“Sözde” demokratların, darbe ve ihtilâllere zemin hazırlamak için oluşturdukları zemini kuvvetlendirmek için manşetlere taşıdıkları bir ‘haber’ vardı. Buna göre, “genç subaylar rahatsız”dı ve her an her şey olabilirdi.
2003’de yayınlanan bu ‘manşet/haber,’ ilgililerce yalanlanmış, ancak ısrarlı bir şekilde aynı konunun ‘duman’ı tütmeye devam etmişti. Nihayetinde tartışmalar, gelip ‘e-muhtıra’ya kadar dayandı.
İhtilâle zemin hazırlayan ve darbelerden pay kapmak isteyenler ‘rahatsız’ oluyor da, demokrasiyi hedef alan bu ve benzeri girişimlerden kimseler rahatsız olmuyor mu? Tabiî ki ‘demokrasi dışı davranış’lardan da ciddî anlamda rahatsız olanlar var. “Genç subaylar rahatsız”a gönderme yaparak, kendilerini; “Genç siviller rahatsız/ Genç demokratlar rahatsız” diyerek ifade edenler de seslerini duyuruyor.
Kendilerini ‘genç siviller’ olarak tanımlayan ve millet ekseriyetinin hissiyatına tercüman olan bu gençler, e-muhtıraya karşı demokrasiyi savunan bir ‘muhtıra’ yayınlamışlardı. ‘19 Mayıs Bayramı’nı da farklı bir şekilde kutlayan ekip, oluşturdukları ‘Demokrasi sınıfı’nda ‘aydın’lara ‘karne’ vermiş. Tabiî ki bazıları sınıfta kalmış, bazıları ise ‘pekiyi’ almış.
Aslında Türkiye’nin ‘çıkmaz sokak’lara sürüklenmesinden en fazla milletimiz rahatsızdır. Her ne kadar onların rahatsızlığı manşetlere taşınmıyorsa da imkân ve fırsat buldukça bu rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Seçim sandıklarından çıkan neticeleri bir de bu gözle değerlendirmek gerekmez mi?
Hal ve gidişten rahatsız olan “genç siviller”in YÖK’le ilgili tesbitleri de dikkat çekici. Oluşumun çekirdek kadrosundan Turgay Oğur’un tesbiti şöyle: “YÖK Kanunu, bir kereste fabrikası talimatnamesinden farksız. Yani şunu söylüyor: Ham kütükler üniversiteye gelirler. Ondan sonra ihtiyaçlara göre aynı boyda biçim biçim doğranır, hizmete sunulurlar.” (Nuriye Akman’ın röportajı, Zaman, 20 Mayıs 2007)
YÖK’le ilgili yüzlerce, belki de binlerce değerlendirme/eleştiri duymuştuk; ama hadiseyi bu kadar ‘veciz’ anlatanı az oluyor. Bu değerlendirme hem vak’aya uygun, hem de gerçeği özetliyor. “Genç siviller”in bu tesbiti aynı zamanda Pink Floyd’un, eğitimle ilgili bir filmini de hatırlattı. İlgili filmde, (The Wall) eğitim sistemi bir ‘fabrika’ya benzetiliyor ve öğrenciler de sıra ile ‘torna tezgâhları’nda şekilden şekle sokuluyor. “Torna tezgâhı” da “kereste fabrikası” da aynı işe yaramıyor mu: “Mal”zemeleri belli bir standarda sokmak!
Türkiye’de yaşayanlar yıllardan beri tekrarlanan ihtilâl ve darbelerle belli bir şekle sokulmak isteniyor. Bu durumdan “genç siviller” de rahatsız olmuş. Ama asıl rahatsız olanlar “bütün bir millet”tir. Gençler düşüncelerini bildiri ile duyurmuş, millet de sandık neticelere ile rahatsızlığını ilân edecek.
Bakalım bu ‘ilân’lar nasıl karşılanacak?
21.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|