“Devlet politikası” olarak ilân edilen Avrupa Birliği üyeliği yolunda atılan her adım, çeşitli ‘engel’lere maruz kalıyor. Türkiye’nin AB’ye üyelik noktasında atacağı her ciddî adımın, bir şekilde engellenmeye çalışılacağı ve bu yolun ‘tuzak’larla örülmek istendiği işin uzmanlarınca daha önce ilân edilmişti.
Gerçekten de “AB uyum paketleri” açıldıkça, kurulan ‘tuzak’ ve ortaya çıkan ‘engel’lerin daha iyi planlandığı ve belli bir ‘tecrübe’ye dayandığı anlaşıldı. İş öyle bir noktaya geldi ki, AB’ye en yakın olduğumuzun ilân edildiği günlerde hiç hesapta olmayan “e-muhtıra” ile karşılaştık.
Yaşananları ‘hesapta olmayan’ tabiri belki de açıklayamaz. Çünkü konunun uzmanları bu seviyede olmasa bile çeşitli engellemelerin yapılabileceği noktasında kamuoyunu her fırsatta ikâz ediyorladı.
Neticede belli bir noktaya gelindi. Muhtemelen önümüzdeki seçimlerden sonraya kalmış olsa da Türkiye’nin gündeminde yeni bir “AB’ye uyum paketi” daha var. Keşke, ‘uzmanlar’ dinlenmiş olsa ve bu paketler zamanında kabul edilmiş olsaydı. Bu paketlerin sadece ‘kabul edilmiş’ olmalarının da yetmediği ortada. Keşke kabul edilen ‘paket’ler ‘kâğıt üstünde’ değil, ‘özde’ yerine getirilebilmiş olsaydı...
Avrupa Parlamentosu’nun (AP) yeni Türkiye raportörü Hıristiyan Demokrat Grup üyesi Hollandalı Milletvekili Ria Oomen-Ruijten, Türkiye’nin AB yolundaki yürüyüşünü değerlendirirken “Kopenhag Kriterleri”nin “ölçü” olduğunu söylemiş. Biliyorsunuz, ‘kriter’ meselesi de ülkemizde çok tartışıldı. Başbakan R. Tayyip Erdoğan, zaman zaman “Kopenhag Kriterlerini; Ankara Kriterleri yapar, yolumuza devam ederiz” dedi. Dedi, ama ortaya çıkan ‘Ankara Kriterleri,’ Türkiye’nin AB yolunu engellemeyi ve yavaşlatmayı hedef alıyor. Son tartışmalar da bunun ürünü değil mi?
AP’nin yeni Türkiye raportörü Oomen-Ruijten, “Türkiye’deki gelişmeleri çok yakından takip ediyorum. Pozitif ve objektif bir rapor hazırlayacağım” diyor ve raporunun ipuçlarını şöyle hatırlatıyor: “Türkiye’deki sivil-asker ilişkileri AB seviyesine getirilmeli. AB’nin hem laik, hem de aynı zamanda demokratik bir Türkiye’ye ihtiyacı var. (...) Demokrasiyi ben ‘tek nefes’e benzetiyorum. Eğer, Türkiye AB üyesi olmak istiyorsa ki istediğini sanıyorum, bir taraftan asker demokrasiye müdahale etmemeli ama aynı zamanda hükümet de Türkiye’nin anayasasında belirtilen laik yapının bekçisi olmalı. (...) Türkiye dosyası kolay bir dosya değil. Ama, hayatımda hiçbir zaman kolaya kaçmadım zaten. Türkiye hakkında rapor hazırlarken benim kılavuzum Kopenhag Kriterleri olacak. AB üyeliği sadece ekonomik işbirliği değil, aynı zamanda siyasî birliktelik. Bu siyasî birlikteliğin temeli de Kopenhag Kriterleri’dir. Türkiye reformlarına devam ederek, demokratikleşme ve ifade özgürlüğü alanlarında adımlar atmaya devam etmeli.” (Sabah, 9 Mayıs 2007)
AB yolu engelli, ama Türkiye’nin menfaati bu yolda ilerlemekte yatıyor...
10.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|