarmak zor olmasa gerek.
Her şeyden önce şunu ifade edelim ki, düğünlerde eğlence düzenlemek sünnette de vardır. Sünnetteki ölçülere uyulması halinde; meşru sınırlar içinde eğlenceye karşı koymamalıdır. Eğlencede sünnet ölçüleri şunlardır:
1) Eğlence kadın-erkek karışık olmamalı; kadınlar kendi aralarında ve erkeklere kapalı alanlarda, erkekler de kendi aralarında helâl sınırlar içinde –içkisiz, kavgasız, kargaşasız- olmak şartıyla eğlenebilirler.
Nitekim Resulullah Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm: “Gayr-i meşrû birleşme ile meşrû evliliği birbirinden ayıran şey, def çalmak ve ilân etmektir.” buyurmuştur. 1
Rubey binti Muavviz radiyallahü anhâ anlatmıştır ki: Ben gelin olduğumun kuşluk vaktinde Resulullah Aleyhissalâtu Vesselâm evlenme törenime geldi. O sırada küçük kızlarımız deflerini çalmakta ve Bedir günü şehit düşen atalarının kahramanlıklarını nağme ile dile getirmekte idiler. Nihayet içlerinden biri: “Aramızda bir Peygamber vardır.” dedi. Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtu Vesselâm:
“Bu sözü bırak da, şu söylediklerini söylemeye devam et.” buyurdu.2
2) Eğlencelerde nefsi şımartan, şehevî duyguları tahrik eden, yetimâne hüzünler veren ve ulvî duyguları tahrip eden parçalar çalınmamalıdır.
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, hiç şüphesiz evlenen çiftler tebrik edilmeli ve hayır duâ edilmelidir. Nitekim Resulullah Aleyhissalâtu Vesselâm Efendimiz evlenen kişiyi “Allah mübarek etsin. Tebrik ederim. Allah sizi mutlu kılsın ve sizi hayırla bir araya getirsin.” Diyerek tebrik ederdi.3
Öte yandan akrabalarımıza düğünlerimizdeki bu ölçüler hatırlatılır ve onlara düğünlerini meşru sınırlar içinde yapmaları hususunda yardımcı olunursa iyi olur. Böylece en azından gidemeyeceğimiz bir düğün kâbusunu önlemiş oluruz.
Fakat kimi yerlerde öyle yerleşmiş görenekler var ki, düğün denince kendiliğinden bu göreneklerden geçilmesi gerekiyor gibi bir emir ortaya çıkıyor. Sanki bir yüksek makam çıkmış emrediyor: Düğünleriniz salonda orkestralı olacak, kadınlı erkekli danslı oyunlu olacak, su gibi içki içilecek, havaya silâhlar sıkılacak… Vs. Bunlar yapılmasa düğün olmuyor. Ele güne karşı, ne deriz sonra? Öyle ya, el gün bu düğünü konuşacak ve aferin diyecek.
Şu görenekçiler, Allah ne diyor diye soruyorlar mı acaba?
Eğlenceye tamam, ama bu kadarı değil. İçinde haram unsur taşımayanına bir diyeceğimiz olmaz. Haram unsur varsa, dost ve akrabalarımızı öncelikle incitmeden uyarmamızda yarar var. Söz dinlenmiyorsa, küsmek yok. Ama düğünün içinden haram unsurları ayıklama gayretimizi sürdürürüz. Ayıklayabildiğimiz kadar ayıklarız. Meselâ içki olmayacak, silâh olmayacak denebilir. Bir de kadınlarla erkeklerin salonları ayrılsa mesele kalmayacak. Fakat başaramadığımız yerde küsüp elimizi çekmemize de gerek yok. Demek yapabildiğimiz bu kadar. Daha sonra başka yapabileceklerimiz için kapıları kapamadan, akrabalık hukukumuz çerçevesinde, içinde bir miktar bidat da olsa, bidati yaşamamak kaydıyla, akrabalarımızın düğününe gideriz. Gideriz çünkü aksi takdirde, akrabalık ilişkilerinin kesilmesi gibi daha büyük yaraların açılmasına fırsat vermemek lâzım. Küsmeden, tavır koymadan, incitmeden, kırmadan yanlış bulduklarımızı, doğru bildiklerimizi söylemeye devam ederiz. Olabildiği kadar.
Allah düğünlerimizi, derneklerimizi haramlardan ve bidatlerden korusun. Âmin.
Duâ
Ey yerleri ve gökleri eşsiz ölçülerle Yaratan! Ey gizli ve açık her şeyi bilen, her şeye güç yetiren, her şeyi gören ve her dilediğini yapan! Ey her şeyin Hâkimi! Ey doğru olan ve doğruluğu emreden! Ey güvenin ve emniyetin Rabbi Allah’ım! Nefsimin şerrinden, Şeytanın şerrinden, şirkin şerrinden, görenek belâsının şerrinden, kendime karşı ve Müslümanlara karşı kötülük işlemekten, yalancılıktan, bidatçilikten ve Senin emir ve nehiylerini dinlememek bahtsızlığından Sana sığınırım! Âmin!
Dipnotlar:
1. Tirmizî, Nikâh, 6;İbn-i Mâce, Nikâh, 1896 2. Tirmizî, Nikâh, 1096 3. Tirmizî, Nikâh, 7
21.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|