Geçen hafta sonu sevgili Ayşenur Yaşar’la Afyon yollarındaydık…
Afyonlu şefkat kahramanlarının Kutlu Doğum Etkinlikleri çerçevesinde hazırladıkları programın konuklarıydık. Ayşenur Yaşar, Risâle-i Nur Külliyatı’ndan 19. Mektub ışığında hazırladığı Peygamber Efendimizi (asm) her yönüyle anlatan bir sunum yaptı. Benim vazifemse, 19. ve 23. Söz ana çerçevesinde hazırlamaya çalıştığım Kadın ve İlim konusuydu.
Program öncesi ve sonrasında Afyonlu dostlarla yaptığımız görüşmeler iç dünyamda öyle izler bıraktı ki, asıl “Kadın ve İlim” sunumunu (bütün lâtifelerimle onlar farkında olmasalar bile) ben onlardan aldım.
Hele Bediüzzaman Hazretlerini gören hanımlardan emekli hakim Kamer Ercuma ve emekli öğretmen Bedriye Ercuma ile yaptığımız görüşme…
Nasıl tarif etmeli?..
“Hiç bu sohbete doyamadım. Tadı damağımda kaldı” dediğiniz oldu mu?
Ya da ayrılırken içinizde mıknatıs gibi bir gücün “Ama gitmek istemiyorum ki…” diyerek sizi alıkoyduğunu hissettiniz mi?.. O kıvamda bir görüşmeydi işte…
Belli ki dünya hayatı yolculuğunun son demlerinde olan o değerli insanlar, ihtiyarlığa has yorgun sesleri, ama Risâle-i Nur’a yakışan nezih Türkçeleriyle Risâle-i Nur’u nasıl tanıdıklarını anlatıp, “özel” ve “genel” tavsiyelerde bulundular…
Hüsn-ü zan, birlik ve beraberliği muhafaza, çocuklara tevhid ve namaz eğitimi, tesettür emri, düzenli olarak Risâle-i Nur’u okuma planının gerekliliği, verilen vazifeleri dikkatli yapmanın lüzumu…
Sohbetimizden “Deryadan katre” misâli küçük bir kesit sunalım:
“Risâle-i Nur’u nasıl okumalıyız?”
“Risâle-i Nur Külliyatını baştan başlayıp sonuna kadar hatmetmeli. Bitti tekrar, bitti tekrar, bitti tekrar… Anladın mı?”
“Ama okurken takıldığımız yerler olunca?”
“Yavrum okumaktan başka hiçbir şeyden fayda yok. Tekrar tekrar okumak lâzım. Tabiî konular sonradan açılır. Anladın mı?”
***
Geniş bir çalışma içinde değerlendirilecek olan bu sohbetlerin ileride daha geniş sunumu yapılacak.
Afyonlu şefkat kahramanlarına ilim dağarcığımıza bulundukları katkılar için gönül dolusu teşekkürler…
Rus kadınları da uyanıyor
Rus kadınları arasında İslâmî geleneklere göre evlenme yayılıyor.
Rusya’nın en yüksek tirajlı gazetesi Pravda’nın haberine göre, Müslüman erkeklerle evlenen Rus kadınları, şimdi de İslâm geleneklerine göre evlenmeye merak sardı. Evlilik öncesi beraberliğe karşı çıkmaya başlayan Rus genç kızlar, evleneceği erkeğin kendisini babasından istemesini bekliyor. (www.iyibilgi.com, 25 Nisan 2007)
90’lı yıllarda komünist sistemin tarihe karışması ile birlikte Rusya’da yeni bir dönemin başladığı herkesin malûmu. Çöküşle birlikte toplum hayatında hakim olan, insanı sadece maddeden ibaret bir varlık olarak tanımlayan materyalist felsefe de zayıflamaya yüz tuttu… İnsanı gelişmiş bir hayvan olarak kabullenen, insanlar arası ilişkileri hayvanlar arası ilişkilerin benzeri gören Sosyal Darwinizm etkisini yitirdi…
Ve İslâm hakikatleri bütün sıcaklığıyla gönülleri fethetmeye başladı. Özellikle de kadınların gönüllerini… Rusya’daki İslâmî gelişmelerle ilgili medyada yer alan bütün haberlerde bu gerçeğin izlerini görmek mümkün… Rus kadınları arasında İslâmiyet hızla yayılıyor. Başta verdiğimiz mini haber bunlardan bir tanesi..
Bediüzzaman Hazretleri geçtiğimiz asrın başında: “Kat’iyen dinsiz bir millet yaşamaz, Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Olsa olsa küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur’ân ile müsalâha veya tabi olabilir” dedi.
Hanımlar Rehberi’nde de Rus kadınlarda ilgili şu tesbitlerde bulundu: “Kadınların saadet-i uhreviyesi gibi, saadet-i dünyeviyeleri de; ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de bozulmaktan kurtulmanın çare-i yegânesi, daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur! Rusya’da o biçare taifenin ne hale girdiğini işitiyorsunuz…”
Açıkçası yaratılışındaki değerlere geri dönen Rus kadınları arasında, İslâmın hızla yaygınlaşmasına hiç şaşırmadık…
06.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|